ADAYLAR SEÇİM FİNANSMANINI AÇIKLAMALIDIR.

2.06.2018 23:12:39

ADAYLAR SEÇİM FİNANSMANINI AÇIKLAMALIDIR.

Çağdaş yaşam bir dizi kurallar, yasalar ve yönetmeliklerle korunmaya ve üzerinde uzlaşma sağladığımız konularda normlardan oluşsa da, uygulama ve yasal düzenleme birbirinden farklı sonuçlar doğurabilir. Ancak bu bizi yasa yapmaktan, düzenlemeleri yaşama geçirmekten alıkoymaz.

Ticari alanda yapılan iş ve işlemlerin neredeyse tamamı yasalarla düzenlenmiştir. Kamusal alanda da çok sayıda düzenleme vatandaş ve devlet arasındaki ilişkilerin hangi çerçevede yürüyeceğini belirler. Bu düzenlemelerde adaleti sağlamak, haksız rekabeti önlemek, eşitlik ilkesini korumak, oyunun kurallarını belirlemek esastır ve bu düzenlemeler bazen idari, bazen mali içerikte olabilir.

Seçim dönemindeyiz ve adaylar arasında kıyasıya bir rekabet yaşanıyor. Rekabet önce parti içinde aday olmak için gerçekleşiyor ardından temsil yetkisini almak için Bu rekabet halkın temsilcisi olmak olmak amacıyla yapılıyor. Siyasi partilerde ise hedef yönetim erkini elde etmek veya ortağı olmak. Halk siyasi parti liderlerinin ve organlarının seçtiği, parlamentoda yasama görevi milletin vekillerini onaylamak üzere sandığa gidecek. Kimse kimseyi kandırmasın Türkiye’de vatandaş seçim yapmaz. Siyasi parti lider ve organlarının yatığı seçimi onaylar. Nedenle Türkiye’de demokrasinin önemli aşamalarından biri olan seçim sistemi hep eksik demokrasi uygulaması olarak var ola gelmiştir.

Burada kamusal bir karar alma süreci söz konusu. Bu kararlar alınırken kararı verecekler ve adaylar açısından bir takım düzenlemelere gerek bulunmaktadır. Yüksek seçim Kurulu seçimle ilgili düzenlemelerini kamuoyu ile paylaşarak kurallara uyulmasını teminle yükümlüdür. Ancak daha çok idari düzenlemeler yapan kurulun düzenleyemediği ve yasada yer almayan çok sayıda konu bulunuyor.

Günümüzde rekabetin alanının değişmesi, araçlarının artması nedeniyle siyaset sadece sahada yapılan bir olgu olmaktan çıkmış durumda. Geçmişte TRT’nin tek kanal olduğu dönemlerde tüm partilerin belirli sürede halka seslenmeleri çok büyük önem arz ederken, ya da TRT haberlerinde her partiye belirli süre ayrılırken bunlar hep bir yarışı düzenleyen kuralların sonucuydu ve önemliydi.

Ancak artan özel kanal sayısı, internet yayıncılığı, sosyal medya gibi olgular bu konudaki düzenlemeleri etkisiz hale getirdi. Bu alternatif araçlar halkın tamamına ulaşmayınca yine rekabette görsel basın kullanımı en önemli araç olma özelliğini koruyor. O nedenle görsel medyayı kontrol etme örnekleri sık sık gündemimize geliyor. Kamu adına yayın yapan ulusal kanal TRT bile tek yönlü ve taraf tutan yayıncılığı ve fırsat eşitliğini sağlamayan tutumu nedeniyle sık sık eleştiri konusu oluyor. Günümüzde seçim döneminde tanımlanacak bir dönem içerisinde tüm televizyon kanallarının da benzer şekilde fırsat eşitliğini zedelemeyecek şekilde yayın yapmasını sağlayacak düzenlemelere ihtiyaç vardır. Günümüzdeki manzara 20’yi aşkın kanalın bir görüşü sürekli empoze etmesi buna karşılık bir iki kanalın karşı görüşü savunması şeklinde gerçekleşmektedir. Bu durum yarışın adil gerçekleşmesini engelleyen bir durumdur.

İkinci konu ise seçimde aday olan kişilerin kampanyalarına ilişkin mali düzenleme yapılması zorunluluğudur. Seçim temsilcileri belirlemekten çok adeta mali gücü yüksek ya da mali desteği yüksek grupların kendi aralarındaki yarışa dönüşmektedir. Aslında süreçteki yanlışlıklar aday belirleme süreci ile başlamaktadır. Genel merkezler 5-6 kişilik gruplarla milletin vekillerini seçme ve onaylatmak üzere halka sunma hakkını kendinde görerek lider veya genel merkez sultası yaratmaktadırlar.

