CHP MYK DEPREMİN VURDUĞU HATAY’DA TOPLANDI
CHP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu liderliğinde, Kahramanmaraş merkezli 2 depremle felaketi yaşayan Hatay’da toplandı. Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, EXPO’21 çadırında yapılacak toplantı için gelen Kılıçdaroğlu, kurmayları ve aralarında İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da bulunduğu büyükşehir belediye başkanlarını sarılarak karşıladı. Kılıçdaroğlu, MYK toplantısı öncesinde basın mensuplarına açıklamalarda bulundu ve özetle şunları söyledi:
“Depremi yaşayan il ve ilçelerimizi dolaşırken makam aracı kullanmadık. Yarım otobüsle dolaştık. Sıcaklıkların eksiklere düştüğü ortamda insanların ailelerini, komşularını beklediğini görünce o dramın bir parçası oluyorsunuz. Milletvekili arkadaşlarımızın yakınları da hayatlarını kaybettiler. Yaşamını yitiren ilçe başkanımız oldu. Bütün yurttaşlarımıza Allah'tan rahmet dilemek isterim. Bazı şeyleri açık ve net konuşmak lazım. Genel Başkan olduktan sonra en çok telaffuz ettiğim sözcük, liyakatti. Liyakatin devlet yönetiminde ne kadar önemli olduğunu, gittiğim her yerde söyledim. Önce pişersiniz, aşama aşama yükselirsiniz. Devlette liyakati yok ettiğiniz zaman, devlette çürüme başlar. Aşağıdan getirdiğiniz birisi, ülke sorunlarını bilemez ve bir sorunla karşılaştığında o süreci nasıl yürüteceğini de bilemez. ‘Devlette çürüme var’ dediğim zaman, bazıları öfkelendi. Bu felaket bize, devlette çürümenin nelere mal olduğunu gösterdi. Kurtarılması gereken hayatların kurtarılamadığını gördük.”
“HALK, ‘SORUNUMU KİM DİLLENDİRECEK’ DİYE YAKAMA YAPIŞIYORSA, SORUNU DİLLENDİRMEK ZORUNDAYIM”
“’Bunları bu ortamda dile getirmek doğru değildir’ diyenler oldu. ‘Ssiyaset zamanı mıdır’ diyenler oldu. Yediğiniz ekmeğin fiyatını belirleyen siyasettir. İçtiğiniz sudan tutun, aldığınız ekmeğe kadar her şeyi siyaset belirliyorsa, bir sorun var ve bu sorunu halk yaşıyor ve ‘Sorunumu kim dillendirecek’ diye yakama yapışıyorsa, sorunu dillendirmek zorundayım. Aksi halde ben niye siyaset yapıyorum? Hangi gerekçeyle siyaset yapıyorum ben? Halkın sorununu dillendirmeyeceksin. Derdini dillendirmeyeceksin. O zaman niye siyaset yapıyorsun? Halkın kafasına balyozla vurmak değildir siyaset. O ayrı. Ama siyaset halka hizmettir. Hizmet ediyorsanız halka, gerçek anlamda siyaset yapıyorsunuz demektir. Siz her türlü baskıyı yaparsanız, tehditler savurursanız onun adı siyaset değildir. O, ayrı bir yönetimdir. Siyaset, dünyanın bütün demokrasilerinde halka hizmet yarışıdır. Siyasal partilerin varlık nedeni de budur. ‘En iyi hizmeti ben veririm’ diye ortaya çıkmalarıdır siyaset.”
