Bilimin sadece ‘anlaşılabilir’ değil, aynı zamanda ‘doğru’ aktarılmalı! Bilim, reyting kaygısıyla ticari bir ürün haline gelmemeli!
Sansasyon, reyting ve etkileşim alma odaklı haber dilinin hâkim olduğu bir medyada, bilimsel bilginin genellikle dikkat çekici başlıklarla sınırlı kaldığına dikkat çeken uzmanlar, bilimin dikkat çekme odaklı yüzeysel sunumunun bilimsellikten uzaklaşmaya neden olabileceğini söylüyor.
Bilimin sadece ‘anlaşılabilir’ değil, aynı zamanda ‘doğru’ bir şekilde aktarılmasının öncelikli olması gerektiğine vurgu yapan İletişim Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Denizcan Kabaş, “Bilim insanlarının nitelikli bir şekilde medyada yer alması büyük bir sorumluluk gerektiriyor. Bu görünürlük, kişisel imajlarının veya popüler kültürün bir parçası haline gelme riskleri taşıyor.” dedi.
Dr. Öğr. Üyesi Denizcan Kabaş, reyting kaygısıyla bilimin ticari bir ürün haline getirilmesinin hem bilimsel etik hem de toplumsal bilgi anlayışı açısından tehlike taşıdığını kaydetti.
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Denizcan Kabaş, bilginin demokratikleşmesi ve bilimin ticarileşmesi arasındaki hassas dengeye dikkat çekerek, günümüzdeki bilim iletişiminin dinamiklerini değerlendirdi.
Bilim insanlarının ‘pop yıldızı’ kimliğine indirgenmesinin sakıncaları…
Bilim insanlarının medyada yer almalarının, bilgiyi kitlelere ulaştırmanın etkili yollarından biri olarak değerlendirilebildiğini ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Denizcan Kabaş, “Zira bu görünürlük sayesinde daha fazla insan, bilimin sunduğu gerçekleri daha kolay kavrayabilir. Ancak burada bilimin popülerleştirilmesiyle bilimsel derinliğin daha anlaşılır kılınması arasında ince bir çizgide denge kurulması gerekmektedir. Bilime yönelik genel farkındalığın sınırlı olduğu toplumlarda bu tarz popülerleşme hareketleri, bilim insanlarını daha geniş kitlelere tanıtabilir ancak bunun etkisi uzun vadeli olmazsa kalıcı dönüşüm sağlayamaz. Bu açıdan bilim insanlarının ‘pop yıldızı’ kimliğine indirgenmesi, bilimin araçsallaştırılmasına ve toplumsal değişim dinamiğini kaybetmesine sebep olabilir.” dedi.
Kişisel imaj, bilimin önüne geçmemeli!
Bilim insanlarının medyada daha görünür olmasının, bilimsel bilginin popülerleşmesine katkı sağlayabileceğini ancak bunun medyanın yaklaşımına bağlı olduğunu belirten Dr. Kabaş, şöyle devam etti:
“Sansasyon, reyting ve etkileşim alma odaklı haber dilinin hâkim olduğu bir medyada, bilimsel bilgi genellikle yalnızca dikkat çekici başlıklarla sınırlı kalır. Bilimin dikkat çekme odaklı yüzeysel sunumu, eleştirel düşünme kültürünü baltalayabilir. Dahası bilimsellikten de uzaklaştırabilir. Bu doğrultuda bilimin sadece ‘anlaşılabilir’ değil, aynı zamanda ‘doğru’ bir şekilde aktarılması öncelikli olmalıdır. Gerçek anlamıyla bilimsel bilginin popülerleşmesinde bu durumlara dikkat edilmelidir. Ayrıca bilim insanlarının nitelikli bir şekilde medyada yer alması büyük bir sorumluluk gerektiriyor. Bu görünürlük, kişisel imajlarının veya popüler kültürün bir parçası haline gelme riskleri taşıyor. Dolayısıyla, bilim insanının akademik derinliği, konuyla ilişkisi, etik değerleri ve bilimi popülerleştirirken sunduğu doğruluk ve sadelik, bu sürecin başarıyla yönetilmesi açısından belirleyici oluyor.”
