Görev Zararı ne demek , Tehlikesi nedir?
Görev zararı, kamu iktisadi teşebbüslerine hükumetçe piyasa şartlarının dışına çıkacak tarzda görev vermeleri nedeniyle oluşan zararlardır. Örneğin Hükümet piyasa faiz oranının altında bir sektöre varsayalım tarım sektörüne kamu bankalarına bir kredi verdirtir. Bankanın bu nedenle oluşan zararı Hazinece “görev zararı” adı ile ilgili bankaya ödenecek borç olarak kayda alınır. 1990'lı yıllarda sıklıkla kullanılan bu yöntem sonrası bütçenin yüzde 13.5 dolayında bir parasal büyüklük bütçe dışından kullanılır hale gelmişti. 2000 li yıllarda unuttuğumuz bu uygulama son dört yılda adeta artarak yeniden hortladı. Bütçe giderlerinin görev zararları kalemi altında sosyal güvenlikten sonra en çok görev zararı ziraat, Halkbank, Eximbank gibi kuruluşlardan dolayı oluşuyor. Ziraat ve Halkbank’ın toplam görev zararı 2018 yılında 3,6 milyar lira oldu. son 4 yılda görev zararı ikiye katlandı. Ayrıca 2018’de Hazine’ye aktardıkları temettü (kâr payı) sıfır oldu. Bu tutar devlet bütçesinden karşılandı. Bilindiği üzere Ziraat Bankası, piyasa faizinin çok altında konut kredisi, kulüplerin borcunun yeniden yapılandırılması ve “kart borcu sıfırlama” kredisiyle gündeme geldi. Bunun dışında 2018 de Toprak Mahsulleri Ofisi; 950 milyon TL, Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) 1 milyar 206 milyon TL görev zararı gösterdi. Yani o bedava kömürler aslında bedava değil.
İkinci boyut ise bu kuramların hazineye aktarmakla yükümlü olduğu temettüler 2017 yılında hazineye 250 milyon temettü aktaran Ziraat 2018 de hiç temettü aktaramadı. Halkbank’ta aktarmadı, Türk Telekom da 2017 ve 2018’de Hazine’ye hiç temettü aktarmadı. Bizim bankaların kredisiyle Telekom’u satın alan Lübnanlılar borçlarını ödeyemeyince hisselerini bankalara devredip gittiler yükü bize kaldı. Kitlerden de gelecek doğru düzgün bir şey yok zaten KİT’de yok denilebilir. Yani hazine zorda. Bir tek merkez bankası genel kurulunu öne çekip Hazine’ye 2018 kârından 33.3 milyar TL avans aktardı Merkez Bankası 2018’de Hazine’ye 12.3 milyar TL temettü aktardı. Seçim ile bunun ilgisi var mı akıl var mantık var buyurun kararı siz verin.
Düşük faizle kredi kartlarına yapılandırma, KOBİ’lere kredi veren kamu bankalarının bilançolusuna 2019 da yansıyacak yükler var. Bu bankaların özsermayeleri küçülecek ve sıkıntılı dönemler yaşayacaktır. Artık bu bankalar zaman içinde satılır mı, yabancı ortak mı bulurlar, yoksa bu bankalar günden güne kötüye mi gider bunu seçim sonrası süreçte göreceğiz.
Türkiye’nin bugün brüt dış borç stokunun GSYH ’ya oranı yüzde 50 yi geçmiş durumda. Kamu maliyesinde düzenin bozulduğundan kimsenin şüphe duymayacağı rakamlar önümüzde duruyor. Bu tehlikeli enstrümanı kullanmaya devam ederseniz başınıza ne gelir. Hazine borcu ödemek için piyasadan borçlanır kamu borcunun milli gelire oranı artar. Merkez bankası para basar enflasyon olur. Aşağı tükürsen bıyık, yukarı tükürsen sakal. Son 3 ayda kamu borçlarında ciddi artışlar gözlüyoruz. Bundan sonraki krizin nedeni bu durumda yüksek kamu borcu olur.
İş Bankasına Neden El Konmaya Çalışılıyor?
Tedbir almak, yapısal reformlar yapmak yerine sürekli zorlamalar ile nereye kadar gidebiliriz. Her geçen gün kötü ekonomi yönetimin toplumsal maliyeti artmaktadır. Şimdi bu tabloda neden Cumhurbaşkanın İş Bankası er ya da geç hazinenin olacaktır dediğini sanırım anlamışsınızdır. Kötü yönetim düştüğü zor durumda eldeki değerleri satmak noktasındadır ve başkasına ait değerlere el koyarak dönüşü olmayan zararlar yaratacak çılgınlıklar düşünmektedir. Mesele Cumhurbaşkanının CE HE PE – İş Bankası hissesinden duyduğu rahatsızlık değildir. Cumhurbaşkanı konuyla ilgili bilgisi ve duyarlılığı olmayan kamuoyunu CE HE PE yemini atarak kendi yanına çekmek arzusundadır. Olay İş Bankasına devletin el koyma girişiminden başka bir şey değildir. Halka başka gerekçeler sunularak bu el koymayı CE HE PE üzerinden meşrulaştırma girişimidir.
Martın Sonu Bahar mı ? Tufan mı?
2019 yılında tüm gerekçesiz iyimserliği ile ekonomide bahar geleceğini düşünenler var ise siz dostlara uyarım şudur. Martın sonu bahar falan değildir. Martın sonu tufandır. Türkiye ekonomisinin yaralı, eksik, zor ilerleyen düzeni son bir gayretle tüm olumsuzluklar örtülerek mart sonuna kadar gitme gayreti içindedir. Sonrası bu seçim süreci pembe hayalleri ve yanılgıları biter ve bizi tüm acımasız yüzüyle gerçekler bekler.
Hala nedensiz iyimserlik taşıyanlar bu yazıya yok canım sende diye yaklaşabilirler. Eğer Türkiye yapısal önlemleri bir an önce yaşama geçirmez ise bu yazı ilerleyen dönemlerle yeniden okuyup değerlendireceğimiz bir yazı olur. Bizlerin görevi rakamlarla ve gelişmelerin gittiği yönlere bakarak testi kırılmadan uyarı yapmaktır.