Adana(Ulus)--Dünya nüfusunun ortalama yüzde 1,5 ila 2’sini etkileyen, ülkemizde ise yaklaşık 700 bin kişide bulunan sedef (psoriasis) hastalığı, yaşam kalitesini hem fiziksel hem de ruhsal açıdan etkilemesiyle toplum sağlığı bakımından ciddi bir sorun teşkil ediyor.
Bu yaygın hastalığa dikkat çekmek ve sedef hastalarını ilgilendiren sorunlara müşterek bir platformda çözümler bulmak amacıyla Ankara’da Psoriasis Derneği kuruldu. Dernek Kurucu Kurul üyelerinden
Prof. Dr. M. Ali Gürer, sedef hastalığından etkilenen kişi sayısının tüm dünyada arttığını, bu hastalıkla ilgili yeni bilgilerin ortaya çıktığını, örneğin psoriasis ile ilişkili olarak kalp hastalığı riskinin de arttığını belirterek şunları söyledi:
“Türkiye’deki hasta sayısı neredeyse bir şehrin nüfusuna eşit. 2000’li yıllardan sonra bu hastalığın şiddetli inflamasyona da yol açtığı ortaya çıktı. İnflamasyon, derinin yanı sıra başka organ sistemlerini de etkiler. Ayrıca, psoriasisin şeker hastalığıyla, obeziteyle, hipertansiyonla da ilişkisi kuruldu. 29 Ekim Dünya Psoriasis Günü ve ardından gelen farkındalık haftası yoluyla bu hastalığa karşı bilincin artmasına çalışacağız. Yıllardır doktora gitmeyen, kendi yöntemleri ile bitkisel ilaçları yıllarca kullanan birçok hasta var. Bu çok sakıncalı. Doğru olan, hastaların mutlaka bir dermatoloğa giderek uygun tedaviyi görmeleri ve böylece yaşam kalitelerinin yükselmesidir.”
Prof Dr. Mehmet Ali Gürer, Prof. Dr. Nahide Onarır, Yrd. Doç. Dr. Savaş Yaylı, Doç. Dr. Murat Borlu ve
Prof Dr. Rana Anadolu gibi isimlerin aralarında bulunduğu Psoriasis Derneği kurucu üyeleri hastalıkla ilgili ülkemize ve dünyaya dair önemli verileri ve tedavi konusundaki son gelişmeleri paylaştılar.
Prof. Dr. M. Ali Gürer, dünyada sedef görülme oranının yüzde 1,5-2 olduğunu belirtti. Bulaşıcı olmayan fakat kronik bir hastalık olan sedefin tedavisinin kişiye özgü olduğunu belirten Prof. Gürer, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Bu hastalık bazı kişilerde sadece diz ve dirseklerde kızarma ve kepeklenmeyle seyreder. Bazı hastalardaysa yıllarca devam eder ve tüm vücudu sarabilir. Son yıllarda, sedefe yönelik hastalığı çok iyi kontrol altına alabilen biyolojik ilaçlar geliştirildi. Tıp dünyası bu konuda çalışmalarına devam ediyor.”
Sedef hastalığı bulaşıcı değildir!Prof. Dr. M. Ali Gürer, sedef hastalığının sosyal yönleri ile ilgili olarak şu bilgileri paylaştı: “Sedef, dış görünüşü etkileyen bir hastalıktır. Hastalarda zaman zaman böyle bir hastalıkla yaşamanın olumsuz psikolojik etkileri görülebilir. Sedef hastalarının, utanç, öfke, umutsuzluk, çaresizlik, endişe veya özgüvende azalma gibi duygular yaşadığına sıklıkla tanık oluyoruz. Şiddetli bir şekilde yaşanan bu duyguların, depresyondan sosyal izolasyona, mesleki olumsuzluklardan cinsel güvensizliğe kadar pek çok etkisi olabilir. Öte yandan, sedef hastalığının bulaşıcı olduğuna dair toplumda var olan genel kanı tamamen yanlıştır. Sedef hastalığı bulaşıcı değildir; dokunmakla veya aynı ortamda bulunmakla kişiden kişiye bulaşmaz. Bu nedenle hastaların toplum içinde bulunmaktan ya da çevrelerinin onlarla iletişim kurmaktan çekinmesine gerek yoktur.”
Sedef hastalığı nedir?Sedef hastalığı, üzerinde gümüş renkli kepeklerin yer aldığı kırmızı lekelerle seyreden kronik bir deri hastalığıdır. Bu beyaz renkli kepekler ciltteki ölü hücrelerin dökülmeyip, deri üzerinde yığılmasından kaynaklanır.
Hastalığın kaşıntı ve yanma gibi belirtileri olabilir. Sedef hastalığı, en çok diz-dirsek, saçlı deri ve kuyruk sokumu gibi bölgelerde görülmekle birlikte, vücudun her yerinde ortaya çıkabilir; bu bölgeler çatlayıp kanayabilir. Zaman zaman tırnaklarda da renk ve şekil bozukluklarına yol açabilir.
Sedef hastalığı kimlerde sık görülür?Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 1,5-2’sinde sedef hastalığı görülmektedir. Özellikle açık tenlilerde görülen sedef hastalığı en sık Batı Avrupa ve Norveç gibi İskandinav ülkelerinde görülür. Koyu tenlilerdeyse sedefe nadiren rastlanır. Sedef, kadın-erkek ve sosyoekonomik grup farkı gözetmez.
Sedef hastalığı hangi yaşlarda ortaya çıkar?Sedef hastalığı, en sık 16-22, nadiren de 52-60 yaş aralığında ortaya çıkmasına rağmen, bebeklik ve çocukluk dahil her yaş grubunda ortaya çıkabilir.