Tarih: 23.10.2021 23:12
ADANA’NIN “NEVİ ŞAHSINA MÜNHASIR” İNSANLARI
“Nevi şahsına münhasır” deyiminin bende ayrı bir yeri var. Bu sözü Adana’da gazetecilik yaptığım yıllarda, kendisiyle birçok kültürel faaliyete imza attığımız Adana Kültür ve Sanat Derneği Başkanı merhum Nuran Terliksiz sık sık kullanırdı.
Daha önceleri pek duymadığım, duysam da önemsemediğim bu nitelemenin anlamını sözlüğe bakarak öğrendim ve ondan sonra her kim için söylendiyse, onu mercek altına aldım.
“Herkes gibi olmayan, kendine özgü özellikleri, stili, karakteri ve davranışı olan” nevi şahsına münhasır insanların birçoğunu da yine Adana’da tanıdım. İyi ya da kötü, başarılı ya da başarısız, dost ya da değil ama çevresinde bilinen, tanınan ve bulunduğu ortamlarda davranışlarıyla dikkat çeken bu insanlar arasında benim için değer taşıyan birçok güzel, iyi kalpli arkadaşım vardı. Birçoğuyla dostane bağlarımı devam ettirdiğim bu kişilerin adlarını yazsam uzun bir liste çıkarmam gerek.
Adana’dan fiziksel olarak ayrılmamın üzerinden on beş yıl geçti. Bu süre içinde ancak birkaç kez gidebildiğim bu dost şehrinde geride bıraktığım arkadaşlarımla bağlarımı telefonla konuşarak, sosyal medyada takipleşip, ortak paylaşımlarda bulunarak devam ettirmeye çalışıyorum.
Çünkü Adana’nın benim için birçok anlamda özel bir yeri var. Mesleğimin en güzel yıllarını orada geçirdim, iki oğlum orada dünyaya geldi, çok sayıda meslektaşımla orada tanışıp, birlikte nice nice haber takip ettim ve samimi arkadaşlıklar kurdum. Ve en önemlisi de Adana insanı ile hiçbir zaman kopmayan bir gönül bağım oldu.
Adana’da doğmamış olabilirim, Adana’da bir dikili ağacım bile bulunmayabilir ancak ekmeğini yediğim, suyunu içtiğim, sıcağında terleyip, ayazında üşüdüğüm Adana ve Adana insanı benim için her bakımdan nevi şahsına münhasırdır.
Televizyonda haberleri izlerken, spiker olayın daha nerede yaşandığını söylemeden ben, “bu olay kesinlikle Adana’da olmuştur” diyorsam, konuşmasından, davranışından ve yaklaşımından “bu kişi kesinlikle Adanalıdır” deyip, çoğunlukla doğru tahminde bulunuyorsam, demek ki ben bu şehri ve bu şehrin insanını mümkün mertebede özümsemiş ve benimsemişimdir.
Şimdi geldiğim noktada ise; bu kadar benimsediğim, bu kadar dost edindiğim, bu kadar değer verip, değer bulduğum bu güzel şehrimizde geride bıraktığım dostlarımı birer birer kaybediyor olmam beni çok üzüyor. Her geçen gün birinin ebediyete intikal edip, “eyvallah” bile demeden gittiğini duydukça, tam göğsümün orta yerinde bir sızı oluşuyor.
Belki daha yaşanacak çok şey olmasından, belki yaşamamız gereken şeyleri yarım bırakmış olmaktan, belki de nevi şahsına münhasır güzel ve iyi kalpli dostları bir daha göremeyecek olmaktan dolayı üzülüyorum.
Her gidenin arkasından hafızamda yer eden anıları tazeliyor, geçmiş günleri düşünüp, zamanın nasıl da su gibi akıp geçtiğini, ancak bizim bunun farkında bile olmadığımızı görüyorum.
Ve yolun başından itibaren bulunduğum noktaya kadar adım adım tekrar tekrar yürüyüp, bu yolda karşılaştığım iyi insanları, onlarla ilgili yaşanmışlıkları hatırlayarak “güzel günlerdi” diyorum.
Aslında o günleri güzel eden; kendine özgü özellikleri, kendine has yaşam biçimi, beğenileri ve söylemleri olan ve her biriyle bir yerde bir şekilde yolumun kesiştiği iyi kalpli, temiz yürekli, mert Adana insanlarıydı.
Adana’da geçirdiğim her günümün bir öyküsü, her tanıştığım insanın bir hikayesi vardı. Nasıl ki belli yer ve mekanlarda tadı damakta kalan kebabını, tatlısını, şalgamını ve şerbetini bulabiliyorsam, özüyle, sözüyle insan ruhuna hitap eden nevi şahsına münhasır kişileri de aradığım yerde bulabiliyordum.
Bu nedenle her ne kadar uzakta olsam da, ne zaman ki tanıdığım, sevdiğim bir Adanalı dostumu kaybedince bir uzvum kopmuş gibi canım yanıyor. Üzülüyorum, gözlerim doluyor.
İşte Adana insanı benim için böylesine değerli, böylesine nevi şahsına münhasırdır.
***
Bu vesileyle Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 98. yıldönümü ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızı kutlar, “Bendeki bu vekayiin ilk hissi teşebbüsü bu güzel memlekette, bu güzel Adana’da doğmuştur” diyerek, ulusal kuruluş savaşımızı başlatan Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve ülkemiz için canlarını veren tüm şehitlerimize şükranlarımı sunarım.
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —