ADANA’NIN “KURTULUŞ ÖYKÜSÜNÜ”YAZANLAR…
Adana, Adanalı neler yaşadı, neler yaşamayı sürdürüyor?
Bunu öncelikle kent içerisinde bulunan “yönetenlere” sormak, “neden” yaşananlar için kamuoyu oluşturmadıklarını öğrenmek gerek!
Şu an yaşananlar sanki üç/ beş gün, ya da bir/ iki yıllık bir sorun; ondan öncesinde güllük/ gülistanlıktı Adana…
Sanki Adana, o çok sözü edilen/ sevinçle anlatılan kurtuluş öyküsünü bu güne değin taşımış, bu gün de onun “onuru” yaşama geçirilmiş…
Bugün Adana’nın yüzüncü kurtuluş günü ya, açın bakın; “bir tane” özeleştiri yapan kutlama göremeyeceksiniz, “bir tane” neden kurtuluş öyküsünün hak ettiği doruğa ulaşılmadığını sorgulayana tanık olamayacaksınız…
“Tanıdıklar muhabbette görsün” gibi…
Kimi “bazı borçlar ödenemeyecek” diyecek, kimi “cumhuriyet hayalinin kurulduğu kent” diyecek, kimi “5 Ocak ölümsüz bir destandır” diyecek, kimi “bu yalnız Adana’nın düşman işgalinden kurtuluşunun gururu değil” diyecek, kimi “bugün milletimizin bayramı” diyecek…
Hepsi “iktidarın”, yıllardır “büyüyoruz” derken, yurttaşı “hep” teğet geçmesine benzer!
Hiç birinden Adanalının haberi yok!
***
Bu, her kutlamada süslü/ gururlu ileti paylaşanların Adanalının yaşadıkları konusunda “ne denli” çaba harcadıklarını düşünenlerdenim…
Adana’nın Kurtuluş günü, herkesin sorunu bitecek, özellikle de Gazapizm dinleyerek… Böylece Adanalının doymayan/ ısınmayan/ iş bulamayan/ tencere kaynatamayan/ borç ödeyemeyen/ iş yaptırmak için dayı bulamayan/ süslü kutlamalar yapanların yanına varamayan…
Dünleri de sayalım, bugünleri de; işiniz Adana’yı yaşanılır yapmak, işiniz Adana için uğraş vermek, işiniz Adana’yı kurtuluşuna uygun yere taşımak, işiniz Adanalıya yaşama sevinci katmak…
Adana’ya ne yaptınız da Adanalı varlığınızın korunmasını isteyecek, ne yaptınız da Adanalı sizinle bir olup sokaklarda coşkunuza ortak olacak; düşününün!
***
İnanın şu oda başkanlarını, ülkenin ekonomik varlığının sözcülerini de anlamayanlardanım…
Salon toplantılarında yine esip gürlemişler her zamanki gibi…
Adana’nın kurtuluşu nedeniyle TOBB Başkanı M. Rıfat Hisarcıklıoğlu ağırlanmış, TOBB Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde buluşulmuş. Tüm oda başkanları, her zaman olduğu gibi “günün önemi” aşkına orada olmuş!
Bir yandan 5 Ocak Kurtuluş Bayramı, bir yandan Teknik Anadolu Lisesi’nin Adana’ya kazandırılması herkes için “mutluluk” verici olmalı…
Hisarcıklıoğlu, yaptığı konuşmasında, geleceğin en önemli sektörünün tarım sektörü olduğunun altını çizerek “ülke olarak sadece kendi vatandaşlarımızı değil, dünyayı besleyecek potansiyele sahibiz” demiş!
Doğrudur; kimsenin yadsıyamayacağı, kimsenin yalanlayamayacağı bir bakış, ancak nu konuda ne yaptığınızı, neler yapılmasını istediğinizi, neleri savsakladığınızı, nelere göz yumduğunuzu bir düşünseniz…
***
Adana’nın tarımı ile “kurtuluşu” kardeştir!
Adana’nın tarımını anlamadan, tarımının var olabilmesinin önündeki çalıları/ cam kırıklarını/ engelleri temizlemeden “kurtuluş öyküsü” oluşturmaya çalışmak anlamsız!
Düşünebiliyor musunuz; bu topraklar düşman işgalinden kurtarılmış, bu toprağı işleyecek olan köylünün/ kentlinin efendisi olduğu belirtilmiş, ancak ortada ne işlenen toprak/ ne efendi olan köylü yok!
Siz bakmayın, daha düne değin “iktidarın” aldığı üreticiye “kumpas” olarak dönen kararların/ bu kentin odalarında “övgüyle” sözü edildiğine…
Siz bakmayın, üreticinin tıkandığı noktalarda “iktidarın” içi boşaltılmış kararlarına odaların “alkış” tutuşuna…
Yok mu sayılmalı olanlar?
Kaç üretici, kaç çiftçi görmek istersiniz toprağını artan girdilerden dolayı ekemeyen, aldığı krediyi ödeyemediğinden dolayı iş makinelerine el konulan, toprağı bidersiz (=tohum) kalan, beklentileri yerine gelmeyen…
Doğrudur, bu topraklar “dünyayı besleyecek güce sahip”, ancak “kendi ülkesini bile doyuracak güçte” değil!
Öyle uçuşlara gerek yok; ekmek büfelerinin uzayan kuyruklarının “nedenin” sorgulamak yeterli!
***
Adana, Adanalı çok şey yaşadı; ancak son yıllarda “daha çoğunu” yaşadı!
Bundan yüz yıl önce “düşman işgalinden” kurtuldu; ancak cephede “tek yürek” olan halkın; beklentileri, istekleri, ulaşmak istedikleri doruk savsaklandı/ görmezden gelindi/ umursanmaktan uzaklaştı!
Adana’nın “kurtuluş öyküsünü” yazanlar, Adana’nın bu gününü görselerdi, özellikle “süslü iletiler” yayınlayanlara diyecek “çok şeyleri” olduğuna inanıyorum!
Örneğin sokakta Adanalının gözlerine baktıracaklardı, yüzlerinde ışıldamayan bakışlara takılacaklardı, verimli topraklarda ekili ürünlerin boyunlarının bükük olduğunu göreceklerdi…
Düşünsenize; siz olsanız “ne” derdiniz?