BİR YOL HİKAYESİ...!
BİR YOL HİKAYESİ...!
Adana’da gazetecilik yaptığım 2000’li yıllarda bir haber çalışması için Hatay’ın Reyhanlı ilçesindeki Suriye sınır kapısı olan Cilvegözü’ne gitmiştik. İşimizi bitirdikten sonra ulaştırma görevlisi arkadaşımız, bizi dönüş yoluna çıkardı.
Mevsim yaz, hava sıcaktı. İki yanında pamuk tarlaları olan yolda ilerlerken, bir yandan da merkeze yazdırdığım haberin fotoğraflarını laptopla geçiyordum.
Kameraman arkadaşım Murat Kibritoğlu, “Abi, Belen’de sizin lokantaya uğramadan geçmeyiz değil mi?” dedi.
Ne zaman Hatay’a bir görev için gitsek, mutlaka uğradığımız yerdi, Sarımazı yaylasındaki lokanta. Yanlarında ben olmasam bile arkadaşlarım mutlaka uğrardı. Çünkü Adana’da yiyemedikleri kebabı orada yerlerdi. Kebap bir yana, zaten yörenin izzet-i ikramı içinde yer alan mezeler doyuruyordu insanı. Hele daha dumanı tüten fırından yeni çıkmış küncülü lavaşla, humusu, muhammarayı götürmek, ardından gelecek kebabı unutturuyordu..
Adana fazla uzak değildi, topu topu iki yüz kilometre, akşam olmadan yetişelim istiyordum ama ekip sorumlusu olarak arkadaşları aç götürmek, bir sonraki seferi riske etmek olurdu.
“Tamam” dedim, “uğrarız ama yolda tandır görürsem kesinlikle duracağız. Canım biberli ekmek istedi..”
Hem çevreyi seyredip hem de günlük olaylardan sohbet edip ilerlerken, birkaç kilometre sonra yol kenarında duran arabalar gördük. Yavaşlayınca baktık ki tarla kenarında bir hayma, haymanın önünde bir tandır. İnsanlar gölgedeki küçük masaların yanındaki taburelere oturmuşlar..”
“İşte” dedim, “işte tandır, çek abicim sağa..”
Diğer araçların arkasında, uygun bir şekilde park ettik. Tam tahmin ettiğim gibiydi. Tandırda biberli ekmek pişirip satıyorlardı. İsteyene yayık ayranı da vardı. Murat, “abi Allah’tan başka bir şey dileseydin keşke, işte sana biberli ekmek, ye yiyebildiğin kadar” dedi.
Boş taburelere oturduk, acılısından biberli ekmekleri sipariş ettik. Bu arada tandır başında çalışan kadınların fotoğraflarını çektik. İşlerini ustalıkla yapıp, seri halde biberli ekmek pişiriyorlardı. Üç kadından biri hamuru açıyor, biri açılan hamurun üzerine çökelekli biberi yayıyor, diğeri de tandırda pişiriyordu. Orta yaşlı adam da pişmiş biberli ekmeklerle, ayran servisi yapıyordu.
Çok geçmedi biberli ekmeklerimiz geldi. Yanında da üç tane de buz gibi soğuk ayran tabi..
Kendimi yaptığım habere kaptırdığımdan acıktığımı fark etmemişim. Biberli ekmeğin kokusunu duyunca midem “ben burdayım” demeye başladı.
Birini bitirmeden, bir tane daha sipariş verdim. Az önce yolda gelirken, kebap düşü kuran arkadaşların da benden kalır yanı yoktu. Kebabı unutmuşlar, biberli ekmeğe yumulmuşlardı.
Karnımızı doyurduktan sonra hesabı isterken, yanan ağzımızın acısını gidermek için birer bardak ayran daha rica ettik, ardından emektar kadınlara 'elinize sağlık' deyip, yola çıktık.. Kebap ziyafeti bir sonraki dış göreve kalmıştı..
Memleket özlemini bazen evde biberli ekmek yaparak gidermeye çalışıyoruz. Tandır kadar olmasa da fena olmuyor..