BIR HAFTADIR KADINLARI YAZIYORUM…. BU SON
8 Mart Dünya Kadınlar Gününden beri, “Sadece kutlayıp geçmek yetmez,” diye düşünerek, ırk, renk, milliyet, din farkı gözetmeksizin, her milletten “Kadınım; işim evde oturup kocama hizmet etmek,” diye düşünmeyen, önlerine konulan bütün engellere rağmen, onurlarıyla ve inatla bilime, akla, insanlığa hizmet eden kadınlardan bir demet sundum. Mümkün olduğu kadar da, çok bilinmeyen, tanınmayan örnekleri seçtim. İstedim ki, o seçkin insanları hepimiz hatırlayalım, onlara karşı duyduğumuz saygıyı tekrarlayalım ve mümkünse, ”Benim neyim eksik, ben de başarabilirim,” de(dirt)meye çalışalım.
Bugün çok bilinen bir örnekle, diziye son veriyorum. Bu, bundan sonra kadınları yazmayacağım anlamına gelmesin. Elbette yazacağım. İnsanların kadın-erkek diye ikiye ayırarak değil; kadın-erkek diye kategorize edilmediği, İNSAN diye görüldüğü bir dünya özlemiyle…
HYPATİA…Yunan filozof, matematikçi ve astronom. İskenderiye Kütüphanesi'nde felsefe, matematik ve astronomi dersleri verdi. Doğayı hurafelerden uzak, mantık, matematik ve deneylerle açıklamaya çalışıyordu.
İskenderiye Valisi Orestes ile İskenderiye piskoposu Cyril arasında anlaşmazlıklara sebebiyet verdiği ve politik işlere karıştığı gerekçesi ile Hristiyan bir çete tarafından katledildi.
Devrin en güzel kadınlarından biriydi. Vali Orestes, Hyptia’ya kendisinden ders alırken aşık olmuştu. Anlaşmazlıklara ise Orestes'in, Piskopos Cyril'in kışkırtmaları ile Hypatia'ya karşı hızla büyüyen nefretin önüne geçmeye çalışması sebep olmuştu.
Piskopos Cyril, İncil'den yaptığı alıntılarla halkı kışkırtıyor, Hypatia’nın, dinsiz ve şeytan olduğunu söylüyor, yobazlar onu öldürmek için fırsat kolluyordu.
Hypatia eğitimini Atina'da almış, 400 yılına doğru İskenderiye Kütüphanesi'ndeki Platon Okulu'nda dersler vermeye başlamıştı. Hristiyanlık, Paganizm ve Musevilik gibi değişik inançlara sahip öğrencilere, Platon ve Aristo'nun öğretilerini kazandırmaya çalışıyordu.. Ama yobazlar onu, insanları büyü ve şeytanî hileler ile kandırmakla suçluyordu.
Elbette, bütün Hristiyanlar Hypatia'ya düşman değildiler. Hatta bazı Hristiyanlar onu, erdem ve iffetin sembolü sayıyordu.
Bağnaz bir grup, Hypatia’yı evinin önünden kaçırıp, bir kilisede çırıl çıplak soydular. Ardından da taşlayarak öldürdüler. Ama yobazlar kana doymamıştı. Önce derisini yüzdüler sonra da parçaladıkları bedenini de Cinaron adındaki bir yerde yaktılar.
Öldürüldüğünde en verimli çağında, 45 yaşında idi. Ve böylece de….
Hem bir şeytandan kurtulmuş, hem de dine büyük bir hizmette bulunmuşlardı.
AMA ASLINDA YAPTIKLARI…
PEKİ, ARADAN 1.600 YIL GEÇTİ DE NE DĞİŞTİ? HİÇ..
PEKİ, PES EDİP VAZ MI GEÇECEĞİZ?