Sadece yaşamında değil, toprağa verilirken de esprileri tekrarlanan, hoşgörüsü ve karizmatik kişiliği ile anlatılan bir meslek büyüğümüzü yazabilmenin güçlüğü ile tuşlara vurabiliyorum.
Milliyet'e girişi 1963, ayrılışı ise 2013 olan ve aralıksız 50 yıl aynı gazetede çalışıp, sonra da gönül bağını hiç koparmayan Nihat Geven ile 33 yıllık aynı ofis ve matbaada çalışmanın yanı sıra, dostluğu ile sımsıkı bağımız perşembe günü yoğun bakımdaki odasında sonlandı. O M illiyet'te gazeteciliği öğrenmiş, Abdi ipekçi ekolünü hep hakim kılmış, sonra da talebesi olduğu gazetenin 'öğretmeni'olmayı hak edebilmişti. Ben haber sayfalarında, kendisi sporda manşete tırmandığımız 33 yılda direktörümüz Muzaffer Bal ile geçirdiğimiz en gergin gün ve saatlerde dahi sadece esprileri ile değil'döprendo' diyerek girdiği servisimizde havayı yumuşatabilmesi en büyük özelliği idi.
Tanıyan herkesin sevip saydığı, hoşgörüsü ile de takdir toplayan, kentine karşı sorumluluklarını layıkıyla yerine getirdiği Orhan Apaydın yazdı için 'Adana'ya Güç Verenler' listesinde 25 kişi arasında yer almıştı.
Spor camiasında tanımayanı yoktu, üstelik hepsi de çok ama çok severdi Nihat Geven'i... Bu sevginin tezahürü olsa gerek, toprağa vermek üzere toplanan 'güzel' insanlarla 'Hakkımız helal olsun'dedik hep bir ağızdan. Gazeteciliğin sadece haber yazmak olmadığını, 'kişilik' gerektirdiğinin yaşayan bir abidesi daha, artık sadece anılarımızda derin izlerle yer bulabilecek.