31 Mart 2024’te Türkiye’nin tüm kent, ilçe, kasaba, köy ve mahallelerinde yerel seçimler yapılacağını, kentlerimizi, ilçe ve kasabalarımızı, köy ve beldelerimizi, mahallerimizi yönetecek belediye başkanları, belediye meclisi üyeleri, muhtarlar, meclis üyeleri, ihtiyar meclisi/heyeti üyelerinin seçileceğini anımsatan Adana İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Kerem Şahin, yazılı açıklamasında şu görüşlere yer verdi:
“Emperyalizme bağımlı olan Türkiye’de, 12 Eylül 1980 darbesinden bu yana devlet, neoliberal temellerde, yerli ve uluslararası büyük sermayenin çıkarları gözetilerek sermayenin sınırsız serbest dolaşımı önündeki tüm engelleri kaldırma 4 hedefiyle yeniden yapılandırılmış; kamu iktidarının yönetsel düzeyde sermayeye devredilmesi ana amaç olmuştur. Bu süreç, toplumsal ve ekonomik tüm sektörlerde serbestleştirme ve özelleştirmelerle çok yönlü olarak yürütülmüştür. Özellikle 22 yıllık iktidarında üretimden vazgeçerek ülke ekonomisini arazi rantı üzerinden temellendiren AKP iktidarı çıkardığı yasa, yönetmelik ve KHK’larla yapı denetimi, işçi sağlığı ve iş güvenliği gibi mühendislik-mimarlık hizmetlerinden sanayiye, eğitimden sağlığa kadar pek çok kamusal hizmeti ticarileştirmiş, özelleştirmiş; hiçbir insani, hukuksal, ulusal ya da evrensel değer ve kurala uymaksızın ülke topraklarını dünyanın emlak/rant piyasası haline getirerek ülkemizi ve kentlerimizi yağmaya açmıştır.
Kuvvetler ayrılığı ilkesinin terk edildiği, demokrasinin hiçe sayılarak tüm yetkilerin tek merkezde toplandığı, kendi söylemleriyle “bir anonim şirket gibi” yönetilen ülkede sermaye ile devlet arasındaki ilişki, arazi rantı ve bina yapımı üzerinden şekillenmektedir. İnşaat sektörünün başat aktör olduğu ekonomik politikaların doğrudan uygulama alanı ise kentler ve yerel yönetimlerdir. Aklın ve bilimin dışlanması, şehir planlama, mimarlık ve mühendislik hizmetlerinin gerektirdiği mesleki denetimin ve bilimsel-teknik kriterlerin devre dışı bırakılması, mühendislik, mimarlık ve şehir planlama hizmetlerinin birer prosedür haline getirilmesi nedeniyle ülkenin hemen her noktasında seller, toprak kaymaları, otoyolların çökmesi, hafriyat sırasında çöken binalar gibi olağandışı olaylar olağanlaşmış, doğa olayları ağır can ve mal kayıplarının yaşandığı afetlere dönüşmüştür.
2023’ün ilk aylarında yaşadığımız ve 11 ilimizi etkileyen 6 Şubat Depremleri tam olarak bu piyasacı ve rant ekonomisine dayalı politikaların sonucudur. 6 Şubat Depremleri, bugüne dek yaşadığımız pek çok büyük depreme karşın merkezi yönetimin de yerel yönetimlerin de gereken dersleri almadığı; şehirlerimizin, binalarımızın, kurumlarımızın ve halkımızın depreme hazır olmadığı gerçeğini çok acı biçimde ortaya çıkarmıştır.
TMMOB, kentlerimizde var olan sorunların aşılmasını; sağlıklı, yaşanabilir ve güvenli kentsel çevrelerin üretilmesini; kentsel yaşam kalitesinin iyileştirilmesini; kent halkının, emek ve meslek örgütlerinin demokratik katılımı ve denetimini sağlayacak bir anlayışın geliştirilmesini, öncelikli ve temel gereklilik olarak görmektedir.
Bugün, kentlerimizin ve toplumun her zamankinden daha çok “toplumcu, demokratik ve halkçı bir yerel yönetim” anlayışına ihtiyacı vardır. Bu anlayış, katılımcılığın önünü açan, toplumun değişik kesimlerine karar alma, uygulama ve denetleme süreçlerinde söz hakkı tanıyan politika ve uygulamaların hayata geçirilmesidir.
NASIL BİR YEREL YÖNETİM İSTİYORUZ?
TMMOB bugüne kadar, bilim ve teknikten gelen tüm bilgi birikimiyle toplumsal ilerleme ve kalkınmanın sağlanabilmesi amacıyla ve kamu yararı ve toplumsal fayda ilkelerini gözeterek hareket etmiştir; insanca yaşanabilecek bir ülke ve kentlere sahip olabilmek için çalışmıştır. Tüm talep ve eleştiriler de TMMOB’nin sahip olduğu demokrat-yurtsever kimliğinin bir yansımasıdır. Bizler:
İnsanlık Onuruna Yaraşır Sağlıklı Bir Çevrede Yaşamak İstiyoruz.Nitelikli, Erişilebilir ve Herkes İçin Sağlık İstiyoruz. Sağlıklı, Erişilebilir ve Güvenli Gıda Hakkımızı İstiyoruz. Güvenli Yaşam Hakkımızı İstiyoruz. Kentiçi Ulaşım Sorunlarının Çözülmesini İstiyoruz. Kentlerde Enerji Verimliliği Esasına Dayalı Enerji Yönetimi İstiyoruz. Doğal, Tarihi, Kültürel Mirasın ve Kent Kimliğinin Korunmasını İstiyoruz. Kadınların, Çocukların, Engellilerin, Yaşlı ve Yoksunların Toplumsal Yaşama Tam ve Eşit Yurttaşlar Olarak Katılımı İçin Engelsiz Kent Ortamları İstiyoruz. Saydam ve Denetime Açık Yerel Yönetimler İstiyoruz. Kent Suçlarından Arındırılmış Kentler İstiyoruz. Nitelikli Hizmet Üreten Yerel Yönetimler İstiyoruz. Depreme Karşı Dirençli Kentler İstiyoruz.
Mevcut rejimin restorasyonunu hedefleyen, onun sınırlarına hapsolmuş hiçbir strateji, taktik veya hedefin başarılı olması beklenemez. Bu nedenle, bir yandan AKP’nin 20 yıllık tahribatını ortadan kaldıracak, ekonomik-sosyal alandaki kayıpları telafi edecek, uyguladığı milliyetçi-muhafazakar ideolojik saldırının toplumsal izlerini silecek politikalar ortaya koyarken diğer yandan rejimin dışladığı toplumsal kesimleri içeren, laikliği hayata geçiren, yoksul ve emekçi halk kesimlerinin sorunlarını önceleyen, planlı kalkınmayı, sanayileşmeyi ve teknolojik gelişimi öngören, doğal çevreyi koruyacak bir anlayışın hakim olması gerekiyor. Bu sebeple demokrat, yurtsever, laik, çağdaş, halkçı mühendis mimar ve şehir plancılarını 31 Mart 2024 Pazar günü yapılacak yerel seçimlerde oy kullanmaya davet ediyoruz. “