TMMOB’ne bağlı Gıda, Kimya, Ziraat Mühendisleri Odaları ile Adana Veteriner Hekimler Odası ortaklaşa "Gıda Güvenliğinin Geldiği Durum, Nedenleri ve Çözüm Önerileri isimli panel düzenledi.
TMMOB’ne bağlı Gıda, Kimya, Ziraat Mühendisleri Odaları ile Adana Veteriner Hekimler Odası ortaklaşa "Gıda Güvenliğinin Geldiği Durum, Nedenleri ve Çözüm Önerileri isimli panel düzenledi.
Seyhan Belediyesi toplantı salonunda düzenlenen panele Cumhuriyet Halk Partisi Adana Milletvekilleri Ayhan Barut, Orhan Sümer ile oda başkanları katıldı.
"Gıda Güvenliğinin Geldiği Durum, Nedenleri ve Çözüm Önerileri Paneli'nin açılış konuşmasını yapan Kimya Mühendisi Gökhan Aygün, insanlığın en temel haklarından birinin yeterli ve dengeli beslenme olduğunu belirterek, bunun aynı zamanda toplumların refahı, sürdürülebilir kalkınması ve geleceği için de büyük bir öneme sahip olduğuna dikkat çekti.
Gıda Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Şehmus Alparslan’ın moderatörlüğünde gerçekleşen panele konuşmacı olarak katılan Prof. Dr. Murat Fındık, veteriner hekimliğin sadece hayvan sağlığını koruma ve tedavi etme ile sınırlı olmadığını aynı zamanda insan sağlığını etkileyen birçok kritik alanda görev alan bir meslek grubu olduğunu söyledi.
VETERİNERLERİN GÖREV VE YETKİLERİ ARTIRILMALI
Prof. Dr. Murat Fındık şöyle konuştu, "Veteriner hekimlerin gıda güvenliğine katkıları, hayvansal üretim zincirinin tüm aşamalarında kendini gösterir. Hayvan sağlığının korunması, zoonotik hastalıkların önlenmesi, ilaç kalıntılarının kontrolü ve hayvansal gıdaların hijyenik koşullarda üretilmesi, veteriner hekimlerin sorumluluk alanlarına girmektedir. Veteriner hekimlerin düzenli denetimleri ve hastalık kontrolü ile gıda güvenliğinin sağlanmasına önemli katkılar sağladığı pek çok bilimsel çalışmayla gösterilmiştir. Bu nedenle veteriner hekimlerin görev ve yetkilerinin artırılması ve desteklenmesi, Türkiye’de hem hayvan hem de insan sağlığının korunması açısından kritik öneme sahiptir. Zoonotik hastalıklar, maalesef Türkiye’de gıda güvenliği açısından halen ciddi bir risk oluşturmaya devam etmektedir. Bruselloz, şarbon, kuduz, tüberküloz ve kist hidatik gibi hastalıklar insan sağlığını tehdit etmektedir. Biz veteriner hekimlerin aldığı denetim, aşılama ve karantina önlemleri bu hastalıkların kontrol altına alınmasında çok önemli bir rol oynamaktadır. Veteriner hekimlerin zoonotik hastalıklarla mücadelede ki önemi göz önünde bulundurulduğunda, bu alandaki çalışmaların desteklenmesi ve güçlendirilmesi Türkiye’de hem hayvan hem de insan sağlığı açısından uzun vadeli yararlar sağlayacaktır.