İMAR AFFI TEPKİSİ: “İNSANLARIN OTURDUKLARI KONUTU, İNSANLARA MEZAR ETTİLER, BİR DE ÜSTÜNE PARA ALDILAR”
“Siyaset, geleceği görebilmektir, geleceği okuyabilmektir. Son 10 aya bakın; neredeyse bütün televizyon kanallarında deprem uzmanlarının konuştuğunu görürsünüz, ‘Önlem alın’ diye hocaların yakardığını görürsünüz. Ne yapıldı? Bol miktarda imar affı çıkarıldı. İnsanların oturdukları konutu, insanlara mezar ettiler. Bir de üstüne para aldılar. Bu mudur siyaset Allah aşkına? Böyle bir siyaset olur mu Allah aşkına; İnsanın evini dayanıklı hale getirmek, o evde insanın rahat oturabilmesini sağlamak, siyasetin konusu değil midir? Ev kaçak, depreme dayanıksız, ‘Oturabilirsin’ diyorsunuz. Üstüne bir de para alıyorsunuz. Yıkılıyor ve kendi mezarı oluyor. Ve bunun adı da devlet yönetimi oluyor. Batsın böyle devlet yönetimi. Böyle bir devlet yönetimi olamaz. Depremde evleri yıkılanlara bakın. Kolonlar kesilmiş, binalar çökmüş. İmar affı çıkarırken, vicdanlarının sesini dinlediler mi? Para için sen kalkıp da hala o kişinin evini başına yıkar mısın ya?”
“DEVLET YÖNETMEYİ BİLMİYORLAR”
“Bütün bunların dışında; yurtların kapatılmasına, üniversite öğrenimin online yapılmasına karar verildi. Üniversitelerden, öğrencilerden ne istiyorsunuz? O yurtlar, depremzede aileler için çok uygun değildir. 5 yıldızlı otellere bak. Sen devlet yönetiyorsan, depremzedeleri o otellere koy, bütün masraflarını karşıla kardeşim. Devlet yönetmeyi bilmiyorlar. Eğitimin ne kadar önemli olduğunu, eğitimsiz bir toplumun nerelere sürüklendiğini bunlar bilmiyor. İşin özeti; devletin adaletle yönetilmesi gerektiğini, yönettikleri halka hesap vermek zorunda olduklarını ve bunun da adının demokrasi olduğunu kimsenin unutmaması lazım. Yazıktır günahtır, böyle bir yönetimi hak etmiyoruz. Eğer deprem kuşağında olduğumuzu bildiğimiz halde, o deprem kuşağındaki kentlerde gerekli önlemleri alamıyorsak, siyaset kısır bir anlayışla devleti yönetmeye kalkıyorsa bugün felaketler daima kapımıza gelecektir. 500'ün üzerinde deprem raporu vardır. Bakanlıklar, belediyeler, meslek kuruluşları, üniversiteler yaptı bu çalışmaları. Meclis'te en az 7-8 tane deprem raporu var. Bunlar okuma yazma bilmiyorlar. Alıp bakmıyorlar bile.”
CHP’Lİ BELEDİYELERİN YARDIM MİKTARLARI
“Hep birlikte depremin yaralarını sarmak için belediye başkanlarımız büyük çaba harcıyor. 142 belediyemiz var. 4 bin 577 araç gönderildi deprem bölgelerine. 12 bin 163 personel şu anda deprem bölgelerinde görev yapıyor. Toplam 2 bin 439 tır ve kamyon, 4 uçak, 5 gemi, 2 tren vagonu ile deprem bölgelerine yardım gönderilmiştir. Günlük 200 bin öğün kapasiteli 34 mobil mutfak, 140 bin kapasiteli 14 ikram aracı, 95 bin ekmek kapasiteli 9 mobil fırın faaliyete geçmiştir. 245 tır içme suyu, 1 milyon 24 bin battaniye, 52 bin 360 ısıtıcı soba, 4 bin 726 çadır ve konteyner, 398 jeneratör deprem bölgelerine gönderilmiştir. Belediyelerimiz, özellikle çadır, ısınma ve hijyen desteklerine ağırlık vereceklerdir. Burada, her deprem bölgesinde, bir Genel Başkan Yardımcısının başkanlığında, milletvekili arkadaşlarımız görev yapıyorlar. Arkadaşlarımız deprem bölgelerinden hiç ayrılmadılar. Ankara'daki Deprem Koordinasyon Merkezi’mizle iletişim halinde oldular. Belediye başkanlarımızla iletişim halinde oldular. Neye ihtiyaç varsa süratle duyuruldu. Ve o ihtiyacı gereği, belediye başkanlarımız tarafından yerine getirildi.”
