DSP Genel Başkanı Masum Türker, acil erken seçim çağrısında bulundu.
DSP İzmir İl Başkanlığı’nın düzenlediği etkinlikte gündemdeki ‘yolsuzluk ve rüşvet’ operasyonu ve süreç hakkında değerlendirmelerde bulunan DSP Genel Başkanı Masum Türker, Türkiye’nin ve hükümetin ulusal ve uluslar arası ortamda itibarını yitirdiğini, güvensizlik ortamı oluştuğunu, bu nedenle Başbakanın derhal istifa etmesi ve acil erken seçime gidilmesi gerektiğini belirtti.
Türker, “Acil erken seçimin yapılması gerekiyor. Birkaç bakanın görevden alınması yetmez. Başbakan’ın istifası, tarafsız hükümetin kurulması ve erken seçime gidilmesi gerekir. Bunun dışında artık meşru olmayan bir idare var” dedi.
Türker, “Son yıllardaki ihracat rakamları da yanlış olabilir. Hayali olabilir. Çin üzerinden yapılan işlemlerin hepsinin ayrı ayrı incelenmesi gerekiyor. Orada hayali ihracat ve kara para aklama işlemini yapan kurumlar var. Bunlara el konularak açıklanması gerekiyor. Ama Başbakanın bu şekilde paniklemesinin nedeni bu olayı çete suçlaması yapıp, cemaate yüklemeye çalışması yanlış. Delileri karartmak amacıyla böyle davranılıyor” diye konuştu.
SAVCI VE POLİSLERE TEŞEKKÜR ETMELİYİZTürker, operasyonla birlikte Halk Bankası’nın para trafiğinin ortaya çıktığını ve bunun için savcı ve polislere teşekkür edilmesi gerektiğini söyledi.
Durumun ortaya çıkmaması durumunda Türkiye’nin uluslararası bankacılık sisteminden çıkarılma tehlikesi olduğunu savunan Türker, şöyle konuştu:
“Halk Bankası trafiği açığa çıkmasaydı Türkiye ileride bir gece ansızın bankacılık sisteminin uluslararası dolaşımda askıya alınması gündeme gelebilirdi ve ekonomi allak bullak olurdu. Şu anda İran’ın içinde bulunduğu durum ülkemiz için de sözkonusu olacaktı. Operasyon nedeniyle Türkiye şu anda kurumsal olarak, kurallara uymayan Türk bankası bile olsa kendini savunma ve itibar kazanmaya sahip oldu. Halk Bankası BDDK denetimine derhal alınmalıdır. Halk Bankası SPK’ya tabi tutulmalıdır. Para denetimi için de MASAK’ın denetiminde olmalıdır. MASAK şu anda cezalandırılıyor, bir yönetici görevden alınıyor. Halk Bankası bakımından operasyonu yapan savcı ve polislere Türk halkı olarak teşekkür etmeliyiz. Bu operasyonu hükümete darbe olarak değerlendirmek doğru değil. Rüşvetlerin ödenmesi ise şeffaflığın ortadan kalktığını gösteriyor.”
Başbakan’dan beklenen tavrın yolsuzluğun üzerine gitmesi ve bakanları görevden alması şeklinde olmasına karşın Başbakan’ın bugün tam tersi açıklamalarda bulunmasını hayretle karşıladıklarını belirten Türker, “Bu paraları yakalananlar almışlardır. Yapılan teknik takiplerde konuşmalarda bu olayların varlığının gerçek olduğu görülüyor. Bu olayı kimin, neden, niçin yaptığını bir yana bırakmak gerekiyor. Bu olay doğru ise Türkiye’de bir rüşvet ve yolsuzluk bataklığı var demektir. Başbakan’dan beklenen, rüşvet alanları ve verenleri ortaya çıkarmasıdır ama tam tersine Başbakan’ın hükümet kesiminin içinde yer aldığı rüşvet ve yolsuzluğun üzerine gidenlerden hesap soracağız şeklinde konuşması son derece yanlıştır” dedi.
Türker, operasyonun Cemaat-Hükümet çekişmesi olarak lanse edilmesinin de manipülasyon olduğunu belirterek, Başbakan’ın neden 11 yıl sustuğunu merak ettiklerini kaydetti.
Türker, açıklamalarına şöyle devam etti: “Hükümet görevden aldıklarına şimdi çete diyorsa geçmişte neden onlarla işbirliği içinde çalıştı? Çete olduklarının yeni farkına vardıysa bu da büyük bir yanlıştır. O halde 11 yıldır bu insanların çete olduğunu nasıl fark edemediler? Bugüne kadar hukuku dejenere eden, bozan, masum insanları, komutanları, aydınları, gazetecileri suçlarken kullanılan kavramları şimdi kendileri için kullanıyorlar. Cemaat ve AKP arasındaki kavga, cemaat dershanesinden yetişen gençleri kendi safhasına çekememesinden kaynaklanıyor. Başbakan’ın deşifre edeceği bir şey varsa bugüne kadar sustu, sakladı. AKP bir siyasi partiden çok menfaat birliği aracılığıyla muhtelif insanların bir araya geldiği bir koalisyondur. Bu olaylarda uluslararası aktörler varsa Başbakan açıklamalıdır.” dedi.
Türker, her şeyin belgelerle, fotoğraflarla ortada olduğunu belirterek, “Artık kimse AKP’nin komplo ile karşı karşıya kaldığını düşünmez ve buna inanmaz. Herkes olayları, tarihleri, ayakkabıları, çikolata tabaklarını, elbiseler içinde giden paraları biliyor.” dedi.