Dün, yazının son bölümünde “ülke adam kaçakçılığı yapandan, kripto toplayıp kaçandan, bakan olup “destekten” yararlanandan, iş bitirip köşeyi dönenden, boğazı kalınlaşan yandaştan geçilmiyor” tümcesini yazarken, şu an düşündüklerimi öngörmüyordum.
İnsanın yaşama tutunabilmesi/ sarılabilmesi için bir “neden/ gerekçe” olması gerektiğini belirtiyordum!
CHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut’tan gelen son bültende, “2021’in ilk üç ayında ise 15 milyon kutu antidepresan ilaç satıldı” sözlerine yer verilmişti!
ProfDr Meral Berkem depresyon için şunları söylüyordu: “Üzüntü, çökkünlük, umutsuzluk gibi duyguların günlük yaşamı etkileyecek ölçüde yoğun yaşandığı bir hastalıktır. Hayatın normal akışı içerisinde herkesin daha düşük duygulanım durumunda olduğu zamanlar olabilir. Ancak depresyon, bu durumlardan pek çoğunun uzun süre devam etmesi ile karakterizedir.”
Depresyon belirtileri yaşayan, antidepresan ilaç kullanıyor; olay bu!
***
Yılın ilk üç ayında onbeşmilyondan söz etmek, bu sayının yılsonunda altmış milyona ulaşma olasılığını akıllara getiriyor!
“Üzüntü, çökkünlük, umutsuzluk gibi duyguların günlük yaşamı etkileyecek ölçüde yoğun yaşanması” biçiminde ayrıntıları anlatılan depresyonun “yaşama tutunabilme/ sarılabilme” ile ilişkisi var!
Yaşamda “tutunacak/ sarılacak” yerler pamuk ipliğine dönüştürülmüş, her “tutuşta” kırılmış, her “kırılışta” üzüntü, çökkünlük oluşmuşsa eğer…
Yaşamınız boyunca çalışıyorsunuz, çabalıyorsunuz, hak etmediğinize dönüp bakmıyorsunuz, yalvarmayı sevmiyorsunuz, yalakalıktan uzak duruyorsunuz, düzeltilmesi gerekenleri söylüyorsunuz, sevince engel tanımadan sarılıyorsunuz, ancak yanlışları eleştirmekten uzak durmuyorsunuz…
Olmuyor işte böyle; dokuzuncu köyden oluyorsunuz, işsiz kalıyorsunuz, birinin adamı olmuyorsunuz, koşullu yanaşmalara yanaşmıyorsunuz…
Oktay Akbal “suçumuz insan olmak mı” diye sormuştu!
***
Bulut’un şu tümcenin ayrıntısı önemli:
“2002-2019 yılları arasında geçim sıkıntısı nedeniyle 5 bin 806 kişi intihar ettiği ülkemizde, intihar vakaları son 20 yılda artış gösterdi. Birleşmiş Milletler’in 149 ülke arasında yaptığı değerlendirmeyle belirlediği Dünya Mutluluk Raporuna göre geçen yıl 93. sırada olan Türkiye 104. sıraya geriledi. İşgücüne dahil olmayan nüfus son bir yılda 930 bin kişi artarak 31 milyon 728 bin kişiye ulaştı. “Gerçek işsizlik” olarak ifade ettiğimiz vatandaşların sayısı ise son bir yılda 2 milyon 909 bin kişi artarak 10 milyon 209 bin kişiye çıktı. Genç nüfustaki işsizlik oranı ise (15-24 yaş arasındaki nüfus) geçen yılın aynı ayına göre 3 puan daha artarak yüzde 27,1 olarak gerçekleşti.”
İnsana “üzüntü, çökkünlük, umutsuzluk gibi duyguları” yaşatmak için, beslendiği kanalları tıkadığınızda bunu yapabilirsiniz!
Bunun ardından da antidepresan ilaç kullanmak zorunda bırakabilirsiniz; şimdi olduğu gibi…
***
Her hangi bir zorluktan, daralmadan söz edilse covid 19’u öne sürmek alışkanlık yapıldı! Sanki bunun öncesinde her şey yolunda gidiyordu, işsizlik diye bir sorun yoktu, açılan onlarca üniversiteden mezun olan gençlerin yığılmasını önleyici çabalar harcanıyordu…
Kim gülmez ki bu türden ipe/ sapa gelmeyen gerekçelere…
Öncesinde covid 19’dan daha da tehlikeli, daha yıpratıcı fettullahçılarla bu ülkenin tüm ergilerini aralarında üleştiklerini, birlikte aynı yolda yürüdüklerini, her yılın nisan ayının üçte birini saçma/ sapan etkinlikler düzenleyerek akılları yonttukları unutuldu sanki…
Yasal kılıflar uydurup adam kaçırarak, kripto çalıp/ çırpmalarını göz ardı ederek, bakan koltuğuna getirilenlere işler yaptırılarak, Özal’ın “benim memurum işini bilir” anlayışını yaşama geçirerek insanların psikolojini, tutunuşunu, sevişini, gülüşünü engellemediniz/ karalamadınız/ çok görmedeniz sanki…
Yanlış mıyım; her gün büyüyen işsizliğe/ doyumsuzluğa son verin haydi!
***
“İktidara” ya da yandaşlarına sorarsanız, “tüm” olumsuzlukların nedeni covid 19, covid 19’un tüm dünyaya yaşattıkları…
Anlamadığım durum şu: covid 19’un ilk görüldüğü yer olarak Çin’in Wuhan kenti söylendi; yanlış mıyım?
Haber şöyle: Wuhan Belediyesi tarafından açıklanan verilere göre, kentin 2021 yılının ilk çeyreğindeki büyümesi yüzde 58’i geçti.
Hem ilk görülen yer olsun, hem bilinmedik bir virüs olsun, hem ilk önlem alan kent olsun, hem tanık olmadıkları olgularla karşılaşsın, hem de tüm dünya “yandık/ bittik” derken “büyümeden” söz etsin!
Wuhan’ın ne yaptığına hiç mi bakılmadı, hangi önlemleri aldığı hiç mi izlenmedi; yalnız izlendiği belli!
Ancak bizde “’gerçek işsizlik’ olarak ifade ettiğimiz vatandaşların sayısı ise son bir yılda 2 milyon 909 bin kişi artarak 10 milyon 209 bin kişiye çıktı” unutmayalım!
Bu olgunun sonucu olarak ortaya çıkan “üzüntü, çökkünlük, umutsuzluk gibi duyguları” nedeniyle “antidepresan ilaç kullanımı” arttı…
Yaşamı rahatlatıcı önlemler almadan “ilaçla” iyileşme çabasını iyice düşünelim…