HATAY’DA 7 BİN 60 KAYIP
Kılıçdaroğlu’nun ardından CHP’li büyükşehir belediye başkanları, deprem felaketi sonrasında Hatay’a ve diğer kentlere yaptıkları yardımlarla ilgili bilgiler verdi. Deprem sonrasında Hatay için seferber olan herkese teşekkür ederek konuşmasına başlayan Savaş da şu bilgileri paylaştı:
“Hatay'ın yapı stoku, 343 bin civarında. Ağır hasarlı ve bir miktar yıkılmış bina sayımız, 9 bin iki 234. Yıkılmış enkazımız 2 bin 744. Bu enkaz altından çıkan yaralı sayımız, 17 bin. Ve maalesef 7 bin 60 hemşehrimizi kaybetmiş durumdayız. Dün akşam 5 kişi çıkartıldı. Ama umutlarımız gittikçe tükenmekte. Enkaz altından çıkarılan insan sayımız konusunda arama-kurtarma ekipleri daha çok artık enkaz kaldırma çalışmalarına başlıyor. Definlerin şu ana kadar yüzde 85’ini yapmış durumdayız. Daha önce bize atanan Mersin Büyükşehir Belediyemiz gelmişti, inşallah pazartesiden itibaren temizlik işine başlayacağız. AFAD'ın da programı var. Birlikte çalışacağız. Ben, biraz önce toplantıdaydım orada. Barınma konusunda 1200 konteynerlik yer tespit ettik ve şu anda hayırseverlere verdik. Onlar çalışmalarını yapıyorlar. 3000 civarında çadır kuruldu. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız iki tane gemi gönderiyor. Yola çıktılar. 1200 kişilik kapasiteli, yatarak insanların gemide kalabileceği, her türlü konforunu sağlandığı gemiler.”
“TEK AMACIMIZ; İNSANLARIMIZI İLKBAHARA, YAZA ÇIKARTMAK”
“Bu soğuk kış şartlarında, öncelikli olarak bizim barınma sorunu çözmemiz lazım. Hepsini çözebilmiş değiliz. Bunun dışında konteyner çadırlar kurulmaya devam ediyor. 41 civarında hem belediyelerimiz hem özel sektör hem kamu kuruluşlarından gelip burada aşevleri kuruldu. Ve bizim yemek konusunda çok sıkıntımız kalmadı efendim. Barınma sorununu da inşallah hep birlikte çözeceğiz. Tek amacımız; şu kritik 1,5 aylık süreçte yaşayan insanlarımızı sağlıklı bir şekilde ilkbahara, yaza çıkartmak. Tabii ki bu arada da Hatay'ın tekrardan inşa edilmesi için de küçük bir grup arkadaşımız çalışmaya başladı. Hatta özel üniversitelerden, devlet üniversitelerden öğretim üyesi arkadaşlarımız gelip, ‘Sizinle birlikte çalışalım, Hatay'ı tekrar ayağa kaldıralım’ diyorlar. Bunlar bizi mutlu ediyor. Çok üzüntü yaşadık hep birlikte ama beni en çok mutlu eden; demek ki Türkiye'de daha insanlık ölmemiş. Ve ikinci gününün akşamından itibaren, gerçekten herkes Hatay'a ve diğer illerimize yardıma başladılar.
“TELEKOMÜNİKASYON KONUSUNDAKİ SORUNLARIMIZI YÜZDE 100 ÇÖZMÜŞ DEĞİLİZ”
“Ama bu telekomünikasyon konusundaki sorunlarımızı hala yüzde 100 çözmüş değiliz. Ben bugün AFAD toplantısına giderken, altı kişiyle görüşmek istedim. Ben seslerini duyuyorum, onlar benim sesimi duyamıyor. Toplantıda da iki-üç güne kadar çözüleceği konuşuldu. Şunu ifade etmek istiyorum: Küçük bir kıyamet yaşadık. Bu normal bir deprem falan değildi. Ondan sonra devam ediyor. Dün akşam da bizim hemen bu yakındaki Doğan köyümüzde oldu. Onların hemen arkasından Gülderen'e geçti, Akdeniz'e doğru. Normal depremler devam edip gidiyor. Bütün Cumhuriyet Halk Partisi ailesinin bize vermiş olduğu destekten dolayı, belediye başkanlarımızın desteğinden dolayı herkese çok teşekkür ediyorum, acımızı hafiflettiğiniz için Hepimizin tekrardan başı sağ olsun diyorum.”
