Adana Baro Başkanı Av. Mengücek Gazi Çıtırık, 17 Aralık 2013 günü Cumhuriyet tarihinin en büyük 'rüşvet, görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma ve kaçakçılık' operasyonunu unutmadıklarını ve unutturmayacaklarını belirterek, “Temiz toplum, temiz siyaset ve temiz siyasetçiler için 17 Aralık unutturulmaması gereken tarihi bir gündür” dedi.Çıtırık, konuyla ilgili basın açıklamasında, olayın ilk gününden itibaren siyasi iktidarın emniyet ve yargıya müdahaleye başladığını, dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler'in oğlu, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın oğlu, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın oğlu, Halk Bankası Genel Müdürü, Rıza Sarraf , çok sayıda iş adamı ve bürokrat olmak üzere 89 kişi gözaltına alındığını ancak operasyonun başladığı gün , İstanbul Emniyet Müdürlüğünde görevli beş şube müdürü görevden alındıklarını anımsattı.
“AYAKKABI KUTULARI UNUTULUR MU?”
Av. Çıtırık, gözaltıların bir kısmı tutuklamaya dönüşmesine rağmen kısa bir süre sonra dosyada tutuklu kalmadığının altını çizdi. Av. Çıtırık, “Siyasi iktidar, ilk günden itibaren soruşturmaya her türlü müdahaleyi yapmıştır. Cumhuriyet Savcılığının maddi gerçeği ortaya çıkartabilmesi yönünde yürüttüğü çalışmalara engel olunmuş, kuvvetler ayrılığı ilkesi ihlal edilerek soruşturmanın ucu kime dokunacaksa dokunulmasına siyasi iktidar tarafından izin verilmemiştir. Soruşturmada şüpheliler arasında çocukları bulunan üç bakan, kamuoyu zorlamasıyla, istemeyerek de olsa istifa etmişlerdir.
Yine soruşturma kapsamında işyerlerinde ve ev aramalarında şüphelilerden çok ciddi miktarda ve her türlü para bulunmuş, paraların saklanacağı yer bulunamadığından (!) ayakkabı kutularından bile paraların bulunduğunu unutmamak gerekir” dedi.
“BAKANIN AÇIKLAMALARI MANİDARDIR”
Adana Baro Başkanı Av. Çıtırık, dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın bakanlık ve milletvekilliğinden istifa ederken, “ Soruşturma dosyasında var olan ve onaylanan imar planlarının büyük bir bölümü sayın Başbakan'ın talimatıyla yapıldı. Bu minval üzerine bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifa ediyorum. Bu milleti ve vatanı rahatlatmak için sayın Başbakan'ın istifa etmesi gerektiğine inandığımı ifade ediyor, yüce milletime saygı sunuyorum..” sözlerinin çok manidar olduğunu belirterek, “ Ancak dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan istifa etmediği gibi, yürütülen soruşturma karşısında siyasi iktidar daha pervasızlaşarak, HSYK 'nın görev ve yetkileri doğrultusunda yapısal değişikliklere gidilmiştir. O günlerde, 40’a yakın ilin emniyet müdürü görevden alınmaları, şube müdürleri ve polis memurlarıyla birlikte yaklaşık altı bin emniyet mensubunu etkileyen kararlara imza atılmıştır” diye konuştu
“KAÇTIKLARI UNUTULMAMALIDIR”
Olayın ardından yaşananları özetleyen Av. Çıtırık, “Soruşturmayı yürüten savcıların görev yeri değişikliğinden sonra, HSYK tarafından soruşturmalar başlatıldığını, 17 ve 25 Aralık operasyonlarında görev alan dört savcı ve bir hakim meslekten ihraç edilirken, savcılar Celal Kara, Zekeriya Öz ve Mehmet Yüzgeç hakkında Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesinde '' Suç işlemek amacıyla örgüt kurulması, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs'' suçlarından dolayı kamu davası açılmış, bu dosyadan tutuklanmaları için yakalama emri çıkarılmışsa da savcıların yurt dışına kaçtıkları unutulmamalıdır” dedi.
“PARMAK ÇOĞUNLUĞUYLA AKLAMA OLMAZ”
Konuyla ilgili TBMM'de soruşturma komisyonu oluşturulduğunu anımsatan Av. Çıtırık, sözlerine şöyle devam etti:
“Bakanlar haklarındaki mal varlıklarındaki, gelirlerindeki artışları somut, kuşkuya yer bırakmayacak kanıtlarla açıklayamamışlar ve TİB tarafından yasal kayıt altına alınan tapelerle ilgili vicdanları rahatlatacak kanıtları ortaya koyamamışlarsa da komisyondaki siyasi iktidarın parmak çoğunluğuyla soruşturma açılmaması kararı verilmiş ve TBMM Genel Kurulunda yapılan oylamalarda da ret kararı verilmiştir. Oysaki, TBMM’de aklama parmak çoğunluğu ile değil Yüce Divan ve Anayasa Mahkemelerinde olur.
Siyasi iktidarın her türlü müdahalesi ve parmak çoğunluğuna dayalı iradesiyle yargının görevini yapmasına engel olunmuş, Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk, kara para aklama, rüşvet soruşturmasında sorumlular belirlenememiş (!),kamuoyu vicdanını rahatlatacak kararların alınmasına engel olunmuştur.
17 Aralık Soruşturmasıyla ilgili olarak, 17 Ekim 2014'de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca; usulüne uygun delil toplanmadığı, suçun unsurlarının oluşmadığı ve herhangi bir örgüte rastlanılmadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verilmiş, bu karara karı yapılan itirazı İstanbul 6.Sulh ceza Hâkimliği ret etmiştir”
“TAKİPSİZLİK KARARI, BERAAT KARARI DEĞİL”
17/25 Aralık soruşturmasıyla ilgili “Soruşturmanın önemli, kilit şüphelisi Rıza Sarraf'dır” diyen kuryesi Adem Karahan'ın ifadelerinden sonra “takipsizlik” kararının kaldırılması gerektiğine değinen Av. Çıtırık, “Bu beyanlara göre, “kara para aklama” sadece Türkiye'de değil,Türkiye'nin de içinde yer aldığı, uluslararası boyutlara varan nitelikte olduğu anlaşılmaktadır. Takipsizlik kararı, beraat kararı değildir. Olaydaki suçlar için on yıllık zamanaşımı süresi bulunmaktadır. Kanıtların yeniden değerlendirilerek, sorumluların belirlenmesi ve yargı önünde hesap vermeleri gerekliliktir, zorunluluktur” dedi
“YARGI ÖNÜNDE HESAP VERMELİLER””
Adana Baro Başkanı Av. Mengücek Gazi Çıtırık, açıklamasını şöyle tamamladı:
“Hukukun üstünlüğünün değil, üstünlerin hukukunun egemen olduğu bir süreçte siyasetin zenginleşme aracı haline getirildiği, şehzadelerin haramzadeye dönüştüğü, devlet olanaklarının kamusal sıfatlar kullanılarak evlatlara, akraba ve yandaşlara pay edildiği bir dönemde “temiz toplum, temiz siyaset ve temiz siyasetçi” için 17 Aralık unutturulmaması gereken tarihi bir gündür. Parmak çoğunluğuna dayanarak ya da kontrolleri altındaki yargı eliyle soruşturmaların kapatılamayacağı bilinmesi gereken bir gerçekliktir. Ucu kime dokunuyorsa, sıfatı ne olursa olsun sorumluların yargı önünde hesap vermeleri için mücadelemiz devam edecektir.”