GIDAYA SÜREKLİ ULAŞMAK İNSANİ HAK
Panelde daha sonra söz alan Prof. Dr. Zafer Erbay ise insanın sağlıklı ve aktif bir hayat sürdürebilmesi için besleyici ve güvenli gıdaya, fiziksel ve ekonomik olarak sürekli ve yeterli miktarda erişebilmesinin en önemli hak olduğunu belirtti. Prof. Dr. Erbay, bu hakkın gıda güvencesi olarak tarif edildiğini belirterek, bu kavramın önemini vurguladı. Dünya’da bu konuda önemli sorunların bulunduğunu sayılarla anlatarak, ülkemizde ise özellikle ekonomik kaynaklı ciddi bir yoksullaşmanın ve buna bağlı gıdaya erişim sorunlarının ortaya çıktığını belirtti. Ülkemizdeki gıda üretimini veya verimliliğini arttırmanın önemli olduğunu, ama bunları ne kadar arttırırsak arttıralım gıda güvencesi sorununu bu şekilde çözemeyeceğimizi; çünkü sorunun paylaşımla ilgili ve politik olduğunu belirten Dr. Erbay, “sorun teknik bir sorun olmadığından, çözümü de teknik değil” diyerek siyasal mücadelenin bu noktada önemli olduğunu vurguladı.
GIDA GÜVENCESİ HER ÜLKE VE TOPLUM İÇİN DEĞİŞİYOR
Panelde söz alan Prof. Dr. Bülent Gülçubuk ise yaşadığımız dünyada gıda güvencesinin her ülke için, her toplum için aynı derecede olmadığına dikkat çekti.
Prof. Dr. Bülent Gülçubuk şöyle devam etti:
"Gıda güvencesi dünya nüfusunun neredeyse yarısı için riskli bir noktadadır. Gıda güvencesi ülkelerin coğrafi, ekonomik, sosyal ve politik faktörlerine göre farklı şiddette ve etkide ortaya çıkmaktadır. Gıda güvencesizliği kronik açlık, beslenme yetersizliği, dengesiz ve sağlıksız beslenme, erişim ve tüketim adaletsizliği biçimlerde ortaya çıkmaktadır. Bu tüm dünya için de Türkiye için de geçerlidir. Zaten böyle olmasaydı dünyada 1 milyar insan aç, 2,5 milyar insan da dengesiz beslenme ile karşı karşıya olmazdı. Türkiye’nin sahip olduğu potansiyeline bakarak bir ölçüde göreceli olarak gıda güvencesi varmış gibi düşünülse de bu güvencenin dağılımı eşitsizdir, adaletsizdir. Gıda adaletsizliği, dünya genelinde bireylerin ve toplulukların gıdaya erişimindeki eşitsizlikleri ifade eder. Bu adaletsizlik, insanların fiziksel, ekonomik ve sosyal koşulları nedeniyle yeterli ve sağlıklı gıdaya ulaşamamasıyla ortaya çıkar. "
"GIDA SORUNU TÜM DEVLETLERİN ORTAK ÇABASINI GEREKTİRİR"
"Ekonomik eşitsizlik, gelir dağılımındaki dengesizlikler, küresel göç hareketleri, gıdada hileli üretim, tarım politikalarındaki belirsizlikler ve tutarsızlıklar, iklim değişikliği, yetersiz altyapı, gıda etiğindeki bozulmalar gıda güvencesinin önündeki en büyük engellerdir. Bu durum hem Türkiye’nin hem de uluslararası toplumun ve devletlerin ortak çabalarını gerektiren büyük bir sorundur. Gıda güvencesizliği ve gıda adaletsizliği, dünya genelinde milyarlarca insanın gıdaya erişimini kısıtlayan çok boyutlu bir sorundur. Bunlarla mücadele etmek, sadece açlığı ve yetersiz beslenmeyi azaltmakla kalmayıp, aynı zamanda daha adil, daha paylaşımcı ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek açısından da önemlidir. Bunun için sürdürülebilir tarım uygulamalarından-iklim değişikliğiyle mücadeleye, gelir dağılımından-gıda erişim adaletine kadar geniş kapsamlı kalıcı adımlar atılmalıdır. Tarımsal üretim ve dağıtım sistemlerinde eşitlik ve adalet sağlanmalı, yoksul ve orta ekonomik sınıflar için satın alma gücü güçlendirilmeli, aile çiftçiliği desteklemeli, çiftçinin etkin ve üretken örgütlenmesine destek verilmeli, gıda israfı azaltılmalı, gıdada hileli üretime son verilmeli ve yerel üretim teşvik edilmelidir. Bunlar yapılabilirse gıda güvencesi de sağlanabilecektir.