ADANA İÇİN “ANKARA’YI ARKAMIZA” ALMAK…
ADANA İÇİN “ANKARA’YI ARKAMIZA” ALMAK…
Anakent Belediye Başkanı Zeydan Karalar’ın, Yüreğir muhtarlarıyla yaptığı toplantının ilkinde kullandığı bir tümce, şu ana dek Adana için söylenmiş bir söz olmaması bakımından oldukça önemli.
Politikacılardan çok duyduk, onlardan çok sivil toplum örgütlerinin konforlu ortamlarda/ salon toplantılarında yaptıkları konuşmalardan duyduk…
Duyduklarımız hiç de Adana değildi, düş evrenlerinde gezintiye çıkmış gezgin bakışıyla söylenmiş sözlerdi…
Büyüyorduk uçuyorduk, devletin eli hep uzanmıştı, “iktidar” desteğini sürdürmüştü, Adana milletvekilleri “bir elden” çaba harcıyorlardı, Adana sanayisi ekonomiye katkı sağlıyordu,…
“Nerede” diye sorduğumuzda ya söz dinlemez, ya işi bilmez, ya ortalık karıştırıcı, ya seçilmişi tanımaz, ya gelişmelerden anlamaz, ya karın ağrıları tutmuş hayın oluyorduk ya…
Başkan Karalar, “nerede” sorusunu biraz daha öne çıkararak “Adana’ya komşu illerden daha az para gelmesini kabul edemeyiz. Adana’da yapılacak çok daha büyük iş var. Arkamıza Ankara’nın gücünü aldığımızda, Adana’ya nasıl sahip çıkılır görülecek” diyor.
Demek ki; Adana’ya komşu illerden daha az para giriyor, yapılacak işler yapılmıyor, Ankara yanımızda değil…
***
Şunu duymuş muydunuz?
Komşularımızdan Kahramanmaraş tekstilde, Osmaniye sanayide, Niğde tarımda Adana’nın önünde yer alıyormuş!
Elbette komşularımızda büyüyecek, orada yaşayanlalar da doyacak, kentleri yaşanılır olacak; bunda en küçük bir istememezlik düşünülemez!
Ancak Adana ülkenin ilk dördünde yer bulurken; her yıl biraz daha kendi yazgısına terkedilmesinin, yalnız bırakılmasının, işsiz sayısı artmasının, yoksullaşmasının, büyümeyi beş kişinin eline geçirmesinin, sanayisini yitirmesinin, tarımdan uzaklaşmasının, esnafın artarda kepenk kapatmasının, özellikle “iktidar” seçilmişlerinin yurttaşın yaşadıklarını yadsımasının “nedenleri” düşünüldüğünde…
Neden iyi yönetilmiyoruz, neden değerler korunmadı, neden iş insanları bölgeden kaçırıldı, neden üreticinin her alanı yangın yeri gibi bir sürü soru akılları kurcalıyor.
Kim yönetemedi, kim koruyamadı, kim elini/ eteğini çekti, kimler uzaklaştı, Adana’yı/ Adanalıları yazgısına terk etti de bugünkü yaşananlarla karşı karşıyayız?
Başkan Karalar’ın ”arkamıza Ankara’nın gücünü aldığımızda, Adana’ya nasıl sahip çıkılır görülecek” tümcesi onun için çok önemli.
***
Evet, Adana’da her tür olanak var, ancak “yolları” dikenli, cam kırıklı, bataklık…
Buna benzer bir yaşanmışlık yıllar önce Gaziantep’in Celal Doğan günlerinde yaşanmıştı!
O yıllarda, bir dergiye verdiği söyleşide yaşadıklarını, karşısına çıkan engelleri nasıl aştığını, kimlerle nasıl bir araya geldiğini, gelişmeyle birlikte sonucu değerlendirirken nasıl bir tutum sergilediğini şöyle anlatıyordu Başkan Celal Doğan:
“Antep’in çok sorunları vardı, ancak hiç biri çalışıldıktan sonra çözülemeyecek sorunlar değildi. Şunu yapıyorduk: kentin öncelikli sorununu belirliyoruz, bunu kiminle çözeceğimizi ortaya çıkarıyoruz, siyasi parti ayırmadan kentin milletvekillerine bildiriyoruz. Partimizin iktidar olmasının önemi yok! Sorunumuzun çözülme aşamasında bizden desteğini koparmayan başka partinin milletvekili de olsa, meclis toplantımızda onu dile getirip teşekkür ediyoruz. Benim partimin vekili uzak durmuşsa onu da aynı biçimde toplantıda söylüyoruz. Onun için de, sorunların çözümünde pek zorlanmadık. Bugün gelinen nokta, o uğraşın sonucu…”
Buradan şunu anlıyoruz; Celal Doğan, Adana’nın birçok alanda bölgenin kazanım kenti olduğu günlerde, Gaziantep için kolları sıvamış, Ankara’nın yollarını tutmuş, çözüm odaklı çalışmalar yapmış.
***
Adana, her tür varsıllığı elinde bulunduran bir kent…
Nadasa bırakılmadan ekilebilen toprakları, su kaynakları, yer altı varsıllıkları, doğal yapısı, iklim koşulları, iş yapabilecek biçimde insan emeği, üretim anlayışı…
Başkan Karalar’ın “Adana’da yapılacak çok daha büyük iş var” sözü kadar, uygun koşulları bir arada bulmak, görmek, değerlendirmek de olası…
Eksik olan “birlikte” olmamak, “birlikte” yürüyememek, “birlikte” yola çıkamamak, “yoldaş” olamamak…
Sonucu da, Adana’nın bu günkü fotoğrafı…
Olan, Adana’yı yaşam alanı bilen/ seçen yurttaşlara oluyor!
İşsiz kalan, iş bulamayan, aldığı yetmeyen, işyerini kapatan, faturasını ödeyemeyen, çocuğunu sevindiremeyen, yarın umudu olmayan, her anı karabasan, sabahları karanlık, toprağını ekemeyen, çapulcuların hırsına yetemeyen, gün yüzü gösterilmeyen yurttaş…
İşi Ankara’ya taşımadan önce Adana milletvekillerine, Adana’da bulunan paradar odalara/ derneklere anlatılabiliyor mu, sorunların çevresinde kenetlenmesi sağlanabiliyor mu; buradan başlanabilmeli…
Sorunların saptanması, yerel yönetimlerin birleşmesi, sivil toplum örgütlerinin aynı çember içerisinde yer alması “sorunun” çözümünü kolaylaştıracak etmenlerdir!
Bu birliktelik, “Ankara’nın yaptırım gücünün” çekim noktasıdır…