İMAMOĞLU: “BU SÜRECİ AŞMAYI BAŞARACAĞIZ”
Sözlerine tüm Türkiye’ye baş sağlığı dileyerek başlayan İmamoğlu da “Kol kola, omuz omuza bu sürecin yaralarının sarılması için, öyle zannediyorum ki kısa orta, uzun vadeli bir seferberlik ilanıyla, hep birlikte bu süreci aşmayı başaracağız. Ama elbette gerçeklerle yüzleşebilirsek” ifadelerini kullandı. Büyükşehir belediye başkanları olarak, Savaş’ın koordinatörlüğünde Hatay’a ve depremden etkilenen diğer illere, ilçelere katkı sunmak için yoğun bir çalışma içinde olduklarını vurgulayan İmamoğlu, “Hatay'la ilgili Lütfü Savaş Başkanımızın koordinasyonunda etkin bir çalışmayı hep birlikte başaracağımızdan kimsenin kuşkusu olmasın” dedi. İmamoğlu, AFAD tarafından Hatay ile eşlenen Hatay özelinde yaptıkları katkıları ve çalışmaları şu sözlerle özetledi:
“HATAY’DA 3 KOORDİNASYON MERKEZİMİZ OLACAK”
“2 bin 326 personelimiz var Hatay'da. 997 iş makinamız ve hizmet aracımız var. Bu çalışma ekibimizin konumlandığı üç lokasyonumuz var. Bir tanesi Antakya merkezde. Birazdan sizlerle ziyaret edeceğiz. Yaklaşık 35 bin metrekarelik bir alana yerleştik. Bir diğeri İskenderun'da. İçinde 10 bin metrekare kapalı alan olan bir merkezimiz var. Bir diğeri de Samandağ'da. Üç noktadan koordineli bir biçimde çalışacağız. Ana merkezimiz Antakya'da olacak. Tabii ki bu üç merkezimizin de koordinasyonunu, yine buradaki Büyükşehir Belediye Başkanımız Lütfü Savaş başkanımız ve ekibiyle, onun koordinasyonunda çalışıyor olacağız. Elbette Hatay'da görevli Genel Başkan Yardımcılarımız, milletvekillerimiz ve diğer belediye başkanlarımızla da aynı masada, hep birlikte, el birliğiyle çalışacağız.”
“İBB EKİPLERİ 516 VATANDAŞIMIZI ENKAZLARDAN CANLI ÇIKARDI”
“Bu ekibimizin 964 kişisi, teçhizatlı arama-kurtarma ekibidir. İlk günden itibaren yoğun bir biçimde çalışma halindedirler. Sadece İstanbul değil, sadece belediyelerimiz değil, diğer ekiplerin arama kurtarma-ekipleri ve dünyanın her yerinden gelen arama-kurtarma ekipleri çok büyük bir emek sarf ettiler. Şu ana kadar İBB ekipleri tarafından enkazlardan canlı çıkarılan insanlarımız, 516 kişi oldu. Tabii aynı zamanda hasar tespitiyle ilgili bir ekibimiz de AFAD'ın görevlendirilmesiyle beraber Gaziantep'e gönderildi. Bu arada İstanbul’un AFAD tarafından Hatay'la eşleştirildiğini de buradan belirtmek isterim. İstanbul'dan buraya yoğun bir yardım akışımız oldu. Şu ana kadar Hamidiye Fabrikamızdan 61 tır pet su sevkimizi gerçekleştirdik. Aynı zamanda Halk Ekmek Fabrikamızdan da 37 tır, içinde 3 milyon 600 bin adet Akdeniz tipi besleyici ekmek, 200 bin adet altın çörek, 61 bin adet paket olarak da bebe bisküvisi bölgeye nakledildi.”
