“BU ŞARKI BURADA BİTMEZ”
SİYASET 8.12.2017 08:56:47 0

“BU ŞARKI BURADA BİTMEZ”

“BU ŞARKI BURADA BİTMEZ”

2 dönem Adana Baro Başkanlığını yaptıktan sonra 10 Aralık'ta yapılacak CHP Çukurova İlçe kongresinde Başkanlığa  Aday  olan Avukat Mengücek Gazi Çıtırık, “Bu şarkı burada bitmez” diyerek, adaylık sürecinde yaşadıklarını yazdı.

Siyasette ve yaşamda her zaman istedikleriniz olmaz. Bazen otoyolda gidersiniz, bazen şosede bazen de patikada…

Yani yaşam ve siyaset deniz gibidir. Bazen çarşaf gibidir deniz, bazen de dalgalarla kudurur, bazen de mutedil. Sonuçta yaşam da siyaset de içinde her türlü olasılığı barındırır. Bazen rutin giden hayatınızda ummadığınız zamanda sürprizler olur, bazen yaşam çeşitli fırsatları sunar. Dedim ya sürprizler gelişir, aklınızda olmayanlar karşınıza gelir.

Bundan 18 gün önce işte böyle aklımda olmayan bir şey gelişti.

Evimde oğlumla oynarken telefonum çaldı ve uygunsam bir yerde buluşup, görüşmekten bahsedildi. Bildirilen adreste buluşup, konuşma ilerleyince siyasette yer alıp almayacağım, CHP örgütü içinde görev yapıp yapmayacağım gibi soruların ardından, CHP Çukurova İlçe Başkanlığına aday olup olmayacağım soruluyordu.

Dedim ya aklımda olmayan, beklemediğim bir teklif geliyordu.

Ben de bu durum karşısında düşüneceğimi, görüş alacağımı, ailemle de bu konuyu paylaşıp yanıtımı vereceğimi söyleyerek mekandan ayrıldım.

Görüşmenin üzerinden 4/5 gün geçtikten sonra aileme, eşime, bazı ağbi ve arkadaşlarıma konuyu açtım, çoğunluk siyaset yapacaksam örgütün içinde yer almamı, verilen görevden kaçmamamı söylediler ve ben de adaylığı kabul ettiğimi muhatabıma bildirdim. Sonuçta prensipte kabul, içeriğini dolduralım dendi ve ittifak içinde olanlarla, bileşenlerle de konuşularak sürecin işletileceği hususunda mutabakata varıldı.

Daha sonra adaylığımı partide görev almış ve almakta olan isimlerle, delegelerimizle ve partililerimizle paylaştım.

Elbette adaylığımı çok olumlu karşılayanlar olduğu gibi, olumsuz bakanlar, nerden çıktı diyenler, emeği var mı ki diyenler, mezhebimizi araştıranlar, kişilik haklarına saldırı düzeyindeki sözler ile adaylık süreci devam etti.

Adaylığımı, bir bürodan, bir gruptan ya da birilerine havale yöntemiyle değil, delege listesindeki partililerimi arayarak, mahallelerinde kamelyalarında ya da evlerinde toplanarak, neden aday olduğumu, başkan olursam yaşama geçirmek istediklerimi, düşüncelerimi açıklayarak sürdürdüm.

Örgütün terbiyesini aldığım için eski il, ilçe başkanlarımı, eski/yeni milletvekillerimi, siyasette deneyim ve emeği olan isimleri arıyor, görüşüyor, anlatıyordum.

10 Aralık 2017 Pazar günü yapılacak kongreye sayılı günler kalmıştı ancak bir türlü adaylığım ile ilgili açıklama ve mutabakata varma hususu gerçekleşemiyordu. Adaylığımla ilgili direnç sürüyor, uzlaşma ortamı oluşmuyordu.

Bu yazıyı, kendimi anlatmak için yazmıyorum.

İsimler, makamlar gelip geçecek, ancak Türkiye Cumhuriyeti ve CHP ilelebet payidar kalacaktı. Yola çıkarken de amacım bir koltuğa oturma, bir sıfat alma kesinlikle değildi. Zaten küçük yaşlardan itibaren siyasetçi bir ailenin içinde yetişerek, onun heyecanını yaşayarak CHP’ne ve siyaset ile ülkeme hizmet etme önceliğim ve yaşam tarzım olmuştu.

Ülkenin içinden geçtiği ağır kaos ve kargaşa ortamında verilen görevden kaçmak gibi bir lüksüm yoktu. Çukurova İlçesinde parti içindeki huzursuzlukları bitirmek, derlenip toparlanmak ve ülke için en kritik seçim olan 2019 için çalmadık kapı, dokunmadık insanı bırakmayacaktık bu niyetler ile adaylığımı sürdürüyordum.

İki yılda bir yapılan delege seçimleri , Adana ve ülke gündemini ciddi bir şekilde meşgul eder, partide kırılmalara, küskünlüklere yol açmaya devam ederdi.

