“BÖYLESİNİ GÖRMEYENLERİN” GÖREMEDİKLERİ…
Manşet Haber 10.01.2022 16:28:05 0

“BÖYLESİNİ GÖRMEYENLERİN” GÖREMEDİKLERİ…

“BÖYLESİNİ GÖRMEYENLERİN” GÖREMEDİKLERİ…






Şovmen Beyaz anlatmıştı…





Çocukluğunda, Ankara’nın bir kıyı mahallesinde, etrafı duvarla çevrili evlerinin bahçesinde, leğenin içinde çimdirirmiş annesi. Kalıp sabunu kafasına vurup, sıcak suyu kafasından aşağıya dökerken, “bir gün kocaman bir ev alacağım, içinde kocaman bir banyosu olacak” demiş, gözleri köpükten yandığı/ içinde olduğu zorluğa başkaldırarak…





Şimdi kocaman bir evi, evinde kocaman bir banyosu olmasına karşın, odaların çoğuna aylarca girmeye zamanı olmadığını söylerken, “n’apım, bu güne değin böylesini görmemiştim, o konuda görgüsüzüm” demişti!





Hani, insanın “görmediğini/ bilmediğini/ duymadığını” söylemesi de bir erdem aslında…





“İktidarın” 20 Aralık kumpasını “utku/ bayram” olarak değerlendirdiğini, bakanın “gözlerimin içine bakın, ne görüyorsunuz” söylediğini, kimi yandaş ekran yüzlerinin göbeklerini kaşıyarak “ohh, ohhh” çektiklerini, işin içindeki pazarlığın “ne” olduğunu anlamayan gariban yurttaş da alanlarda halay çekip/ horon tuttuğunu unutmadık sanırım!





Düşünsenize; yıllardır “iyi” giden bir şey görmeyince, kurda sekizden onsekize çıkışın acısının/ onsekizden onbire düşüşünde alınacağını, marketlerde/ pazarda/ mağazalarda her şeyin ucuzlayacağını sandılar ki; sevinçten yusyuvarlak olmuşlardı!





“N’apım, bu güne değin böylesini görmemiştim, o konuda görgüsüzüm” der gibi…





***





Düşünüyorum da; 20 Aralık yaşanmasaydı acaba ne olurdu?





Örneğin akaryakıt, mazot, benzin bundan daha mı kötü olurdu?





Asgari ücret, memur/ emekli maaşları bundan daha mı az olurdu?





Kiraya, ulaşıma, temel gereksinmelere daha mı çok ödeme yapılırdı?





Tüm bunlara karşın cezalar, vergiler, paralı yol ücretleri ikiye katlanacaktı ama; ikiden sonra beşi gösterip/ dördü gerçekleştirdiler, unutmayın!





Böyle bir gelişmenin işe yarayacağına, böyle bir oluşuma izin verileceğine inanıyor musunuz siz; ben inanmam!





Yurttaşın umutlarını alıp, küçük parçacıklarla gönlünü alacaklardı! Kendi pencerelerinden bunu başarmış sayıyorlar!





Bu “alım gücünün” iğdişlendiği süreçte asgari ücretle emekli maaşının üçbin lira olduğunu düşünebiliyor musunuz? Bu ülkenin yüzde altmış/ yetmişi… Araç alamayacak, ev sahibi olamayacak, akaryakıt dolduramayacak, elektrik/ doğalgaz kullanamayacak, stoktaki beyaz eşyayı/ mobilyayı tüketmeyecek, çocuğuna çikolata alamayacak, gezmeye gidemeyecek…





Fabrikatörler, patronlar, onların işbirliği içinde olduğu siyasetçiler, dar gelirli yurttaşların cebinden çalarak doyurdukları yükleniciler işe yaramayacaktı…





Vitesle iki ileri/ bir geri yapmak “oyalama” yönünden geçerli olan yöntemdi; O denendi!





Bu güne değin görmedikleri, “gözlerini içinde” ne olduğunu bilmedikleri de ondan!





***





Derler ya, “görmeşin şeyi olmuş, onu tutmuş koparmış!”





Üç ayda iki katına çıkan döviz kurunun, bir gecede yapılan atakla yarını geri alması “şıkıdım şıkıdım” oynattı çoğunu…





Hiç unutmam, belediye ekmek büfesi kuyruğunda biri, o günün sabahında “şu kuyruk azalmadıkça hiçbir şeye inanmam, durumumuzu görerek utansınlar” dediği günden bir gün sonra, bir “iktidar” sözcüsü “kuyruktakiler poz vermek, oynamak için oradalar” dediğinde işin tadının/ tuzunun kaçtığını, olanları görmemek için “gözlerini açmayanların” varlığından dolayı aynı havayı soluduğuma kızdım!





Birkaç ay önce, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Bugün Avrupa'nın en gelişmiş ülkeleri dahi bu aşıları ücretle yapıyorlar. Bugün İngiltere 100, 150 sterlinle aşı yapıyor. Biz ise ücretsiz aşı yapıyoruz” dediğinde, Habertürk’te Fatih Altaylı hem “bu sözün” doğru olmadığını yazmış, hem de “Erdoğan haklı” demişti! Nedenini de “ne söylerse söylesin inanacak bir kalabalık var” demişti!





Bundan bir aya önce, dolar bugünkü gibi 13,8 iken mazot 9,32 lira iken, bugün dolar 13,8 iken mazot 13.8 lira olmuş!





Bunun için “akıl” yürüten, “yaaa” diyerek titreyip kendine gelen kaç kişi var “görmemişlerden” bilmiyorum; sonuç?





***





Şovmen Beyaz, içinde bulunduğu koşulları sorgulayarak, “görgüsüzlüğünü/ bilgisizliğini” yenerek, yaşadıklarının eleştirisini yaparak bugünlere değin gelmesini bildi!





Bugün “iktidar” sözcülerinin, yandaşlarının, gözleri / kulakları kapalı “sormadan” alana dalanların da yaşananları görmesi/ sorgulaması gerekmiyor mu?





Hiç mi yanı başlarında emeğini satarak yaşamını kazanan yok, hiç mi işsiz yok, hiç mi emekli yok, hiç mi esnaf yok?





Daha düne değin “döviz oyuncuları” deniyordu, peki şimdi “doğalgaz, elektrik, akaryakıt” için ne diyecekler?





Bu yurdun piyasasını oluşturan, toprağını işleyen, fabrikanın çarklarını döndüren ülkenin yüzde sekseni yaşamına dokunan dikenli/ cam kırıklı koşullardan bir türlü kurtulamıyor; “iktidarın” umursamazlığından, görmezliğinden, “bu güne değin böylesini görmemiştim” demesinden…





Kapılı, pencereli, pencere camlı evin damı akıyor; kış soğuğunu yaman yaşayanları görün!



Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor

YAZARLAR

13.2° / 5.8°