HEKİMLER VE KÜRESEL İKLİM KRİZİNDE G(Ö)REV” PANELİ
HEKİMLER VE KÜRESEL İKLİM KRİZİNDE G(Ö)REV” PANELİ
Adana Tabip Odası ve Türk
Toroks Derneği Çukurova Şubesi “Hekimler ve Küresel İklim Krizinde G(ö)rev”
paneli düzenledi.
Moderatörlüğünü Dr.
Mehmet Ali Habeşoğlu’nun yaptığı panelin açılışında konuşan Tabip Odası Başkanı
Prof. Dr. Ahmet Hilal, iklim krizinin giderek derinleştiğini ve iklim sorunlarının en önemli halk sağlığı
sorunu olarak önümüze çıktığını anımsatarak, “İklim ve çevre sorunları nedeni
ile hastalıklar ve ölümler artmaktadır. Doğa giderek yok olmaktadır. 20-27
Eylül tarihleri arası tüm dünyada iklim grevi haftası olarak ilan edilmiştir.
Bugün ülkemizde bir çok yerde ve dünyada iklim krizine karşı toplantılar ve
g(ö)rev yapılmaktadır. Şimdi sözü bu konuda geniş ve kıymetli çalışmaları olan
iki değerli konuşmacımıza bırakıyorum.” dedi.
, “HAVA KİRLİLİĞİ EN
YAYGIN ÇEVRESEL SAĞLIK RİSKİDİR”
‘Küresel
Isıtma ve Küresel İklim Krizi/Yıkımı’ konu sunum yapan Dr. Ali Kocabaş, şunları
söyledi:
“Elli yılı aşan bir süreden
beri insan aktiviteleri, özellikle de fosil yakıtların yakılması, yeterli
miktarda CO2 ve diğer sera gazlarının salınmasına neden olarak sera
gazlarında artışa, böylece atmosferin daha alt kısımlarında ek ısının
tutulmasına yol açarak küresel iklimi etkilemiştir. Sonuçta, insan sağlığı ve
sağlık sitemlerini önemli derecede etkileyen küresel iklim krizi ortaya çıkmıştır. Dünya Meteoroloji
Örgütü'nün verilerine göre 2018 yılında küresel ortalama sıcaklık sanayi
devrimi öncesine göre 0.98°C arttı. Öte yandan bu artışın 1970'li yıllardan
itibaren süreklilik kazandığı gözlenmektedir. Deniz seviyeleri
yükselmekte, buzullar erimekte, yağış kalıpları değişmekte, aşırı hava olayları
giderek daha şiddetli ve sık olarak gerçekleşmektedir. Sera gazlarının % 82’sini
CO2, % 9’unu metan, % 6’sını azot oksit ve % 3’ünü florlu gazlar
oluşturmaktadır. Sera gazlarında CO2 artışı elektrik üretimi, sanayi, ulaşım ve
evlerde enerji kaynağı olarak fosil yakıtların yakılması sonucu
gerçekleşmekte, metan gazı ise ulaşım ve endüstriyel tarım ve hayvancılıktan
kökenlenmektedir. Uluslararası İklim Değişikliği Panelinin tahminlerine göre,
global sera gazı emisyonlarının % 14’ü ulaşım, % 35’i elektrik üretimi ve
ısıtma için gerekli enerjiden, % 21’i endüstriden, % 6’sı binalardan ve %
24’ün tarım ve toprak kullanımından kaynaklanmaktadır. Fosil yakıtların, sanayi
devrimi ile başlayan kullanımı geçen yüzyılın ortasından itibaren giderek
artmış ve bu durum , hem hava kirliliğinin ileri boyutlara ulaşmasına hem de
bugün yüz yüze olduğumuz iklim krizine yol açmış görünmektedir. Dünya Sağlık
Örgütüne göre iklim krizi 21. yüzyılın en büyük sağlık tehdidi, hava kirliliği
de en yaygın çevresel sağlık riskidir. Bunlara parelel olarak KOAH’ da
içinde yer aldığı kronik hastalıklar en büyük ve en hızlı artan küresel sağlık
yüküdür.”
“SIFIR KARBON YADA SIFIR GELECEK”
Hava kirliliğinin genç
yaşlı, zengin fakir ayırmadığını, artık hayatlarımızı kurtarmak için
konuşuyoruz diyerek söze başlayan Dr. Sadun Bölükbaşı, Çukurova'da İklim
Değişikliğinin Etkilerini anlattı ve şöyle dedi:
“Doğu Akdeniz’de Nil’den
sonra ikinci büyük havza konumunda olan Seyhan Havzası, Türkiye ve Avrupa’nın
tarımsal açıdan en verimli bölgelerinden biridir. Biyolojik çeşitlilik
bakımından da dünyanın en zengin bölgelerinden biri olan havza; kuru tarım,
sulu tarım ve hayvancılık dahil olmak üzere bölge insanına çeşitli tarımsal
olanaklar sunmaktadır. Çukurova Üniversitesi, TÜBİTAK ve RIHN’nin (Japonya)
yaptığı çalışmadaki öngörülere göre; 2070 yılında Seyhan Havzası’nda hava
sıcaklığının 2-3,5°C artması, yağışların % 25-35 azalması, dağlardaki karların
daha erken erimesi, sulama suyunun azalması, tarımsal ürün deseninin değişmek
zorunda kalması, kuru ve sulu tarım bölgelerinin etkilenmesi, yeraltı suları
üzerindeki kullanım baskısının artması ve kirlenme riskinin oluşması, kıyı
bölgelerinde 10 km içerilere kadar yeraltı sularına tuzlu deniz suyunun
karışması beklenmektedir. Ayrıca Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nce
(IPCC) yürütülen ön çalışmalar uyarınca da; Seyhan Havzası’nın içinde yer
aldığı Akdeniz Bölgesi küresel ısınmaya karşı en hassas ve savunmasız bölge
olarak tespit edilmiştir. Tarımsal SİT ilan edilen ve iklim değişikliğine karşı
kırılgan olan Çukurova ya onlarca termik santral projesinden vazgeçilmelidir.”