Tüzükte izlenecek yöntem çok açıkken, delege seçimleri parti içi demokrasiyi geliştirme, katılımcılığı arttırmaya hizmet etmiyordu. Ayrıca partilinin hukukunu da koruyan düzenlemeler tüzüğümüzde yoktu.

İşte 2018 kurultayı için takvim işlemeye başlamış, ilçelerde delege tespitleri yapılmaya başlanmıştı. Sandığın kurulduğu, mavi-beyaz listelerin yarıştığı Çukurova İlçesi delege seçimlerini Seyhan Belediye Başkanımız Zeydan Karalar, İl Başkanımız Ayhan Barut‘un açık destek verdiği, bileşenler olarak adlandırılan Mavi liste seçimlerin galibiydi.

Galibiydi, kazananıydı kelimelerini bilerek kullanıyorum. Çünkü bu seçimler bir parti içi tatlı rekabet, parti içi bayrak yarışı olarak görülmüyor, varlık / yokluk seçimleri olarak algılanıyordu. Seçimlerin kamuoyuna yansıması da bu şekildeydi.

Genel başkanımız Sayın Kılıçdaroğlu adalet yürüyüşü ile kendisini dağa, taşa, yollara vuruyor, Kaçak Saray ve siyasi iktidarın saldırgan politikalarına karşı direnç gösteriyor, direnci daha da arttırmanın yollarını arıyordu.

Aynı zamanda genel başkan ; sıfat arayanları değil, dava adamı ve kadını olacakları mücadeleye çağırıyor, milletvekilleri ve belediye başkanlarının delege seçimlerine karışmamalarını altını çizerek belirtiyordu. Aslında Sayın Kılıçdaroğlu’nun söyledikleri olması gerekendi ancak siyasette gerçekleşmesi, olması çok zor bir durumdu.

Parti içi bayrak yarışı olması gereken hususlar, ekipleşmeye, kamplaşmaya, yok sayma ve ötekileştirmeye, bizden olan /olmayan ayrışımına neden oluyordu.

2014 yerel seçiminde Seyhan ve Çukurova ilçelerinde belediye başkanlıklarını partimiz kazanıyordu. Bundan sonra belediye başkanlarının hizmet rekabetlerinden çok, parti içinde hakimiyet kurabilme yarışı başlıyor, bunu delege seçimlerinde, ilçe ve il seçimlerinde yakından yaşıyordu Adana’da Cumhuriyet Halk Partisi.

Yerel yönetimlerin asli görevi, yurttaşa insan haysiyet ve onuruna yaraşır bir şekilde yaşam alanları oluşturmak , insan odaklı hizmet vermekti. Zaman içinde belediyelerin uygulaması, belediye olanakları da kullanılarak parti içi iktidar ve hakimiyetin kurulmasına dönüşüyordu.

Bu yazı bir kırgınlık, üzüntü, küsme gibi düşüncelerle yazılmamıştır. Siyasette küsme, kırılma, çekilme vs olmaz. Çünkü siyaset ne bir seçimliktir, ne bir kazanma ya da kaybetmektir. Duruş sergileyerek, istikrarlı olarak yapılan siyaset uzun ömürlü olur. Bu nedenle uzun ömürlü siyaseti tercih ettiğimden, kimseye kırgınlığım ya da kızgınlığım yok, bunun çok açık bir şekilde bilinmesini isterim.

Parti içindeki yöneticilerin çeşitli kongrelerde güzel sözlerini duyunca buna seviniyor, yaşama geçmesini diliyor ve bunu dile getirenleri tebrik ediyor, yanlarında oluyordum. Bu güzel sözlerden birisi de “Küçük olsun benim olsun değil, büyük olsun hepimizin olsun” sözüydü. Yani parti içi iktidar değil, yerelde ve genelde iktidar olmak ön plana çıkartılmalıydı.

Bu süreçteki en önemli gözlemim de şudur. Gerek yüz yüze gerekse telefon görüşmelerinde adaylığımı söyledikten sonra ilk soru şuydu; Zeydan Başkan adaylığınıza evet dedi mi?

ALAYINA İSYAN!

Ekibiyle birlikte sizi destekliyor mu? sorusu çok soruluyordu.

Başlangıçta bir hata vardı, bu hataya ben de ortak oldum. Sanki 12 Eylül sonrasında yeniden partileşme ve seçimler sürecinde dönemin Cuntası olan Milli Güvenlik Konseyinin, siyasetçilere ve partilere icazet vermesi gibi bir durum söz konusuydu Çukurova ilçe seçiminde.

Yani aday olabilmek için Zeydan Başkan ağırlıkta olmak üzere bileşenlerinin rızasının alınması şarttı. Düşüncelerimi beğenenler, bu görevi yapacağıma inanan insanlar bile sizinle ilgili Zeydan Başkandan işaret gelmedi ya da biz bir ekibiz, oturup karar vermemiz gerekir deniyordu. Sanki oy pusulasına zarfı delegelerimiz değil de Zeydan Başkan koyacaktı.

