Çanakkale savaşı dünya tarihinde çok sayıda ülkeyi yakından ilgilendirmesi, stratejik boyutu ve yarattığı sonuçlar itibariyle önemli bir yer tutar. Yazımda uzun uzun Çanakkale savaşının anlatacak değilim. 24 Mart 2017 tarihinde bölgeye yaptığımız gezide Çanakkale kara savaşlarının yaralanan askerlerin cephe gerisindeki Zığındere vadisinde yer alan sargı yeri ve sahra hastanelerinin olduğu bölgeyi ve şehitliği gezme şansı buldum. Zığındere adı verilen vadi doğal yapısı nedeniyle oldukça korunaklı ve gizli bir yer. Hem cephelere hem de kıyılara yakın o nedenle hastaların tedavi edildiği bir yer olarak kullanılmış. Ağır hastaların da geldiği bu yerde sadece Türk askerleri tedavi görmediler. Vadinin denize açılan 1 km’lik kısmında da İngiliz ve Fransızlar yaralarını tedavi edildi. Kara savaşlarının en şiddetli döneminde burada 40 bini aşan yaralanın olduğu söyleniyor. Bu nedenle sargı yeri Çanakkale savaşında kullanılan en büyük hastane olarak kabul ediliyor.
Buranın tarihte acı olay ile yerini alması 28 Haziran 1915 gecesi İngiliz, Fransız donanmasının top atışları ile bu bölgeyi ağır bombardıman ateşine tutması sonucu oldu. 1906 Cenevre Sözleşmesi ve 18 Ekim 1907 tarihli Lahey Sözleşmesin de insani prensiplerle ilgili bölümlerinde belirtilen, sağlık kuruluşlarına asla saldırılmayacağı hükmü ihlal edildi. Uluslararası anlaşmalara rağmen savaş boyunca bu ihlaller pek çok kez yapıldı. Gece yarısı kıyıya yanaştırılan Fransız zırhlısı ve uzun menzilli toplar ile saatlerce Türk, İngiliz, Fransız yaralıların olduğu alanı aralıksız bombaladı.
Bir yandan topların hedefinde kalanlar diğer yandan alevler içerisinde kalan ve yanan binlerce asker yaşamını kaybetti. Sabahın ilk saatleri ile bombardıman sona erdiğinde ise İngiliz, İskoç ve Hint askerleri saldırıya geçtiler. Bölgede çatışmalarda oldukça kanlı oldu. Bölgeye kaydırılan 33 Alay çok büyük kayıplar vermişti. Alman General Liman Von Sanders ‘in emriyle bölgedeki Türk birlikleri karşı saldırıya geçer ve beş gün üst üste aynı saldırıyı tekrar ederler. Bölgede iyi konuşlanan İngiliz birlikleri stratejik üstünlüğe sahiptir ve her seferinde püskürtmeyi başarırlar. 5 Temmuz günü taarruz sonrasında ortaya çıkan bilanço çok ağırdır. Bir yandan silahsız, korunaksız ve tedavi bekleyen askerler şehit olmuş, diğer yandan Alman Von Sanders’in inadı ile binlerce asker şehit düşmüştür. Tablo vahimdir. 16 bin askerimiz bombardıman, yangın ve çatışma sonucu hayatını kaybederken bölgede tedavi gören İngiliz ve Fransız yaralı askerlerden de 2000 kişi yaşamını kaybetmiştir. Zığındere adeta yaşamını kaybeden askerlerin cesetlerinin araziyi örttüğü bir alana dönüşür.
İşte bu olayın olduğu yerde Zığındere Sargı Yeri Şehitliği, 28 Haziran – 5 Temmuz 1915 tarihleri arasındaki Zığındere savaşlarında şehit olan askerler anısına 1945’de yapıldı ve 1992-95 de Kültür Bakanlığı tarafından yapılan düzenlemede toplu mezarlardan çıkarılan cesetlerden künyeleri üzerlerinde çıkanların isimleri mezar taşlarının üzerlerine yazılmıştı. Daha sonra 2013 yılında yeni bir düzenleme daha yapılarak bugünkü haline ulaştı. Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Park Müdürlüğü şehitliğin yan duvarlarıyla zemininin doğal taşlarla kaplandığını eski haline sadık kalarak aynı şekilde restore edildiğini ve yazıların CNS makinelerle düzgün şekilde yazıp üzerlerini yaldızla boyandığını söyledi.
Ancak gezimizde garip bir durumla karşılaştık. Dramatik hikâyesi nedeniyle en çok ziyaret edilen yerlerden biri olan Şehitliğin sağ tarafındaki bölümde yan yana sıralanan üç mezar taşında da aynı isim, aynı baba ismi ve aynı yaş yazılı. Aydın Karacasulu Alioğlu Musa 34 yaşında. Şehit için üç ayrı taş hazırlanmış. Bu bir yanlışlık ise bunca süredir de kimse düzeltme ihtiyacı duymamış.
Yanılma olasılığıma karşı hemen illere göre önce şehit isimlerinden kontrol etme gereği duydum. Savaşta Ali Oğlu Musa isimli iki kişi var. Ancak bunların doğum tarihleri birbirinden farklıydı. Genelkurmay kayıtlarına bakınca da Ali Oğlu Musa 33 Alay 2 Tabur 4 .Bölük Rütbesi Piyade çavuş Aydın Karacasu 1297 (1880) doğumlu. Aradığımız şehidimiz bu kişiydi. Savaşın başında yaşamını kaybetmiş. 3 Aynı isimle aynı doğum tarihinde ve baba adı aynı olan kişi de yoktu.
Bu durumu hangi sözcükle ifade edebiliriz bilemiyorum. Ciddiyetsizlik mi, yanlışlık mı, vurdumduymazlık mı veya tüm bu bilgilere rağmen başka bir açıklaması var mı.?
Eğer yok ise yetkilerden bu gayri ciddi durumu acilen ortadan kaldırmalıdır. Hamaset kokan sözcükleri bir yana bırakıp gereklerini yapmalıdırlar.