BAŞARI NEREDE SÖYLER MİSİNİZ?

5.05.2021 23:40:29

BAŞARI NEREDE SÖYLER MİSİNİZ?

Adına “tam kapanma” denilerek, “evde kal/ dışarı çıkma” uyarısına kimlerin/ neden uyacakları bile tartışma konusu olurken, üstelik “dışarıda” olanların oluşturduğu karmaşa “başarı” olarak gösterilirken “iktidarı” anlamaya çalışıyorum!
Türk Dil Kurumu TDK, “başarı” sözcüğünü “kişinin yetenek, yetişmeye bağlı olarak gösterdiği ansal ya da eylemsel etkinliklerinin olumlu ürünü, bir işi istenilen biçimde bitirmek, elde etmek, istediğini bulmak” biçiminde tanımlıyor.
“Bir işi istenilen biçimde bitirmek” sözcükleri “başarının” ne anlama geldiğini gösteriyor…
Bir iş var, bu işin sonunda ulaşacağın bir yer var, bunun için de çalışmalar yapılıyor; çalışma sonucunda “istenilen yere” ulaşılmışsa bunun adı “başarı” oluyor, yok eğer sonuç hiç de beklendiği gibi sonuçlanmamışsa “başarısız” sayılıyor!
Soruyu şöyle soracağım: “iktidarın” başarı olduğu “yer” neresi?
Ekonomi, sağlık, eğitim, dış politika, hukuk…
***
“Hiçbir şey ondokuz yıl öncesi gibi değil. Yılların altından çok sular geçti. Çağı yakaladık, büyüdük, geliştik… Köprüler, yollar, hastaneler, cezaevleri, beton yapılar gerçekleştirdik. Her evin önünde bir araç var, herkes ev alacak güce sahip oldu, caddelere son model araçlar sığmıyor, herkesin elinde akıllı telefon var… Yalnız bunlar mı? Televizyon, buzdolabı, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, elektrikli temizlik robotu gibi eşyası olmayan ev yok! Ülkeyi ondokuz yılda buralara getirdik!”
Kapalı salonlarda, ya da açık havada patates/ soğan/ çay dağıtılarak yapılan toplantılarda yapılan bu konuşma alkışlarla karşılık buluyor, ütülü/ takım elbiseli/ boğazları yemekten aşağı inmiş/ aynı biçim giyinmiş topluluklar ayağa kalkıyor!
Bu “anlatılanlar” ondokuz yıllık “iktidarın” ortaya koydukları; kuşkusuz!
“Başarı” olup olmadığının konuşulması zorunlu…
***
İşin “başarılı” olup-olmadığını “sondan/ geriye” giderek irdelemek gerek…
Örneğin ekonomi…
Şu an ekonomide neler yaşandığını görebilmek için, kapalı salonlarda yapılan konuşmalara bakmak yerine, sokağın yaşadıklarını gözlemek gerekiyor kanımca!
İnsanların sokakta yürümesi, toplu taşımaya binmek için sırasını zorlaması, yurttaşın yüzündeki mimik, soğan/ patates dağılıyor dendiğinde oluşan kuyruk, bir işletmeye beş kişilik geçici işçi alım haberiyle oluşan telaş, pazarların dağlım zamanı, büfelerin önünden uzaklaştırılan çocuklar…
Varsıl, güçlü toplumların yurttaşı “mutluluğuyla/ doyumuyla/ gerçekleşen umutlarıyla” ölçülür!
Eğer ülkenin yurttaş “mutlu/ doyumlu/ umutlu” bir yaşam sürüyorsa, bunun “ekonomik” payını yadsıyamazsınız! Onun için de, açıklanan “her ekonomik pakette” bunlardan söz edilir! İşsizliğin çözüleceği, enflasyonun durdurulacağı, üretimin artırılacağı, ocakta yemeğin pişeceği sözü verilir!
Geçtiğimiz gün Merkez Bankası’nın açıkladığı öngörüler, hiç de “iktidarın” sıkça sözünü ettiği “başarı” gibi durmuyor! Üstelik birkaç gün önce yine Merkez Bankası’nın açıkladığı “kimsenin burnu kanamadı” sözlerine de uymuyor!
Bugün için açıklanan “işsizlik” rakamıyla ya da “büyüme hedefiyle”, geçtiğimiz yıl öngörülen rakamın tuttuğunu söyleyecek varsa bu bir “başarı”, yoksa bu bir “başarısızlıktır”!
Sorguladığınızda göreceksiniz!
***
Ekonomi bir yanda dursun, çünkü “onsuz” hiçbir şey olmuyor!
Covid 19 için yatıp/ kalkıp “korku duvarı” oluşturmayı hep bir elden sürdürüyorlar! Burnu kanatılan, süründürülen, cezalandırılan dar gelirliler, işsizler, serbest çalışanlar, altmışbeş yaş üstü olanlar, tek aylıkla geçinmeye çalışan emekliler…
“Kapanma” denilince ne anlaşılıyor, ya da anlatılmak isteniyor, üçüncü gün bile daha anlaşılabilmiş değil!
İki gün öncesinden Ege’den, Marmara’dan özel araçlarıyla güney deniz kıyılarına çıkan kalabalığı gördük! Geçtiğimiz yıl, İtalya’da yaşanmıştı benzeri, kuzeyden güneye akın etmişti İtalya’da covid 19 olgularının dünya listelerinin başında yer aldığını günlerce yinelemişlerdi!
Bu duruma güneyde yazlığı olan, ya da ekonomik gücü yeten için “neden olmasın” denildi; öyle olsun!
Peki, “kapanmanın” yaşandığı şu gün gerek sabah, gerekse akşam saatlerinde yolların yoğunluğuna ne demeli? Kim yasaklı, kim yasaksız belirsiz!
Ayrıca “içki yasağı” polemiği…
Emin Çölaşan, “hiç de aklımda yoktu, olur ya, efkarlanırım diye iki şişe aldım” diye yazdı.
Kimi “rakıma karışma” diyor, kimi de “aşıma”…
Biri “rakısını” içince mutlu oluyor, bir diğeri “aşısını” yaptırınca…
Birinin içeceği “rakıyı” elinden almaya kalkışıp, diğerinin istediği “aşıyı” sağlayamamak/ üstelik onlarca yurttaşın yaşamını yitirmesinin önüne geçememek “başarı” mı sizce?
TDK’ın “bir işi istenilen biçimde bitirmek” diye tanımladığı “başarı”, nerede söyler misiniz?




1

TÜRK'ÜM VE KÖY ENSTİTÜSÜ MEZUNU EMEKLİ BİR ÖĞRETMENİM...

2

Düzgün COŞKUN yazdı/ "ATOM KARINCA" SEN YÜREKLERDE YAŞIYORSUN

3

TGC: GAZETECİLİĞİ KUŞATMAKTAN VAZGEÇİN!

4

YAPI RUHSATI VERİLEN BİNALARIN YÜZÖLÇÜMÜ %18,9 AZALDI

5

TÜRKİYE’DE AİLELERİN %31'İ ÇOCUKLARININ ÇEVRİMİÇİ YAŞAMI NEDENİYLE TARTIŞMA YAŞIYOR