Yani seçmen, kendi eliyle iradesine ipotek koyduruyordu.

Sağlıklı düşünüldüğünde nasıl merkez yoklama yönteminde kendinizi anlatabilmek için bazen saatlerce bazen de günlerce beklediğiniz genel merkez yöneticilerinin kapılarında onurunuzun kırılması gibi, Çukurova İlçe Başkanının belirlenme süreci de onur kırıcı ve inciticiydi.

Eksikliklerimiz, yanlışlarımız elbette vardır, insanız yanlış yapabiliriz, hatalarımız elbette olabilir, önemli olan bunları düzeltebilmek ve bu yönde çaba, emek sarfetmektir. Kimse de bulunmaz Hint kumaşı değildir. Temsil makamlarında ehliyet, liyakat, sadakat, ideoloji, uygulama ve temsil yeteneğinin birleşimine bakılır. Ama bu süreçte bunlara fazla bakılmadı ya da hiç bakılmadı.

Kaçak Saray, emrindeki siyasi iktidar ve sözüm ona tarafsız ve bağımsız yargımız ile her türlü muhalifi tasfiye ettiği, Kürt siyasetinin temsilinin ortadan kaldırıldığı, eş genel başkanlar ve 9 milletvekilinin tutuklu olduğu, milletvekilliklerinin düşürüldüğü, 60 belediye başkanının tutuklu olduğu, belediyelerin kayyuma devredildiği bir dönemdeyiz.

CHP, bugün siyasette çıkış noktası/ adres olmak zorundadır. Bu nedenle de 16 Nisan Referandumu’nun bileşenlerini bir arada tutmak ve halkayı genişletmek zorundadır.

CHP boynunu Sağ’a değil, Sol’a bükmek, dönmek zorundadır.

2019 için MHP ve BBP ile yeni bir Milliyetçi Cepheyi kurmaya çalışan AKP ve Kaçak Saraya karşı, direnç cephesini oluşturmak CHP’nin en temel görevidir.

Ülkenin içinden geçtiği böylesine zorlu ve ağır bir süreçte kişisel kaygılardan, sıfatlardan, makamlardan uzak bir şekilde çocuklarımız için taşın altına elimizi koymak sorumluluğumuzdur, ödevimizdir. Bu anlayışla hareket etmek, yol almak gerekir. Adaylık sürecimde önceliğim hep buydu ve bu olmaya devam edecektir.

2019’da yaşanacak olan başarısızlıktan sonra hiçbir makam ve sıfatın da anlamı kalmayacaktır.

2014’den itibaren anayasa üstüne yemin ederek anayasayı kezlerce ihlal edenlerin yarattığı fiili durumu, hukuki duruma uydurma adı altında rejim değişikliğini MHP ile gerçekleştiren AKP, referandumdaki yurttaşın iradesini YSK ile sakatlamıştır.

Gidişat otoriter ve totaliter rejimlere özgü bir yönetime, tek adamlığa doğrudur ve bunun tüm yansımaları ortadadır. Tek adamlıktan ve bunun uygulamalarından yakınıyoruz, eleştiriyoruz.

Parti içi demokrasi işlemezse, irade bir isme ya da bileşenler olarak adlandırılan, ittifak olarak nitelenen yapıya bırakılırsa CHP seçmeni, üyesi ya da delegesinin tek adamlıktan yakınmaya hakkı var mıdır ? Yok mudur ?

Takdir-i sizlerin değerli okuyucularım. Artık bitirelim.

Siyaset yapmak, yurttaşla temas içinde olmak, koşturmak, bunun heyecanını yaşamak güzel ve anlamlı. Bu süreçte bunları bir kez daha tattım.

Yukarıda belirttiğim gibi bu işin başlangıcında hata var ve ben de bu hataya ortak oldum. Benden kaynaklanan eksikliklerim de olmuştur, vardır ve bunları düzeltmek de benim görevimdir. Ancak adayların da onuru vardır, gururu vardır, adaylar denenen takım elbise değillerdir, bu olmadı, diğerine bakalım denmemelidir.

Bu sonuç bölümü Sayın Zeydan Karalar başkanımıza, İl Başkanımız sayın Ayhan Barut’a ve bileşenlerdeniz diyerek kendini tanıtanlara ithaf olunur.

Kırgınlığım, küskünlüğüm, üzüntüm asla yoktur. Hatta maç yeni başlamıştır.

Aday gösterilmek mi yoksa aday olmak mı?

Bunu iyi tartışmak gerekir.

Adaylık sürecimde katkı koyan, destek veren, görüşünü açıklayan, yapıcı eleştiri getiren tüm isimlere yürekten teşekkürlerimi ve saygılarımı sunuyorum.

Suavi ile bitirelim ; “Bu şarkı burda bitmez”.

Av.Mengücek Gazi Çıtırık

YAZARLAR

27° / 12.5°