“HER BİRİ 1200’ER KİŞİLİK OLAN İKİ VAPURUMUZ YOLDA”
“Birçok sevk ettiğimiz teçhizatımız söz konusu. 140 kabin mobil tuvaletten, 42 adet mobil duşa varıncaya kadar mobil şarj istasyonlarını dolaştırıyoruz bölgede. Yoğun ihtiyaç olduğunu biliyoruz. 14 istasyonumuz var. Yine bölgede fayda vermesi, özellikle sevk, idare ve güvenliğe katkı sunması adına, 107 zabıta personelimizi şu anda sevk ediyoruz bölgeye. İhtiyaç halinde Hatay Belediye Başkanımızla konuşarak, bunun sayısını daha da artırabiliriz. Şu anda 13 adet İSTAÇ temizlik aracımız ve 53 personelimiz burada temizlik çalışmalarına başladı. 7 kişiden oluşan bir veteriner ekibimiz de sahada. Her biri 1200’er kişilik olan iki vapurumuz yolda. Bu akşam burada oluyor ve içine insanları yerleştirdiğimizde hem sıcak hem korunaklı hem aynı zamanda içinde reviri olan, çocuk oyun bölümü olan, psikolog ekipleri olan, yaklaşık 2500 kişinin yaşayabileceği çok özel bir süreci hazırladı arkadaşlarımız. Bir tanesi sanıyorum bu gece itibariyle içerisine vatandaşlarımızı almaya başlayacak.”
“İSTANBUL’DA 14 İLÇEMİZLE DE KOORDİNELİ ÇALIŞIYORUZ”
“İstanbul’da 14 ilçemizle de koordineli çalışıyoruz. Onlar, İstanbul'dan 564 tır bu bölgeye yardım sevk etti şu ana kadar. 116 araç iş makinesini yine bölgeye sevk etti. Onların toparladığı tam 506 kişilik arama-kurtarma ekibi de muhtelif şehirlerde katkı sunan çalışmaları sürdürdü. Onlar da bizim temizlik ekibine ilave olarak 6 aracı eklediler. Sahada bunu ilerleyen vakitlerde de artıracağız. Hatay'da ve ilçelerinde hem İBB hem ilçelerimiz tarafından kurulan aş evlerimiz var. İBB olarak da 225 tır bölgeye sevk. Yoğun bir insanımızın katkısıyla oluşan çalışma sürdürüldü. İstanbul'da, 21 bin 317 kişi ve kurum, bağış yaptı. Bunun hazırlanmasın da yaklaşık 14 bin gönüllü insanımız katkı sundu. Bunu da buradan belirtmek isterim. İBB olarak, İstanbul halkı adına bölgede sürdürdüğümüz bu çalışmaların çok daha ihtiyaç duyduğunda artacağını, arama-kurtarma ekiplerinin doğal olarak bir süre sonra geri çekildikten itibaren, burada, başta hijyen, temizlik, sağlık gibi hususlarda -ki öncü sağlık ekibimiz şu anda var- sayısını artırarak ihtiyaçları karşılama yönünde yoğun çalışmalarımız olacak.”
“BUNUN ADI ‘ASRIN FELAKETİ’ Mİ YA DA ‘ASRIN İHMALİ Mİ’; SORGULAYACAĞIZ
“Kentsel dönüşüm anlamımda bir kırılma anı yaşamış durumdayız. Ve açıkçası bunun adı ‘asrın felaketi’ mi ya da ‘asrın ihmali mi’; bunu elbette sorgulayacağız. Bu konuda konuşacaklarımız var. Mutlaka konuşacağız. Türkiye'nin önünde önemli bir süreç söz konusu. Aklın ve bilimin ışığında, milletimize sağlam ve sağlıklı bir geleceği hazırlamak sorumluluğundayız. Bu masada bulunan belediye başkanları da sizin Başkanlığınızda, Cumhuriyet Halk Partisi bünyesinde önemli aktörlerdir bu sürecin hazırlığında. Sorumluluğumuzun bilincindeyiz. Tekrar hepimizin başı sağ olsun. Acılarını, acılarımızı paylaşıyoruz. Umut ediyorum hızlıca yaralarımızı sararız.”
TÜRKİYE’DE İLK KEZ DEPREMİ ÖNCEDEN BİLDİRDİĞİ İÇİN MAHKEMEYE VERİLDİ
Adana’nın deprem dedesi olarak bilinen TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanlığı görevini de yürüten Deprem uzmanı Melih Baki’den bahsediyorum.
12 Eylül sonrası Aytaç Durak 1984 yılında Adana Belediye Başkanı seçildi. Durak, bazı kentlerin “Büyükşehir” statüsüne alınmasıyla da Adana’nın ilk Büyükşehir Belediye Başkanı oldu.
Göreve başladıktan sonra Adana’nın Kuzeye taşınması için uğraştı. Dönemin ANAP Genel Başkanı ve Başbakanı Turgut Özal ile görüşmeleri sonucu, bugün Adana’da depremden en çok etkilenen Kuzey Adana’nın imara açılmasına öncülük etti.
Aytaç Durak, 5 yıl görev yaptıktan seçimi kaybetti, yerine SHP’den M. Selahattin Çolak seçildi. Çolak döneminde Kuzey Adana beklemede kaldı. Ancak 1994 yılında Aytaç Durak yeniden Adana Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi.
Aytaç Durak 2. Döneminde kentin Kuzey Adana’ya kaydırılması için yoğun çaba harcadı. Önce 2 katlı konutlardan oluşan Belediye evleri mahallesinde uydu kent kurulmasına öncülük etti, ardından 2 bin evler mahallesinde de ikinci bir uydu kent yapılmasına belediye olarak kampanyalar başlattı. Konutlar 2 veya n fazla 4 katlı olarak yapıldı.
Bugünün Çukurova İlçesi, o dönemin kuzey Adanası olarak anılıyordu. Jeoloji Mühendisleri Odası Adana Şubesi Başkanı Melih Baki yeni yerleşim alanı Kuzey Adana’nın deprem fay hattı üzerinde kurulmasını eleştirdi, dönemin Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak’ı uyardı. Bu uyarılar üzerine Aytaç Durak deprem uzmanı Melih Baki’yi “halkı galeyana getirdiği” gerekçesiyle mahkemeye verdi. Tarihleri 1990’lı yılların sonlarını gösteriyordu.
Aradan bir yıl geçmeden Adana’da deprem oldu. Ceyhan İlçe merkezle depremde 145 kişi yaşamını yitirdi.
Türkiye deprem ülkesi… Adana’da deprem kentlerinden biriydi…
Türkiye ve Adana depremle ilk kez yüzleşmişti
Peki sonrası ne mi oldu?
Melih Baki hakkında açılan dava düştü.
Deprem uzmanı Melih Baki Türkiye’de ilk kez depremi erken uyardığı için mahkemeye verilmiş oldu hem de Adana’nın Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak tarafından.
Sonra ne mi oldu. Depremden sonra Aytaç Durak yeniden Adana Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi. Ne zamana kadar ta ki Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde görevden uzaklaştırıldığı 2009 yılına kadar..
Uzmanlar Kahramanmaraş depremlerinden sonra Adana’yı deprem konusunda halen uyarıyor, önlem alınmasını istiyor.
Neyse ki günümüzde depren uzmanları, iktidarlar tarafından eleştirilse de erken uyarı konusunda en azından mahkemeye verilmiyor.
Burası Türkiye..
Hiç kimse verilmez ya da verilemez diye garantiedemiyor.
Adana her zaman ilkleri yaşayan kentlerden biri oldu...
Deprem konusunda da ilkleri yaşayan bir kent.
Türkiye’de son dönemde depremden en çok etkilenen kentlerden biri Adana oldu.
Adana Türkiye’de en geniş kapsamlı depremi 1998 yılında yaşayan kent oldu. Uzmanlar halen deprem konusunda Adana’yı uyarmaya devam ediyor.
Peki Melh Baki o denemi sitemiz editörü İsmail Başkan’a anlattı. Baki geçmiş yıllarda bu olayı Adana medyasına da geniş olarak anlatnıştı.
İşte Melh Baki’nin depremi erken uyardı diye yargı sürecini anlatan ifadeleri:
DEPREMİ HABER VERDİ DİYE MAHKEMEYE VERİLDİ145 kişinin ölümüne, bin 500 kişinin yaralanmasına ve binlerce kişinin evsiz kalmasına yol açan 1998 Adana depremini kamuoyuna önceden paylaştığı için mahkemelik olan Jeofizik Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Melih Baki, yaşadığı ilginç süreci şöyle anlattı:
'98 yılına kadar bölgemizde MTA'nın yürüttüğü deprem araştırma çalışmalarındaki verileri inceledik. Adana'nın deprem açısından riskli bir sürece girdiğini deprem mekanizma çözümlerinde gördük. Çok toplantılar yaptık. Adana'da deprem olabilir, bunu tespit ettik dedik. Bunun üzerine biz elimizdeki verileri Türkiye'deki uzman arkadaşlarla paylaştık ve bunun ilgili yerlere bildirilmesine karar verdik. Çünkü sonucu binlerce kişinin ölümüydü ve ekonomik kayıplardı. Bu değerlendirmeler ışığında bilimsel araştırmalar sonucunda ölüme yol açacak deprem gibi olayların bildirilmesi gerektiğini ve bunun bilimin gereği olduğunu ilkesi ile hareket ederek ilgili ve yetkili yerlere bildirdik. O dönem cevap alamadık. Bize dönüş yapılmadı. Bir daha tekrarladık çünkü deprem geliyordu. İlgili yerlerden yazı geldi Adana'da deprem riski yok diye. Görüş aldıkları kişi ve kurumlar depremle ilgili araştırmaların mutfağından değildi. Bunun üzerine bilimin gereği neyse onu yaptık ve kamuoyuna duyurduk. Düşündük ki insanlar ona göre önlemlerini alsınlar bizlerde görevimizi yapmış olalım. Kamuoyunu bilgilendirdiğimiz gün dönemin belediye başkanı, halkta korku ve panik yaratma ve olayla rant sağlama gerekçesiyle hakkımızda dava açtı.
Suçlamalardan sonra Ankara'ya çağırıldım.Konu orda da görüşüldü ve kabul edildi. Sonuç olarak mahkemeye çıkarıldık ve hiç ummadığımız kadar vatandaşın desteğini gördük. Dönemin Adana Valisi Oğuz Köksal'dan da destek aldık. Çünkü herkes biliyordu bilimsel araştırmanın sonucu bunu gösteriyor.
'Çalışmalar sürüyor elde bilimsel veriler var. Halkın bunu bilmesi gerekir. Açın kapıları tarihe tanıklık edecek bir dava' ilkesi ile savunmalarımzı hazırladı. Mahkeme sürerken Adana depremi oldu. Daha sonra beraat ettim.
Sonrasında haklarında dava açan kurumlar birlikte çalışma teklifinde bulundu.
Mahkeme sürerken savcı bize 'konuşmayın sakın. konuşursanız sizi içeri atarım' diye uyarmıştı. Ancak biz susmadık. O dönem İtalya'da deprem uzmanları depremi önceden haber vermediler diye tutuklandı 6 yıl ceza aldılar. Ancak ülkemizde ilk defa bir deprem uzmanı depremi önceden bildirdiği için mahkemeye verildi”
ADANA’NIN DEPREM DEDESİ MELİH BAKİ, KUZEY ADANA’NIN NEDEN YIKILDIĞINI ANLATTI
Deprem Uzmanı Jeoloji Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Melih Baki, son depremde en çok etkilenen Kuzey Adana’nın neden bu kadar etkilendiğini açıkladı.
Gazeteci arkadaşımız Ceyhun Özgönülİ Adana’nın Deprem Dedesi Melih Balki ile aralarında Adana’nın da bulunduğu Kahramanmaraş Elbistan ve Pazarcık merkezli depremi konuştu. Ceyhun Özgönül’un sosyal medya hesabından paylaştığı röportaj şöyle:
“Deprem uzmanı Melih Baki’ye HERKESİN MERAK ETTİĞİ SORUYU sordum. “Sulu ve yumuşak zemin denilen Güney Adana'da çatlak olmazken, SAĞLAM ZEMİN DENİLEN KUZEY ADANA NEDEN YIKILDI?”
