BİLİMSEL KALICI DÜNYA BARIŞI NASIL SAĞLANABİLİR: KAYBETTİKLERİMİZ LENİN, WİLSON, M. KEMAL
Manşet Haber 15.11.2022 01:38:31 0

BİLİMSEL KALICI DÜNYA BARIŞI NASIL SAĞLANABİLİR: KAYBETTİKLERİMİZ LENİN, WİLSON, M. KEMAL

BİLİMSEL KALICI DÜNYA BARIŞI NASIL SAĞLANABİLİR: KAYBETTİKLERİMİZ LENİN, WİLSON, M. KEMAL


100 yıl sonra yüzlerce yıl geriye mi gittik diye insan sormadan edemiyor. Dün 10 Kasım M. Kemal’in ölüm yıl dönümüydü. M. Kemal kurtuluş savaşı ile özdeşleştiriliyor. Görebildikleri ve göremedikleri vardı, başarabildikleri ve başaramadıkları vardır. Pek çok şey söylenebilir de “Yurtta sulh, cihanda sulh” bile henüz başarılamamış bir ülkü/ideal/erek olarak duruyor.





M. Kemal’den farklı ve ona kıyas oluşturan olaylar/fikirler de var, Lenin ve Wilson daha önden gidiyor. Biri bilimsel sosyalist bir dünya barışı (barış dünyası), diğeri yine bilimsel ama liberal bir dünya barışı kurmak için uğraş veriyor.





LENİN’İN BİLİMSEL SOSYALİZMİ 1917: BARIŞ VE TOPRAK KARARNAMESİ





24-25 Ekim Devrimini takiben 26 Ekim 1917 günü II. Tüm Rusya Sovyetleri Kongresi tarafından onaylanan kararnameler ile Sovyetler Dünya Barışı için savaştan çekiliyor ve İşçi, Asker ve Köylü Vekilleri Sovyetinden gücünü alan İşçilerin ve Köylülerin hükümeti, tüm savaşan halklara ve hükümetlerine adil ve demokratik bir barış için -ilhaksız (Yabancı toprakların zorla ele geçirilmesi ve yabancı ulusların zorla kapsanması olmaksızın) ve savaş borçları olmaksızın- görüşmelerinin derhal başlatılması çağrısında bulunur. İşçi sınıfı hareketi zafer kazanacak, barış ve sosyalizm yolunu açacaktır.





Barış ve Toprak Kararnameleri maalesef barışı sağlamaya yetmiyor. Bolşevikler kanlı savaşlar sürdürmek zorunda kalıyor ve Çarlık Rusya’sının üstüne oturduğu toprakların çok büyük kısmını kaybediyorlar. 1990’da Sovyetler bile dağılıyor, bugün Ukrayna dahil pek çok bakiye çatışma sürüyor.





WİLSON’UN BİLİMSEL LİBERALİZMİ 1918: ADİL BARIŞ VE MİLLETLER CEMİYETİ





Wilson’un haklı öngörüsüyle bir önceki savaş, bir önceki haksız tek taraflı sözleşmeler bir sonraki savaşın ve haksız sözleşmenin kaynağını oluşturuyor maalesef. ABD Başkanı Wilson, hükümet adına, kongrede 8 Ocak 1918’de 14 maddelik kalıcı barış ilkeleri ilan ediyor. Hiçbir halka bedel ödetilmeyecek. Her millet kendi ülkesini oluşturacak veya mevcut ülkesinde özgür yaşayacak. Özgür milletlerden milletler cemiyeti oluşturulacak, bu ortak kuruluş barışı garanti edecek.





Wilson ilkeleri önemli kırılmalara yol açıyor. İttihat ve Terakki de biraz çaresizlik biraz da bu Wilson ilkelerine güvenip Mondros Mütarekesine katılıyor ama güçlüler/galip gelenler bu ilkeleri saymıyor, İngilizler İstanbul’a, Fransızlar Çukurova’ya, Yunanlılar İzmir’e, o bu şuraya buraya çıkıyor. Avusturya’da, Prusya’da, Rusya’da da benzer durumlar yaşanıyor. Ağır kanlı bir kurtuluş savaşı verilmek zorunda kalınıyor. Kürt sorunu bugüne kadar sürüp gidiyor. Irak, Musul, Suriye, Filistin, Libya, Yemen… savaş hâlâ devam ediyor.





M. KEMAL VE BİLİMSEL MİLLETÇİLİK: ‘YURTTA SULH CİHANDA SULH’ VE PARALEL MEDENİ MİLLETLER





M. Kemal, İstanbul’da kapatılan ve Ankara’daki TBMM’ye dönüşen Meclis-i Mebusan’ın Misakımilli (ulusal kurtuluş andı) meşruiyetini bu ilkelere, Lenin’e, Wilson’a dayandırıyor.





