Tarih: 25.02.2022 21:25

ADANA DÖRDÜNCÜ “BÜYÜK” OLUR MU?/ 2

Facebook Twitter Linked-in






Bir sonuçta “yanlış” varsa, bu “gidiş” sürecinde yapılan “sapmaların/ yanılmaların/ aldatmaların/ insandan uzaklaşmaların” gereğidir!





Adana’nın kazanımı belli olsun, duyarlı noktaları bilinsin, nelerle doyacağı kanıksansın, ne denli gücü olduğu görülsün; sonuç tam bir karmaşa…





Adana’nın etkililerine/ yetkililerinde “ne yaptınız da bunları yurttaşlara yaşattınız” denmez mi?





Hem denmemeli mi?





Yıllardır “özel” döşenmiş odalarından, son model araçlarından, kuş sütü eksik olmayan şatafatlı toplantılarından, yazın sarı sıcağında giydikleri koyu renk salon tipi giyimlerinden “ne çıkarılmalı” diye sorulmamalı mı?





İnsanların yaşamları alt-üst olsun, karınlarını doyurabilmek için soyacağı fırın arasın, işsizlikle boğuşsun, üretebilmek için akıl almaz borçların altına girsin, ayakta kalabilmek için birçok gereksiniminden özveride bulunsun, gece uykuları bölünsün, yaşamın tadının nerede olduğunu arasın/ dursun…





Sonra da “Adana’nın büyümesi gerek” densin; gülecek yerlerimi ağrıttınız!





***





Adana Ticaret Borsası, kentin etkili/ yetkili olduğu belirtilen bir gücü…





Öyle olsun! Etkili/ yetkili olmakla kalmasın, yaptırım gücü de olsun, sözünü ettiği alanlarda kendini göstersin, dediklerini gerçekleştirsin…





İçerisi son model/ en üst düzeyde elektronik aletlerle donatılmış yönetim binasıyla yalnız Adana’nın değil, bölgenin de “en önemli” yerlerinden birisiymiş; olsun!





Bu yapının, bölgenin üreticisine, ekonomisine, geleceğine, toplumsal yapısına ne denli dokunduğuna bakmak gerek değil mi?





Bu bölgenin üreticisi üretmek için hangi zorlukları yaşıyor, hangi girdiler üretimi zorluyor, hangi bölgelerin üreticileri üretmekten uzaklaşıyor, üretemeyen üreticiler nerelere gidiyor, gittikleri yerlerde toplumun yapısına hangi değişimleri yaşatıyor?





“İktidarın” beceriksizliği sonucu yaşanan “ekonomik” çöküşü engellemek için, durdurabilmek için, üreticiyi ayakta tutabilmek için “neler yaptın” diye sorulmaz mı?





ATB Başkanı Şahin Bilgiç, daha dün yaptığı konuşmasında şu sözlere yer veriyor:





“Avrupa ile Rusya’ya ilaç kalıntılarının olmadığı narenciye ürünlerini  ihraç ederek Adana’yı hak ettiği noktaya getirmeliyiz”





Tümce bu!





***





Adana’yı “hak ettiği” noktaya getirebilmek için “ilaç kalıntılarının olmadığı narenciye ürünlerini” dışarı satacakmışız!





“İlaç kalıntılı narenciye” ne demek?





Konuyu biraz açayım;





Bu yılın ilk iki ayında yalnız AB ülkelerine yapılan dışsatımda yüzsekiz parti sebze/ meyvenin aşırı tarım zehri ya da aflatoksin gibi kanser yapıcı küfler içerdiği gerekçesiyle geri çevrildiği ileri sürülüyor!





Ayrıca sebze/ meyvede geçmişte Naziler tarafından sinir gazı olarak üretilen ‘chlorpyrifos ethyl ' adlı tarım zehrine rastlandığı belirtiliyor!





Bunlar yalnız bu yıl değil, geçmiş yıllarda da tanık olunan olgular…





Tırlarla gönderilip/ geri çevrildiler; Ayrıca “kanser yapıcı/ sinir gazı” özelliği olması daha da düşündürücü…





Benim iki sorum var:





Bir, geri çevrilen ürünler yok mu ediliyor, yoksa yurt içinde mi tükettiriliyor?





İki, yıllardır ürünlerin geri çevrilmesi sorunu yaşanmasına karşın Adana’nın “ektin/ yetkin” odaları/ borsaları hangi adımları attı, bu güne değin nasıl sonuçlar alındı?





Bunu bilmeye Adanalı üreticilerin de, tüm tüketicilerin de hakları olmalı…





***





Üretmeden “ekonomik kurtuluşun” olamayacağı bilindiği gibi, Rusya- Ukrayna sürtüşmesi nedeniyle gelecekte karşı karşıya gelinecek “buğday” sorununa karşı “bugünden” önlem alınması gerektiği düşünülüyor diye umarken…





Gıdada kdv’nin yüzde sekizden bire indirilmesine, tarımsal gübrede yüzde otuzluk düzeltilmeye gidilmesine “sevindirici” diye yaklaşılıyor, Adana’nın etkili/ yetkili güçleri…





Kurtuluşun “üretmekle” olabileceğine inanılmasına karşın, “üretim” girdilerine yapılan zamların buna zarar vereceğini/ üreticiyi üretimden uzaklaştıracağı öngörülemiyor mu?





Yarım yılda yüzelli liralık gübre yediyüzelli lira olmuş, onun yüzde otuzu düşünce beşyüz liranın üzerindeki rakama “sevindirici” gözüyle bakılmasının “üretime” ne katkısı olacak?





Yapılan iyileştirmenin “üretime” katkısı olmadan, tüketimde kvd’nin yüzde bire düşmesinin sağlayacağı “alım gücü” ne olacak?





Düşünülmüyor olmalı…





***





Adana’da üretimin önündeki engeller için somut adımlar atılmadıkça, ne üreticinin “üretim” kaygıları azalacak, ne de tüketici için yapıldığı söylenen “iyileştirme” adımları yarar sağlayacaktır!





Her zaman söylediğimizi yineleyelim: Adana tarım alanda kendini her türlü kanıtlayacak, ürünlerine katma değer katacak, yerleşik halkın iş bulmasını kolaylaştıracak, ekonomisini üst sıralara taşıyacak gücü vardır.





Ye terki bu gücün bilincinde olunsun, yeter ki “iktidarın” beceriksizliklerine ortak olunmasın, yeter ki yurttaştan gelen sese kulak verilsin, yeter ki Ziraat Fakülte mezunlarından yararlanılması bilinsin, yeter ki bu ya da benzeri konularda “işten” olunsun…





Başka yerde “umut” aratmaya gerek yok!





Orjinal Habere Git
— HABER SONU —