Popüler olmak mı, tarafsız kalmak mı?
Medyada görünürlüğün bilim insanlarının akademik itibarını hem güçlendirme hem de zayıflatma potansiyeline sahip olduğunu dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Denizcan Kabaş, “Doğru sunulduğunda bu görünürlük bilimsel bilginin yayılmasına ve bilime olan güvenin artmasına katkı sağlıyor. Bilim insanlarının medya aracılığıyla yaptıkları açıklamalar, bilimin önemini vurgulamak ve karmaşık meseleleri geniş kitlelerin anlayabileceği bir dille sunmak açısından oldukça değerlidir. Medyada görünürlük, bilginin yüzeyselleştirilmesi veya sansasyonelleştirilmesi gibi riskler de taşıyor. Bilim insanı açısından da popüler olmakla tarafsız kalmak arasındaki gerilim, bilimsel duruşun nesnelliğini tehdit edebilir. Bu doğrultuda sadece medyatikleşmiş bir bilim insanı figürünün inşası, bilimsel bilginin kişisel algılar ve karizmalar üzerinden şekillenmesine neden olacaktır.” diye konuştu.
Bilimin eğlenceli sunumunun avantajları ve dezavantajları…
Bilimin eğlenceli bir şekilde sunulmasının bilimsel bilgiyi daha geniş kitlelere ulaştırmak için etkili bir yöntem olabileceğini ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Denizcan Kabaş, “Doğru tasarlanmış eğlence odaklı anlatımlar, bilimsel konuların karmaşıklığını azaltabilir ancak aşırı basitleştirme veya dikkat çekici başlıklar uğruna bilgiyi çarpıtma, bilimin yanlış anlaşılmasına yol açabilir. Bu durumda sonuçlar oldukça zarar verici bir niteliğe bürünebilir. Bilimi popülerleştirme çabası, onu daha erişilebilir ve anlaşılır kılarken, bilimsel doğruluk ve etik değerlerin korunması hayati önemdedir. Sansasyonel sunumlar veya hızlı tüketim kültürüne uygun bilgiler hem bilim insanlarının itibarını zedeler hem de halkın bilime olan güvenini azaltabilir. Bu durum, eğlence arzusunun bilimi ticari bir ürün gibi ele almasıyla sonuçlanabilir.” şeklinde konuştu.
Popülerlik arayışı, bilgi kirliliğine neden olabilir!
Sosyal medyanın bilim insanlarının halkla kurduğu iletişimde önemli bir rol oynadığını belirten Dr. Öğr. Üyesi Denizcan Kabaş, şöyle devam etti:
“Sosyal medya, bilimsel bilgilerin hem daha hızlı bir şekilde yayılmasını sağlamakta hem de görece karmaşık konuları anlaşılır hale getiren yaratıcı içerikler üretme fırsatı sunmaktadır. Kitle açısından da uzmanlara doğrudan erişebilmek, konuya ilişkin farklı bilim insanlarının çalışma ve fikirlerini görebilmek açısından da önem taşıyor. Ancak bilim insanlarının kişisel markalarını inşa etmeleri, akademik özgürlüğü ve eleştirel bakış açılarını tehdit edebilir. Kişinin bilim insanı tanımlamasını yüzeysel bir şekilde üzerinde taşımasının oluşturduğu güven ilişkisi, yakın dönemde de gördüğümüz pek çok örnekte olduğu gibi, farklı sorunlara da yol açabiliyor. Akademik derinlikten uzaklaşan içerikler, bilimsel doğruluğu gölgede bırakabilir ve popülerlik arayışı, bilgi kirliliğine neden olabilir. Sosyal medya ortamının, algoritmik işleyişini de dikkate aldığımızda, genellikle sansasyonel ve dikkat çekici içerikleri daha çok dolaşıma soktuğunu söyleyebiliriz. Bu nedenle, sosyal medyanın bilimsel iletişimi geliştirmenin yanı sıra bilimin dilini ve işlevini yavaşça değiştirme potansiyeli taşıdığı da göz önünde bulundurulmalıdır.”