Ardından seçilen aday adayların rekabetinde her seçim dönemi giderek artan seçim maliyetleri ortaya çıkmakta ve çılgınca para harcanmaktadır ve bu harcanan paranın bir kuralı yoktur. Çağdaş toplumlar düzenlemelerle rekabetin olduğu alanlarda boşluk bırakmazlar. Siyasette sadece bir temsil mevkii değil ulusal ve yerel kaynakların dağılımını belirleyen bir güç elde etme ve kaynak kullanım alanıdır.

Öncelikle tüm aday adaylarının yarışa başladıkları andaki mal varlıklarını kamuoyuna bildirmeleri gerekir. Yasalarımız bu mal varlığını seçilmişlerden seçim sonrası istemektedir. Onunda açıklanma gibi zorunluluğu yoktur.

Adayların beyan ettikleri malvarlıklarının normal yaşamlarını zora koymayacak bir kısmını kampanyada kullanma izni olmalıdır. Bunun dışında eğer siyasi partilerin adaylara parasal katkısı var ise onlarda kamuoyuna açıklanmalıdır. Son olarak adayı destekleyen kişi ve kurumların bağışları açık ve şeffaf olmalıdır. Yapılacak yasal düzenleme ile bu bağışlar ve miktarları adayların internet siteleri tarafından halka açıklanmalıdır. Yine bu kampanyalara bağışta bulunacak destekçilerin tüzel kişilerde ve özel kişilerde yapacakları bağışların en düzeyi belirlenmelidir.


İngiltere’de yapılacak bağış miktarı 7500 poundu geçemez ve yapılan bağışlar Yüksek seçim Kuruluna Bildirilir. Bu açık toplum olmanın gereğidir. Seçim süresince adayların tüm gelir ve harcamalarının tutulabilmesi ve denetlenebilmesi için mutlaka bir muhasebe kayıt zorunluluğu sağlanmalıdır. Bunun için anayasal bir düzenleme ve daha katı kurallara bağlanmış bilgi verme ve finansal bildirim standartları belirlenmelidir. Bu çerçevede adayların veya partilerin yurtdışından elde edecekleri bağışlar kontrol altına alınmalıdır. Tüm adayları seçim finansmanlarını açıklamaya davet ediyorum. Acaba bu çerçevede kampanyasını şeffaf şekilde açıklayabilecek bir aday var mıdır?

Toplumun kafasında seçeceği adayın kampanya parasını nerden nasıl temin ettiği, mali gücü, arkasındaki destekler konusunda soru işareti olmamalıdır. Zira herkes tahmin edebilir ki bu kapalı ilişkiler zinciri seçim sonrası bir dizi çıkar ilişkisine dönüşebilmekte, kamu kaynakları etkin olmayan biçimde kullanılabilmekte, yaratılan kentsel rantlar belirli kişi ve destekçilere aktarılabilmektedir.

Kuşku yok ki seçim sürecinde milyonerler kampanyaları için ne kadar para harcasalar da, eğer seçmen onlardan hoşlanmıyorsa kazanma garantisi yoktur. Ancak geleneksel olarak siyaset anlayışında da para popüler olmanın ve siyasî etkinliğin halen en etkili aracı olarak görülmektedir. Oysa gerek duyulan “iyi yönetme” yeteneğinin ön plana çıkmasıdır. Bu ise çoğu zaman karşılığını bulmayan ve siyasi süreçlerde yukarılara bile tırmanmayan bir söylemden ibaret kalmaktadır.

Böylesi bir yarış ise eşitler arası adil bir yarış değildir. Bir sizi boşluk ve rekabetin doğru şekilde düzenlenmediği bir yarışa demokratik bir seçim gözüyle bakamayız.
Bunun adına da, “eşit ve adil yarış” dememiz sizce ne kadar mümkün?



1

FATİH TERİM “SÜPER LİG TAKIMINI SATIN ALIYOR” İDDİASI

2

BEYAZ ALTINI PAMUK KİTAPLAŞTIRILDI

3

KOŞUYU “BROWNY LADY” KAZANDI

4

“4 YILDA 2 MİLYON 579 BİN 553 SİLAH RUHSATI DÜZENLENDİ”

5

KADINLARDA İHMALE GELMEZ 6 ÖNEMLİ SİNYAL!