Tarih: 21.06.2022 12:52
BABALARIN KAYGISINI GÖRÜN ARTIK!
Geçtiğimiz gün Babalar Günü’ydü…
Günler öncesinden “babalara” her şeyi yakıştıran medya/ sistem/ siyaset/ zincir mağazalar/ alışveriş merkezleri, bir “içinde bulunduğu koşul ne” sorusuyla ilgilenmedi!
“Baba” geçimini sağlayabiliyor muydu, temel gereksinmeleri karşılayabiliyor muydu, şeker alabiliyor muydu, faturaları ödeyebiliyor muydu; soran yok!
Baba için “en büyük/ en güzel/ en mutlandırıcı” gün ailesinin gereksinmelerini karşılamak olmalı…
Babanın, annenin gözüne bakarak/ bir de utanmadan “çocuklarınızı markete götürmeyin” diyen de oldu; unuttuk mu?
Bugün eşine, çocuğuna marketten istediğini alamayan “babanın” günüydü…
Mağaza vitrinlerinin tüketim aracı “babaydı” bu kez; geçtiğimiz ay da “annelerdi” iki gün önce babaların yerinde olan…
Ne demekmiş peki; her ne denli birileri üretmek/ depolamak istese de, birileri de tüketmek zorundaymış; anne, baba, çocuk…
***
Babalar Günü nedeniyle kabalıklarına çimdik atıp da ayılanlar yok, öyle ki; babalar bir araya getirilmeliydi, arkaları okşanmalıydı, düşük omuzları kaldırılmalıydı…
Gözleri görmez, kulakları duymaz, yüreklerinde “o” sevecen duyguyu bilmeyenlerin, üstelik kavrulan avuçlarına kor koymayı sürdürenlerin diyeceği bir şeyler olmamalı babalara…
Sistem de, siyaset de öyle demiyor!
Ekmek alamadığını, geçimini sağlayamadığını, gücünün daraldığını, borçla yaşamını sürdürdüğünü ileri süren ne denli “baba” varsa, hepsine birden, yüzlerine karşı “ekmek alamayan yok” deme gücünü de gösterdiler mi?
Apışıp kaldı “babalar” belediye ekmek büfeleri kuyruğunda; görmediler!
Bundan başka, aylardır kısır bir döngüde yuvarlanan asgari ücretliyi, emekliyi “açlıkla” sınadıkları yetmiyor gibi, “şükretmesini bilin” diyecek denli büyüyen yarayı umursamayanların düzenledikleri “babalar” etkinliğine gelin de gönülden/ içten inanın; halk arasında “kafayı yemek” deyimini kullanırlar, böyle bir yaşanmışlık için!
“Kafası uçmuş” da denir!
***
Geçtiğimiz aylarda Adanalı olduğu için “sevinmek” istediğimiz Aile-Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, Babalar Günü nedeniyle Ankara'daki Başkent Öğretmenevinde düzenlenen bir izlenceye katılıyor.
İzlenceye, bakanlığa bağlı birimlerde görev alan seksenbir ilden babalar katılıyor!
Ne mutlu; Bakan Yanık, burada yaptığı konuşmada “babalara” ailenin gücünü, kenetlenmesi gerektiğini, bunun için de aile içinde karşılıklı iletişimin kurulmasını uzun uzun anlatıyor!
Diyor ki:
“Bunun için de babaların daha çok evde, ailesiyle birlikte zaman geçirmesinin ne kadar önemli olduğunu, sadece gözlemlerimize dayalı olarak değil; araştırmalar, konunun uzmanlarının yaptığı çalışmalar neticesinde de görüyoruz. Çocukları görmek, duymak, dinlemek, yaptıklarını takdir etmek; gelişim sürecinde çok belirleyici davranışlardır.”
Bakan Yanık’ın ne demek istediğini anlamaya çalışıyorum…
***
“Baba” daha çok evde kalacak, ailesiyle birlikte zaman geçirecek…
Bakanlığın üzerinde kafa yorduğu, çözüm aradığı, çaba harcadığı konu “babanın evde” kalması mı?
“Muhalefetin”, sıkça dile getirdiği “liyakat” sözünün “burada” da ne denli önemtaşıdığı anlaşılmıştır sanırım!
Aile Bakanı, “babanın” evinin gereksinmesini sağlamak için çalışması, gecesini gündüze dönüştürmesi, günün alaca karanlığından evinden ayrılması, çoğu zaman çocuklarının yüzlerini görmemesi gerektiğini bilmiyor olmalı…
Bakan Yanık, “babaların” üç/ beş yerden aylık almadığını, sıkıntılarının olmadığını, ucuzluktan iki kilo şeker alabilmek için saatlerce kuyrukta beklemek zorunda olduğunu anlamıyor olmalı…
Bakan Yanık, “aile” kavramının son yıllarda kan yitirdiğini, ayakta kalmak için didindiğini, kış aylarında donmama uğraşı verdiğini bilmiyor olmalı…
“Babaların” yarınları kabarık…
***
Gün içine sığdırılan “sevmelere” hiç yakın olmadım!
Şu “babam, annem, sevgilim, ilkyazım” günleri öyle “sistemin/ siyasetin” oldular ki; baba, anne, sevgili, ilkyaz umurlarında bile değil; tek sorunları tüketim, tek dertleri algı…
Hepsi kendi doyumsuzluklarını daha da “obezleştirmek” için tüm çığlıklarını yükseltiyorlar!
Geçtiğimiz hafta sonuna değin televizyon ekranları, gazete sayfaları, kentteki bilbordlar “babalara” yer verdiler; o da yetmedi, yurttaşın sözde “özgür istenciyle” oyuyla seçtikleri, yurttaşın alın terinden oluşan vergilerle akıllı telefonlarından “babalara” ileti gönderdiler!
Kendileri yedikçe “obezleşirken”, yurttaşın yiyemeyerek bağışıklık sistemini korumaktan uzaklaştığını görmek istemediler!
“Babalara” koştunuz, “babalara” sözler söylediniz, “babalara” öyle sorumluluklar/ yükler getirdiniz ki; altında duracak gibi/ direnecek gibi/ dayanacak gibi değil!
Şeker Bayramı’nda sevinemedi “babalar”, yaklaşan Kurban Bayramı’nda da sevinemeyeceği görülüyor; sadaka anlayışını terk etmediğiniz, babaları “dilenci” gibi gördüğünüz sürece ne iletim kalacak aile içerisinde, ne de birlik, ne de sevgi, ne de umut, ne de gelecek…
Babaların kaygısını yine görmek istemiyorsunuz!
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —