CHP’Lİ SEÇMENİN YÜZÜNÜ GÜLDÜRMEYENLER…

CHP’ye kimse “kurtuluşunu” partisi değil demiyor!

CHP’ye kimse “kuruluşun” partisi demiyor!

CHP’ye kimse Atatürk’ün “kurduğu” parti değil demiyor!

CHP’nin “parti içi demokrasi” anlayışının olmadığı ileri sürülüyor!

Siyasi partiler yasasını anti-demokratik bulmakla birlikte, parti içinde de anti-demokratik tutumun sergilendiği belirtiliyor!

Milletvekili adayı belirlemede, anakent belediye başkan adayları belirlemede, il/ ilçe belediye başkan adayları belirlemede, belediye meclis üye adayları belirlemede, en küçük bir ilçede parti yönetimine gerecek isim belirlemede “parti içi demokrasinin” işlemediği öne sürülüyor!

Yeniden anımsatayım, geçmiş dönem yerel seçimlerinde Adana’da yaşananlar unutuldu mu, parti üyelerinin üstünün çizildiği unutuldu mu, örgütün istencinin tırpanlandığı unutuldu mu, “isimlerin” örgüt içerisinde tutunamadığı/ sesinin kesildiği unutuldu mu?

“Bunların hiç biri olmadı, düştesin” desin/ inandırsın alnından öpeceğim!

***

Bu koltuk, bu kariyer “ne önemli” şeymiş demek ki…

Halka binbir söz ver, “-cak, -cek” beklentisine boğ, seçmenin gelecek umudu ol, işbaşına gelince de “olmuyor, enkaz devraldım, burası bildiğiniz gibi bir değil” yakınmalarına başla!

Seçmenin duygularıyla oynamak, umudu sayılıp bir köşeye bırakmak, “seçmenin istenci” olduğunu sıkça vurgulamak…

Sonra biri çıkıp da “yeter yaptıklarınız, bu böyle yürümeyecek” dediğinde de;

Adı “bunu yapmamalıydı” olsun!

Adı “oyunu bölen” olsun!

Adı “çatlak ses” olsun!

Yapmayın ama; her şeyin sizin isteminize göre kurgulandığı bir dünya yok ki;

Yurttaş yaşadığının, acısının, doyumsuzluğunun, sancısının, kanayan yanının bilincinde…

***

“Nasıl olur böyle” sorusu öyle çok soruluyor ki…

Nedeni de “olağanüstü bir süreçten” geçtiğimizden; CHP’de “ayrı bir ses” olmanın, CHP’den ayrılmanın zamanı mıymış; öyle söyleniyor!

Öyle bir zaman varmış gibi…

Yıllardır seçimleri izlerim; her seçim önemlidir, susulması gerekir, denilenlere uyulması gereklidir, aykırılık yapılmaması önerilir…

Sonra olanları herkes biliyor; her şey koltuğa oturan için!

Biraz daha ayrıntıya giden var…

Bu CHP’de ayrı ses olmalar var ya; bunlar “iktidarın” destekledikleriymiş, bunlar “iktidardan” güç alıyormuş, bunlar CHP’yi küçültüp/ “iktidarın” yaşam süresini uzatıyormuş…

Yaşananları görmesek inanacağız da…

Meral Akşener MHP’den ayrıldığında “ödünç milletvekili” verip seçime girmesini sağlayan CHP yönetimi değildi sanki…

Ya da Ali Babacan ile Ahmet Davutoğlu için bile aynı “ödünç milletvekili” olayına sıcak bakıldığını belirten genel başkan değildi sanki…

MHP’den, AKP’den ayrılanların parti kurma süreçlerinde yanlarında olacaksınız, bunu bir “demokrasi hareketi” olarak değerlendireceksiniz, yanlarından ayrılmayacaksınız, alanlarda “devrimcilikten” söz edeceksiniz, yeni parti kuran sağdan gelen isimlere “biz sizden daha iyi muhafazakarız” diyeceksiniz, yeri geldiğinde “sol” olmayı yadsıyacaksınız…

Bunların “duyarlı/ tutarlı”, ideolojisine inanan CHP seçmenini düşündürmediğini mi söylüyorsunuz?

Yapmayın!

***

CHP’ye kimde “kurtuluşunu” partisi,

CHP’ye kimde “kuruluşun” partisi,

CHP’ye kimse Atatürk’ün “kurduğu” parti…

CHP”, bu halkın partisi... Kimsenin kendini koruyucu olarak ortaya atmasına gerek yok!

CHP’yi “koruma” sözleriyle “bu güne” getirenleri, seçmenlerinin yüzünü güldürmeyenleri de herkes biliyor/ görüyor/ yaşıyor…



BELEDİYE KÜÇÜK SAAT’E NEDEN BAKMIYOR?

Küçük Saat’ti, hemen yanındaki defterdarlığı, ara sokaklarını, caddelerini bilmeyen yoktur!

Burası Adana’nın “her an” en kalabalık yerlerinden birisidir!

Cadde boyunca dizilen mağazalar, bu covid 19 sürecinde bile buranın yoğunluğunu azaltmadı!

Her an kalabalık, her an insanlar iç içe, her an araçlar üst üste, her an trafiği dolaşık…

Bu kış günlerinin gerek yağışlı, gerekse kurak günlerinde yaşanan sıkıntıyı herkes bilse de sanırım belediye; ne biliyor, ne görmüşlüğü var, ne de böyle bir durumun olma olasılığı üzerinde duruyor!

Sanmıyorum…