“Birleşmiş Milletler öncülüğünde her yıl farklı bir tema vurgusuyla kutlanan Dünya Su Günü'nün bu yıl ki teması ‘Barış İçin Sudan Faydalanmak’ olarak belirlendi.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Dünya Su Günü dolayısıyla görüntülü basın açıklaması yaptı.
“Birleşmiş Milletler öncülüğünde her yıl farklı bir tema vurgusuyla kutlanan Dünya Su Günü'nün bu yıl ki teması ‘Barış İçin Sudan Faydalanmak’ olarak belirlendi.
Su, yeryüzünde yaşayan insanların kendi yaşamları için olduğu kadar gelecek neslin yaşamları için de koruması gereken kıt bir kaynaktır. Suyun gelecek nesillere zarar görmeden aktarılması hem bir gereklilik hem de gelecek nesillerin temel hakkıdır. Bu yüzden su kaynaklarının geliştirilmesinde temel yaklaşım çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirlik olmalıdır.
Çağımızın en önemli problemleri arasında yer alan iklim değişikliği, yaşamın her alanında olumsuz etkilere sahiptir. İklim değişikliğinden şüphesiz ki en çok tarım sektörü etkileniyor.
Küresel ısınma kaynaklı iklim değişikliği nedeniyle 2050 yılında tahıl fiyatlarında yüzde 29’a varan oranda artış yaşanmasının muhtemel olduğu ve bu durumda dünya üzerindeki milyonlarca kişinin daha açlık riskiyle karşı karşıya kalacağı tahmin ediliyor. Dünyada açlıkla mücadele devam ederken, iklim değişikliği nedeniyle tarımsal üretimde yaşanabilecek kayıplar daha da önemli hale geliyor.”
“2050 yılına kadar tarım için suya olan talebin yüzde 35 artması bekleniyor”
“Dünya nüfusu her yıl ortalama yüzde 1,1 oranında artıyor. Bu artış hızıyla 2050 yılında dünya nüfusunun 10 milyara ulaşacağı tahmin ediliyor. Diğer taraftan dünyada tarım için küresel su talebinin, 2050 yılına kadar yüzde 35 artması bekleniyor. Artan nüfusun gıda ihtiyacının karşılanması ancak tarımsal verimliliğin ve üretimin artışından geçiyor.
Son yıllarda dünya tarımsal üretimi ve ticaretinde önemli rolü olan ülkelerde yaşanan kuraklık ve diğer afetler tarım ürünlerinde önemli kayıplara neden oldu. Üretimi düşen ülkeler kendi ihtiyacını karşılamak adına ihracatını kısıtladı. Gelecekte tarımsal üretimin artan nüfusa karşı yetersiz kalmasıyla dünyada artan gıda milliyetçiliği, ülkelerarası barışı olumsuz etkileyebilir.
Hepimiz biliyoruz ki yeryüzündeki su kaynakları ve bunların potansiyelleri sabittir. Denizden tatlı su elde etme gibi oldukça pahalı yollar düşünülmediği takdirde var olan su kaynaklarının korunması gerekiyor.
Bir taraftan yaşadığımız iklim değişikliğinin giderek artan olumsuz etkileri, diğer taraftan hızla çoğalan nüfus, var olan suyun iyi planlamayla en uygun şekilde kullanılmasını zorunlu hale getiriyor.”
“Dünyada en çok su tarımda kullanılıyor. Kullanılan tatlı suyun yüzde 72’si tarımsal, yüzde 16’sı endüstriyel, yüzde 12’si içme ve kullanım amaçlıdır. Ülkemizde ise 57 milyar metreküp su tüketiminin yüzde 77’si tarımsal amaçlı tüketiliyor.
Diğer taraftan ülkemiz su stresi çeken ülkeler arasında yer alıyor. Hali hazırda kişi başı yıllık su tüketimimiz bin 313 metreküp civarındadır. 2030 yılına kadar ülke nüfusumuzun 100 milyon olacağı tahmin edildiğinde kişi başına kullanılabilir su miktarımızın bin 120 metreküpe düşeceği açıkça ortadadır. Bu durum ülkemizi suyu kıt ülkeler sınıfına yaklaştırıyor. O halde su kaynaklarımızı efektif ve verimli bir şekilde değerlendirmek, gelecek nesillere de aynı miktar ve kalitede bırakmak en önemli görevimizdir.”
“Üretim su olmadan olmaz. Yeterli su olacak ki bu ülke üretebilsin, artan nüfusu doyurabilsin”
“Tarımsal üretimde artışın sürdürülebilirliği; minimum kaynak ve girdi tüketimi, düşük maliyet ve doğaya minimum zararla sağlanabilir. Bunun sağlanabilmesi için modern üretim teknolojilerine geçilmesi ve uygun araçların kullanılması gerekiyor. Ülke olarak bizlerde modern uygulamaların faydalarından yararlanmak ve suyumuzu kontrollü tüketmek için var gücümüzü kullanmalıyız.
2023 yılı sonu itibarıyla ülkemizde ekonomik olarak sulanabilir 8 buçuk milyon hektar tarım arazisinin brüt 7,1 milyon hektarı sulamaya açıldı. Tarımsal üretimde suyun gücünü en üst seviyede kullanabilmek için, kalan 1,4 milyon hektar alanın da bir an önce sulamaya açılması gerekiyor.”
“İklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için mevcut durumda yüzde 68 olan sulama oranının ve yüzde 51 olan sulama randımanının artırılması önemlidir. Bunun yanı sıra yer altı barajlarının sayısının artırılması, sulama projelerinin biran önce tamamlanması, modern sulama sitemlerinde teşvik ve kredilerin artırılması, kuraklığa dayanıklı kültür bitkileri tarımı teşvik edilmesi gibi hususlar olabildiğince en kısa zamanda hayata geçirilmelidir.
İklim değişikliğine adaptasyon için ise farkındalığın artırılması, çiftçilerin konuyla ilgili bilgilendirilmesi, erken uyarı sistemlerinin geliştirilmesi, konuya ilişkin plan ve projelerin bir bütün olarak ele alınması gerekir.”