M. Kemal, 1930’larda, görece daha olgun döneminde “paralel medeni millet” tanımı yapıyor, her millet hür olacak, medeni olacak, birbiriyle de özgür iradesiyle medeni ilişkiler içinde bulunacak, böylece yurtta ve dünyada barış sağlanacak.





M. Kemal dünya barışı için “paralel medeni milletler” öneriyor ama içte barış için böyle bir çoğulculuğu pek öngöremiyor.





Pratik tek başına ilke veya fikirlerle işlemiyor. Hepsinin olumlu katkısı var ama hiçbiri bu yurtta ve dünyada barış ülküsünü tümden başaramıyor. Ne saf filozoflar ne de Lenin, Wilson veya M. Kemal önleyebiliyor yeni çatışmaları. I. Paylaşım Savaşı’nın bakiyesi II. Paylaşım Savaşı, onların bakiyesi bugünkü savaşlar devam ediyor.





Güçlülerce uygulanmasa da diğer yandan zayıflara güç verdiğinden, “meşruiyet” kaynağı olduğundan ve meşruluk kendi başına bir güç olduğundan, onun için bu ilkeler yine de çok önemli sonuçlara yol açtı ve açıyor.





ZAMANIN YÖNÜ VAR MI? YÖNÜ GÖREV VE HAREKETİN NİTELİĞİ Mİ BELİRLEYİCİ?





İnsan kendi tarihini kendi şartlarında kendi yapmak zorunda.





Zaman başlı başına bir sorun ama kozmosun veya zamanın kendi başına bir yönü yok, hele insan-toplumsal-siyasal olgu ve olaylar için böyle bir tarihin yönü maalesef yok.





Zamanın diyalektiği var ama yönü yok. Yönünü bizzat insan tayin etmek zorunda. Bunun başarısını tarihsel şartlar içinde ideallerimiz ve bu erekler yönündeki hareketlerimiz belirliyor. Büyük insani erekler koyulamazsa güçlü olanın, üst sınıfların hanesine yazıyor tarih, inisiyatif güçlüde oluyor. Onun için kulluk yerine her insanın ve toplumun ötekine düşmanlık etmeden kendi gücünü kendisi oluşturması gerekiyor.





YENİ SAVAŞLARA YOL AÇMAYACAK KALICI ANTLAŞMA NASIL BAŞARILABİLİR?





İnsanlık bizden/herkesten büyük görevler bekliyor. Erdem düşünürlerinden, Platon’dan, Farabi’den, İbn Haldun’dan, Rousseau’dan, Kant’tan, Marx’tan, Lenin’den, Wilson’dan, M. Kemal’den günümüze ana sorun ve soru açık duruyor: Bir daha savaşılmayacak, herkesin ebediyen razı olacağı, haksızlığa dayanmayan, güç ve hiyerarşiye dayanmayan, kalıcı bir barış antlaşması nasıl sağlanabilir?





Savaşlar kalıcı olarak nasıl bitirilebilir?





Ukrayna’da, Suriye’de, Libya’da, Brezilya’da, Kore’de, ABD’de, İrlanda’da, İngiltere’de, Somali’de,  Çin’de, Karabağ’da, Gürcistan’da… say say bitmez de bir daha savaşa yol açmayacak kalıcı bir barış, huzur ve barış ilkesi nedir, böyle bir dünya nasıl kurulabilir, ana arayış bu olmalıdır.





DEĞİŞİMİN YÖNÜNÜ BELİRLEME DEVRİMLE OLUR





Leonard Cohen’in liriğiyle: “Herkes içinden şans diliyor onları atarken/ Herkes biliyor savaşın bittiğini/ Herkes biliyor iyi tarafın kaybettiğini/ Herkes biliyor kapışmanın şikeli olduğunu// Fakirler fakir kalır,  zenginler zenginleşir/ İşler böyle yürüyor/ Herkes biliyor (…) // Herkes biliyor, herkes biliyor/ İşler böyle yürüyor/ Herkes biliyor.”





Ya şu sorunun çözümünü kim biliyor: Zaman ileriye doğru gitmek zorunda mı, saatin dönüş yönü nitelikli hareketin tersine veya hep dairesel mi?





Dairsel döngüyü niteliksel bir sıçrayış, bir devrim olduğunda mı aşabileceğiz? Devrim nedir? Devrimci güçleri kimler oluşturuyor? Başkası mı bizler mi?





Herkesin (yayılmacıların) değil ama insanlığın kazanacağı kalıcı barış nasıl sağlanabilir? Bu barışı ben/biz nasıl sağlayabiliriz?



Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor

YAZARLAR

19.9° / 13.3°