Basının çalışmasının, bilgi toplamasının içini boşaltan “kurumlardaki” basın danışmanlıkları olmuştur kanımca!
Bu durum bir yandan basın çalışanının işine son verilmesine neden olduğu gibi; bir yandan bazı gazete sahiplerini “masraftan” koruduğu için sevindirmiş, bir yandan da “gazeteciliği” meslek olarak seçen bazı gazete sahiplerini de kaygılandırmıştır!
Bilindiği gibi şimdi artık eskisi gibi değil…
Belediyeden, odalardan, derneklerden gelen bültenler “kopyala/ yapıştır” yapılarak gazete sayfalarında yer alıyor! İşin acı yanı da, kimi zaman gözden kaçan “bir yanlış”, bültenlerin “hiç okunmadan” yayına konulması nedeniyle de, “birçok” gazetede “yanlışın” aynı biçimde yer almasına engel olunamıyor!
Şimdi bunun adı habercilik mi oluyor, “basın”cılık mı oluyor, “tanıtım”cılık mı oluyor; belli değil!
Ancak sorduğunuzda, “kurumun basın işlerinden” gönderildiği ileri dürülüyor!
Biranakentten gelen bültenin başlığını vereyim örnek olarak:
“Anakent çalışıyor kent güzelleşiyor!”
Bunu Anakent Belediyesinin basın bürosu göndermiş; kendi açılarından bakılınca yanlış bir şey yok! “İşine yarayan yerini al, kullan” deniyor!
Bülten gönderilen gazete ya da portal; bırakın içerine bağlı kalarak, bülteni haberleştirmesine, en kolayından başlığına/ alt başlığına bile dokunmadan kopyala/ yapıştır yayına koyuyor!
Bültenin içeriğine gelirsek:
Bir suya kıyı boyu ya da uzun bir bulvar üzerinde yatay/ dikey bahçe çalışmaları yapıldından söz ediliyor. Oralara tohumlar ekiliyor/ çiçekler dikiliyormuş, belediye burada boş durmuyormuş/ çalışıyormuş, kentte güzelleşiyormuş!
Bayram sevinci yaşayalım öyleyse, ya da el ele verip horon tepelim/ halay çekelim!
Bilboardlarda yer alan algı afişleri, eskisi sökülüp yenisi döşenen kaldırım taşları, duvara çizilen resimler, kente görsel güzellik katacak çalışmalar, sökülüp yenisi ekilen çiçekler; övünç döşenmiş bülten konuları…
Anakent için nasıl bir “haber değeri” varsa artık..
Bunları yazanlar, bunları yazmalarına olanak sağlanmasıydı aynı kanıyı paylaşarak “bu kent güzelleşiyor” diyebilecekler miydi acaba?
Yoksa Toroslardan taşıdıkları taş kırıntılarını, su göledini taşıracak denli/ avazları çıktığınca/ yağmur öncesi şakıyan şimşek gücünde sapanlarıyla fırlatacaklar mıydı?
Duvarlarına baş döndüren söve levhaları döşeyerek, albenili renklerden birini üstüne sürerek; “içeride” olanları daha ne denli gizleyecek, ne denli sanallığınızı sürdüreceksiniz?
Kendi adıma söz veriyorum, bu güne değin gözden kaçmışlar olabilir, ancak bundan sonrası için “böyle” bültenlerde yer vermekten öte, tepkimi koyacağım!
Şu an “yok saydığınız”, covid 19 sürecinde ite/ kaka gidişine ilgisiz kaldığınız basın, “bir gün” sizin de gerekirse ne olacak acaba?
Şunu yazmam zorunlu: Kentli güzelleşmeden kent güzelleşmeyecektir!
BU “TAM KAPANMAK” MI?
Covid 19 nedeniyle belli aralıkla yurttaşa duyurulan kırmızıya boyanmış Türkiye haritası ile, günlük on sınıf dolusu yurttaşın yaşamını yitirmesi, bunula birlikte “iktidarın” ağzına dek doldurduğu kongre salonları, adım atacak yeri olmayan toplu taşıma araçları, omuz omuza verilerek düzenlenen cenaze törenleri, sergi altına süpürülen kalabalıklar…
Artık her şey “dama” demiş olmalı ki; “tam kapanma” dendi!
“Tam kapanma” denilen olgunun içinde bankalar yok, üretim yapan fabrikalar yok, kent içindeki büyük marketler yok, anneler günü için servis yasağı yok, yurt dışı geziler yok, ssk ödemesine erteleme yok, yok, yok…
Elinde “izin belgesi” olanlardan araçları olanlar araçlarıyla, olmayanlar toplu taşımayla yolculuğa çıkabilecekler!
Kimler “kapanma” sürecinde evlerinden çıkamayacak, yasaklamalara uyacak? Dar gelirli yurttaşlar, günlük çalışarak yaşamını sürdürenler, altmışbeş yaşın üstünde olanlar, iki kadeh rakı içecek olanlar…
Evinde oturanın içki kullanmasını “engellemeye” çalışmanın, bir de “ısrarcı” görünmenin nedenini anlayabilenlerden değilim!; kime ne?
Acaba diyorum, acaba toplumun covid 19 taşıyıcıları bunlar mı, böyle bir araştırma yapıldı da bilgimiz mi yok, bunları “evden” çıkarmayarak sorun çözülecek mi?
Yoksa “aslında” hiç de böyle bir sorun yok da; “asıl” yapılmak istenen dar gelirli/ emekçi katmanı sindirmek, “korku” algısını yaşamlarına geçirmek mi, önemli günlerin üstünü örtmek mi?
Sırasıyla Singapur, Yeni Zelanda, Avustralya, İsrail, Tayvan şu an “yaşanılacak” ülkeler olarak açıklanıyor. Bunu “sıkı önlemler” alarak sağladıkları belirtiliyor!
“Sıkı önlemler” denilen şey, “tam kapanma”. Bu süreçte yurttaşların gereksinmelerini sağladıkları, kilit noktalar dışında herkesin “kurallara” uyduğu görülüyor!
Üç yıl sonra emekliyeverilecek “bayram ödemesine” yüzde on artış yaparak mı “tam kapanma” gerçekleştireceksiniz; akılcı değil bu!
Bir “şeyler” yapıyor görünerek, aslında yurttaşı “sınıyorlar” ya; içimi acıtıyor!