Adana Tabip Odası ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) yönetici ve üyelerinin eylemi 28 haftadır devam ediyor.
Türkiye’nin dört bir yanında, aile sağlığı merkezi önlerinde, hastane bahçelerinde, vergi dairesi kapılarında “Vergide Adalet İstiyoruz” sloganlarıyla seslerini hükümete duyurmaya çalışan sağlık emekçileri “Emeğiyle geçinmeye çalışan, enflasyonun ve ekonomik krizin yükü altında ezilen tüm ücretliler ve sabit gelirliler için vergide ve gelirde adalet istiyoruz. Sağlık çalışanları her geçen ay yoksullaşıyor” açıklamasında bulundu.
Bu kez Adana Şehir Hastanesi Başhekimlik Binası önünde bir araya gelen hekim ve sağlık çalışanları adına basın açıklamasını okuyan Adana Tabip Odası Başkanı Uzm. Dr. Özden Polatöz, 15 Eylül’de aldıkları ücretin, yapılan enflasyon farkı artışına rağmen bu yılın ocak ayında aldıkları ücretin altında kaldığını söyledi. Polatöz, açıklamasında şu görüşlere yer veri:
“Önümüzdeki beş ay boyunca vergi kesintileri artacak ve ücretimiz yüksek enflasyon karşısında azalmaya devam edecek. Mehmet Şimşek’in “Enflasyon düşünce zaten vergide adalet sağlanmış olacak” sözlerinin, kamuoyunu yanıltmaya yönelik açıklamalar olduğunu biliyoruz. Sürekli ekonomik programın iyi gittiğini söyleyen hükümete soruyoruz:
HER AY YOKSULLAŞIYORUZ
Hastalarımızla konuştuğumuzda yaşadıkları yoksulluğun nasıl derinleştiğine şahit oluyoruz. Bordrolarımıza baktığımızda, meslektaşlarımızla konuştuğumuzda her geçen ay nasıl yoksullaştığımızı anlıyoruz.”
YOKSULLUK SINIRI İSE 73 BİN 651 TL OLDU
Büro Emekçileri Sendikası Araştırma Merkezi (BES-AR) Eylül 2024 verilerine göre; sağlıklı beslenmenin günlük maliyeti 890 TL’yi geçti, yoksulluk sınırı ise 73 bin 651 TL oldu. Bu koşullar altında çalışanlara yüksek vergi kesintisi uygulamak haksızlık değil mi? “Vergi gelirlerinin %80’ini sabit gelirlilerden alıyorsunuz, hiç olmazsa halkın temel ihtiyaçları için harcayın” dedikçe, hükümet tersine politikaları hayata geçirmeye devam ediyor. Okulların açıldığı bu günlerde sınıfları, tuvaletleri temizleyen çalışanların tasarruf tedbirleri gerekçesiyle işten çıkarıldıklarını, öğrenci ve öğretmenlerin sağlıksız ortamda eğitime başladıklarını eğitimci ve öğrenci hastalarımızdan öğreniyoruz. Öte yandan artan yoksulluk ve sağlıklı gıdaya erişimdeki zorluklar, çocukların ya aç kalmalarına ya da besin değerinden yoksun gıdalar ile beslenmelerine yol açmaktadır. Çocukların sağlıklı beslenme ve tam bir iyilik halinde eğitim alabilmeleri için ücretsiz bir öğün okul yemeği programlarına derhal başlanması gerektiğini hatırlatıyoruz.”
TÜM MİLLETVEKİLLERİNE SESLENİYORUZ
“Ekim ayında TBMM açıldığında vergide adaleti sağlamak, sabit gelirlilerin, ücretlilerin sırtına yüklenen yükün azaltılması için ne yapacaksınız? Gelirde ve vergide adalet için sesimizi duyuracak mısınız? Bu adaletsizliğin ve haksızlığın sona ermesi için çaba gösterecek misiniz?
