Balıkçılar dört gözle bekledikleri av sezonunu “Vira bismillah” diyerek açtı. Gırgır Tekneleri 1 Eylül’de denize açılarak av sezonunu başlattı. Trol Tekneleri ise 15 Eylül’de benzer bir heyecanla av sezonunu açacak.Her sezon olduğu gibi, bu balıkçılık sezonunun da ana gündem maddesi yine bilinçsiz avlanma… Sezonun start aldığı şu günlerde Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Caner Özyurt’tan, balık stokları üzerindeki avcılık baskısı ve bilinçsiz avlanmayla ilgili çarpıcı açıklama geldi.
Günümüzde endüstriyel düzeyde doğrudan doğadan avlanıp insan gıdası olarak kullanılabilen tek kaynağın su ürünleri olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Caner Özyurt, “Ekmediğimiz, gübrelemediğimiz, sulamadığımız, yemlemediğimiz yani yetiştirmek için hiçbir çaba harcamadığımız halde su ürünleri, insanoğluna önemli bir ekonomik değere sahip ürün veriyor.” dedi.
Uzun yıllar bu önemli kaynağın sınırlı ve tükenebilir olduğunun göz ardı edildiğini vurgulayan Doç Dr. Özyurt, balıkçılık kaynaklarından optimum düzeyde faydalanmanın daha çok balık avlamak değil, o stoktan sürekli olarak aynı miktarda ürünü elde edebilmek olduğuna dikkat çekti.
“Balıkçılık Doğru Yöntemlerle Yapılmıyor”
Doç. Dr. Özyurt bunun ancak bilimsel verilere dayanan doğru balıkçılık yönetimi ile mümkün olabileceğini belirterek açıklamasını şöyle sürdürdü;
“Ne ülkemizde ne de dünyada balıkçılık yönetiminin doğru biçimde yapıldığını söylemek mümkün değil. Bu konuyla ilgili bölgemizden bir örnek daha açıklayıcı olacaktır. Araştırmacılar 1950’li yıllarda ülkemizin Doğu Akdeniz kıyılarında 12-15 adet trol teknesinin ekonomik olarak ve stoklara zarar vermeden çalışabileceğini belirliyor. Ancak 1990’lara gelindiğinde bu bölgede 200’den fazla trol teknesine ruhsat veriliyor. Bunun doğal sonucu olarak da, bölgedeki su ürünleri stokları aşırı avcılık baskısı altında kalmış, giderek yıpranmış hatta birçoğu çökme noktasına gelmiştir.
“Son iki yıldır Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, balıkçı teknelerinin sayısını azaltma çabasındadır. Bunun için gönüllü olarak balıkçılığı bırakacak kişilerin teknelerini satın almakta ve bu tekneleri söküme göndermektedir. Böylece balıkçı filosunun küçültülmesi amaçlanmaktadır. Bu uygulama uzun yıllardır balıkçılığımız adına atılan en önemli adımdır. Ancak ne kadar teknenin filodan çıkartılabileceği, çıkan teknelerin stokların kendisini toparlaması için yeterli olup olmayacağı, balıkçılığı bırakan insanların ne iş yapacağı maalesef bu sürecin önündeki önemli sorulardır.”
“Balık Fiyatları Yükselecek”
Yakın gelecekte balıkçılıkla ilgili yapılan tahminlerin umut verici olmadığını belirten Çukurova Üniversitesi Su ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Caner Özyurt, önümüzdeki dönemde avcılık yoluyla yapılan üretimin daha da düşeceğinin tahmin edildiğini söyleyerek, “Bunun anlamı balığın fiyatının yükseleceği, hatta artık lüks bir besin haline geleceğidir. Zaman zaman tezgâhlarda gördüğümüz fiyatlar, şimdiden bu durumu ispatlar nitelikte. Sezonun yeni açıldığı şu günlerde balık halinde keserbaş barbunun kg fiyatı 100 TL, dil balığının kg fiyatı 60 TL, avlanan levreğin ve çipuranın kg fiyatları 60 TL, mercanın kg fiyatı ise 80 TL’dir. Hatta hamsinin kasasının hal fiyatı 50-60TL arasında.” şeklinde konuştu.
“Ağlardan Balık Çıkması ‘Kısmet’ Değil”
Ağlardan balık çıkması “kısmet midir?” sorusunu cevaplayan Doç Dr. Özyurt, “Elbette ki değildir. Eğer balıkçılık, doğru amaç ve hedefler belirlenerek, bu amaç ve hedeflere ulaşmak için bilimsel veriler ışığında, yine doğru planlama ve uygulamalarla yürütülürse, stoklardan optimum düzeyde faydalanılması mümkün olacak. Dolayısıyla da ülkemizin önemli bir milli serveti olan su ürünleri kaynakları tükenmeyecektir.” dedi.