“İnsanımızı bilirsek, bu yurdun verimliliğine emek katabilirsek, umudu taşıyabilirsek, edilgenliği yıkabilirsek…”
İşte o zaman “dilekler, beklentiler” yerine gelir…
İşte o zaman gülüşler çoğalır…
İşte o zaman yağmurlar karabasana dönüşmez…
İşte o zaman en küçük birimden büyüğüne mutlanma yaşanır…
***
Yurdun her yanında yaşamı zorlaştıracak denli yoğunlaşan yağmur, sel-baskın olaylarına neden oldu!
Özellikle büyük kentlerde önüne geçilemeyen “imar rantından” kaynaklanan çarpıklık, bir de alt yapının yetersizliği “kent yaşayanlarına” bu acıyı yaşattı!
Selde, baskında “zarar görenlere” koşan koşan…
Bin liralık desteğiyle, somun ekmeğiyle, çorbasıyla, ceketiyle…
Birçok yerde de olmuştur kanımca;
Adana olduğu gibi, kentlerde eşgüdüm (=koordinasyon) toplantıları yapıldı, su baskını yerinde görüldü, konuşuldu, tartışıldı…
Çevre-Şehircilik Bakanı Murat Kurum, AKP Sözcüsü Ömer Çelik yerinde gördükleri sorunu değerlendirirken “yaralar sarılacak” dedi!
Yaranın merhemi çorba, ekmek…
Her şey bu denli “basit” gibi…
***
Yılın son günü, Anakent Belediye Başkanı Zeydan Karalar’ın, “5 Ocak Kurtuluş Yarı Maratonu, Halk Koşusu” nedeniyle düzenlediği basın toplantısında, Adana’da son günlerde yaşanan “şiddetli yağış” nedeniyle oluşan gelişmeler konusunda da bilgi verdi…
Karalar’ın verdiği bilgide Bakan Kurum ile AKP sözcüsü Çelik’in sel baskınları yaşanan bölgelerde bulundukları, geçici olarak “ivedi” biçimde çözümü için kredi oluşturulması yer aldı.
Karalar, ayrıca yağmur suyundan kaynaklanan sorunun çözülmesi için beşyüzmilyona gereksinim olduğunu, ilk aşamada alt yapı için yetmiş-yüz milyon arasında kredi gerektiğine vurgu yaptı.
Sorunun “alt yapıdan” olduğu konusunda görüş birliği egemen…
***
Bir şeyleri “yanlış” yapmayı o denli kınamıyorum…
Bugün yaşamımızda karşılaştığımız “birçok” nesne, “birçok” gelişme yanılma-düzeltme yöntemiyle insanların önüne sürülmüş, birçoğu da benimsenmiş…
Şunda buluşalım öncelikle; bizdeki kentleşme “yanlış” mı, “doğru” mu?
“Doğru” ise, demek ki sorun yok, her şey yerinde; böyle sürsün her şey…
Yok eğer “yanlış” ise, ikinci kez “yanlış” yapılmamalı; doğru değil mi?
Kentlerin kırsaldan daha albenili duruma getirilişini, kent yaşamının çarpıklaşmasını, kentlerdeki imar kirliliğini, bunların “iktidar” ergisiyle büyümesinin konuşulması gerekir önce…
Kentleri enine-boyuna büyütürken; “kentsel dönüşüm” adı altında “yeni” rantlar sağlamak yerine alt yapı yeterliliğini, yağmur ya da depreme karşı alan çalışmalarının da konuşulması gerekir.
Yanlış imar düzenlemeleri, yanlış betonlaşma, yanlış dere yataklarını kapatma benimsenmeli bir de…
Bundan sonrası için yapılacak olan imar konularında, bugünün “yanlışından” kaçınılmalı…
***
Geçtiğimiz günlerde burada değinmiştim…
Çok gerilere gitmeyelim; daha geçtiğimiz aylarda açılışı yapılan, e-5 yolu üzerine kurulan, giyim-kuşam mağazalarıyla eğlenceyi bir araya getiren alış veriş merkezinin o alana konuşlanmadan önce…
Alış veriş merkezinde bulunan onlarca işyerinin, orada ağırlanacak olan konukların atıkları için bir şeyler yapılmış mıydı?
Şimdi altyapı sorunundan söz ediliyor; doğrudur!
Bunun daha öncesinden, imar düzenlemesi yapılırken, inşaat için izinler verilirken düşünülmesi gerekmiyor muydu?
Benim düşündüğüm şu:
Adana’nın yağmur suyu sorununu çözmek için beşyüz milyona gerek varmış ya…
Şimdi kurduğunuz, yaşam alanı dediğiniz, beton yapılar diktiğiniz yerlerde yaşayanların toz-çamur içerisinde kalması için mi?
Bakanla “iktidar” sözcüsü yüz milyonluk ilk çalışmalar için yardım edeceklerini söylemiş ya…
Kanımca öncelik “iktidarın” söz verdiği yeni “kentsel dönüşüm” alanı için verilmeli.
Çünkü insanımızın yaşadığı sorun biliniyor, bu yurdun verimliliği için emek vermek isteyenlerde var, yurttaşın umudu da var…
Bundan böyle “yanlışı” yinelemek doğru olmaz!