TALEBİMİZ AÇIK:
%35 vergi kesintisinden vazgeçin. Her ay sabit kalmak koşuluyla en fazla %15 vergi kesinti oranını hayata geçirin. Sağlık çalışanları olarak 28 haftadır sürdürdüğümüz “Vergide Adalet İstiyoruz” eylemlerimiz taleplerimiz karşılanana dek her çarşamba sürecek” diye konuşan Başkan Uzm. Dr. Polatöz, şehir hastanelerinin kamu yararını göz ardı ettiğini, bunun borçlanma ve özelleştirme temelli bir sistem olarak değerlendirdiklerini, bu projelerin, sağlık hizmetlerinin niteliğini düşürdüğünü, halkın sağlık hakkını zedelediğini ve sağlık emekçilerine güvencesiz çalışma koşulları dayattığını, topluma ek maliyetler yükleyerek sermaye odaklı bir sağlık modelini pekiştirdiğini, Kamu-Özel Ortaklığı Şehir Hastaneleri: Kamu Yararının Esas Alınmadığı Bir Borçlanma ve Özelleştirme Projesi olduğunu söyledi.
“MÜCADELEMİZ TOPLUMSAL SAĞLIK KRİZİNE ÇÖZÜM ARAYIŞIDIR”
Adana Şehir Hastanesi'nin açılışının 7. Yıldönümüne ilişkin bir ortak açıklamayıda SES Adana Şube Eş Başkanı Erol Eren okudu.
Eren konuşmasında şu görüşlere yer verdi;
“Kamu -Özel Ortaklığı Şehir Hastaneleri: Sadece sermayenin ve sermaye iktidarının çıkarlarını esas alan , toplumun ortak yaşamını talan eden bir yapıdadır .Bu projelerin amacı, sağlık hizmetlerini toplumsallaştırmak değil, kar güdüsüyle yönetilen bir sistem yaratmaktır. Bizler bu anlayışa ve halka zarar veren bu sağlık modeline karşı duruyoruz. Sağlık hizmetlerinin halkın ve sağlık emekçilerinin çıkarlarına uygun bir biçimde sunulması gerektiğine inanıyoruz. Kamu hastanelerinde ihtiyaç duyulan her zaman ve mekanda ciro ve kira baskısı olmaksızın, sadece tıp biliminin gereklerine göre nitelikli toplumsal sağlık hizmetleri sunmak istiyoruz. Sağlık hizmetlerinin toplumun çıkarlarına göre düzenlenmesi gerektiği bilinciyle, kentimizi , halkımızı ve emeğimizi bir bütün olarak görüyoruz. Sağlık bakanlığı'na bağlı 850 kamu hastanesi'nin toplam yatak kapasitesine kıyasla şehir hastanelerinin kapalı alanı çok daha büyüktür. Sadece inşaatı yapan şirketlerin daha fazla kar etmesine yönelik bir uygulamadır. Şehir hastanelerinde büyük ölçekli lüks yapılar inşa edilmekte ancak tıbbi gereklilikler göz ardı edilmektedir. Bilimsel veriler 200 - 600 yataklı hastanelerin; enfeksiyon önleme açısından daha başarılı olduğunu göstermektedir. Ancak şehir hastaneleri bu verileri dikkate almadan gerçekleştirilmiştir. Büyük ve yoğun hastanelerde oluşacak iş yükü; sağlık emekçilerinin sağlık güvenliği risklerini artıracaktır. İş stresi, kronik yorgunluk, tükenmişlik gibi psiko-sosyal riskler de artacaktır. Sonuç olarak sağlık hizmetlerinin tüm bileşenleri ile kamu tarafından kadrolu ve güvenceli sağlık emekçileri eliyle sunulması gerekmektedir. Bu doğrultuda şehir hastanelerine karşı mücadelemiz basit bir karşı çıkış değil, toplumsal sağlık krizine çözüm arayan bir yeniden inşa mücadelesidir. Halkın sağlık hakkı için verdiğimiz bu mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceğimizden kimsenin kuşkusu olmasın.”