Bu soru tüm Adanalıları düşündüren soruydu.
Öyle ya, bize yıllarca “Kuzey Adana’nın zemini serttir, kaya gibidir. Sert zeminlerde yapılar daha sağlıklı, deprem etkisi daha az olur. Sulu ve sıvılaşmış, alüvyonlu zeminde binalar daha kolay hareket ederler, hasar daha çok olur” demişlerdi.
Fakat 6 Şubat günü Kahramanmaraş merkezli depremde, Kuzey Adana’da özellikle sanki nokta atışı yapılır gibi Turgut Özal ile Süleyman Demirel Bulvarları arası 15 apartman çöker, yüzlerce ağır apartman hasar alırken; Sular semtinin aşağı tarafında, hani o eski Adana’nın alüvyonlu, taban suyu yükselmiş, zemini sıvılaşmış ve tehlikeli denilen bölgelerinde; Ziyapaşa Bulvarı’nda, Gazipaşa’da, Cemalpaşa’da, Reşatbey’de, Hürriyet’te, Obalar’da, Dağlıoğlu’nda bir çatlak bile olmadı.
Peki, neyi yanlış biliyorduk ya da bize neyi yanlış söylediler?
En iyisi daha önce yaptığım birçok röportajda özellikle de Kahramanmaraş ve Hatay’daki riske dikkat çeken ve ne yazık ki dediği de çıkan Jeofizik Mühendisleri Odasının efsane Başkanı Melih Baki’ye sormaktı.
Bu kez 2019’daki gibi yüz yüze görüşmek mümkün olmadığından Melih hocama yazılı olarak şöyle sordum:
“Sevgili hocam. Güney Adana'da hiç hasar yokken Kuzey Adana'da deprem hasarının çokluğu, yıkılan binalar, daha önemlisi her 10 binadan 2 sinin hasarlı olması, bunların Güzelyalı, Kurttepe, Huzurevleri civarında (Mavi bulvar ile Demirel bulvarı arası) yoğunlaşması ve Kuzey Adana fay hattının etkisini nasıl değerlendirir misiniz?”
Melih Baki bu soruya şu cevabı verdi:
“Adana'daki fay hatlarıyla ilgili değil. Oluşan 7.6, 7,7 depremleri yüzeye yakın oldu. 5-7 km derinlikte oldu. İnanılmaz enerji boşalımı oldu. Deprem dalgası sert zeminlerde hızlı geçer. Yumuşak alüvyon zeminlerde yavaş ilerler. Çukurova ilçesi, Sarıçam çok etkilendi sert zeminlerde, zemine uygun yapılmayan binalar yıkıldı, ağır hasar gördü…”
Bugünlerde doğal olarak çok yoğun olan Melih Baki hocamdan kısa ama net bir yanıt aldığımı sanıyorum.
1998’deki Ceyhan Depremi yerin 32 km, yani çok daha derindeydi ve 6.3 şiddetindeydi.
Bu depremin ise hem şiddet olarak çok daha fazla hem de yüzeye çok yakın (5 km). Baki’nin söylediğine göre, yüzen dalgaları sert zeminleri daha çok sallarmış.
Yani, yine de aslında kabahat (!), burada yüzeyden gelen zemin dalgalarında değil, bu inşaatların yüzey dalgalarını da karşılayacak yapıda yapılmamaları olmalı…
Yoksa niye yan yana binalardan biri yıkılırken diğeri taş gibi ayakta kalıversin.
Tabi sorulacak bir dolu soru daha var ama…
Bunlar Jeofizik Mühendisliğinin konusu değil!...
Adanalılar olarak yıllardır muhataplarına soramadığımız, sorsak da yanıtını alamadığımız, alsak da çarpıtılmış yanıtlar aldığımız sorular var ve sanıyorum bunun asıl suali de cevabı da ancak “başka ve çok yüksek makamlar(!)” tarafından sorulabilecek...