Popülerleşen bilim insanlarının ticari çıkarlarla ilişkili olması güveni zedeleyebilir
Bilim insanlarının popüler figürler olarak algılanmasının, halkın bilime olan güvenini artırma potansiyeli taşıdığını ancak bu durumun sadece popülerlik arayışına dönüştürülmemesi gerektiğinin altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Denizcan Kabaş, “Bilginin toplumsallaştırılmasında mesajın taşıyıcısına duyulan güven hayati önem taşımaktadır. Bu güven ilişkisinin sürdürülebilmesi için, bilim insanlarının şeffaf, tarafsız ve eleştiriye açık bir duruş sergilemeleri gerekmektedir. Medyada popülerleşen bilim insanlarının siyasi veya ticari çıkarlarla ilişkili olması, güveni zedeleyecek ve dahası bilimsel ortamı tam tersi bir atmosfere sürükleyecektir.” dedi.
Bilim insanlarına etkili iletişim teknikleri konusunda destek sağlanmalı
İletişim uzmanlarının, bilginin geniş kitlelere anlaşılır ve etkili bir şekilde taşınmasını sağlayacak köprü rolünü üstlenmesi gerektiğini de vurgulayan Dr. Kabaş, “İletişim uzmanları, bilim insanlarına etkili iletişim teknikleri konusunda destek sağlanması ve bilimsel bilginin medyaya doğru formatta sunulmasına teşvik edilmesi açısından önem taşımaktadır. Doğru yapılandırılmış mesajlar, bilimin topluma nezdindeki karşılığını güçlendirebilir ve bilim insanlarının kitlelere ulaşmasında daha etkili bir rol oynayabilir.” diye konuştu.
Reyting uğruna bilim insanları tartışmalı konulara çekilmemeli
Reyting kaygısıyla bilimin ticari bir ürün haline getirilmesinin hem bilimsel etik hem de toplumsal bilgi anlayışı açısından tehlike taşıdığını kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Denizcan Kabaş, şunları kaydetti:
“Medya, hızla tıklanabilir, kolayca etkileşim alabilir ve dikkat çekici içerikler üretirken, bilim insanları da bazen bu sistemin parçası haline gelerek bulgularını sansasyonelleştirebiliyor. Ancak bu durum, bilimin temel prensiplerine zarar verebiliyor. Medya kuruluşları reyting uğruna bilim insanlarını tartışmalı konulara çekerek tarafgirlik ve kutuplaşmayı körükleyebiliyor. Bu süreç, bilimin güvenilirliğini değil toplumsal algıda itibarsızlaşmasını artırabilir. Bunu aşmak için, bilim insanlarının ve medya profesyonellerinin bir denge kurması gerekmektedir. Bilimin geniş kitlelere ulaşması önemli ancak bu süreçte etik ilkelerden ve bilimsel doğruluktan taviz verilmemesi gerekir. Bilim insanları, iletişim becerilerini geliştirmeli ve medyaya sundukları içeriklerde bağlamı koruyarak kamuoyunu eğitici bir rol üstlenmelidir. Medya ise reyting odaklı değil, topluma sorumlu yayıncılık anlayışıyla yaklaşmalıdır. Bilim ve medya arasındaki bu etkileşim, dikkatle yönetildiğinde toplum için bir aydınlanma aracına dönüşebilir aksi takdirde hem bilime hem de toplumun bilgiye olan güvenine zarar verir.”