“CİNSİYETÇİ, AYRIMCI POLİTİKALARDAN VE UYGULAMALARDAN VAZGEÇİLMELİ
Manşet Haber 7.03.2018 13:03:07 0

“CİNSİYETÇİ, AYRIMCI POLİTİKALARDAN VE UYGULAMALARDAN VAZGEÇİLMELİ'

“CİNSİYETÇİ, AYRIMCI POLİTİKALARDAN VE UYGULAMALARDAN VAZGEÇİLMELİ'

Adana Barosu Kadın Hakları Komisyonu cinsiyetçi ve ayrımcı politikalardan ve uygulamalardan vazgeçilmesini istedi.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle Adana Barosu Mahmut Esat Bozkurt Salonu’nda gerçekleşen basın toplantısında konuşan Baro Başkanı Av. Veli Küçük, Türkiye'de 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününün ilk kez 1921 yılında 'Emekçi Kadınlar Günü' olarak kutlanmaya başlandığını ve 1975 yılından itibaren de yaygın olarak kutlandığını söyledi.
Baro Başkanı Av. Veli Küçük, 2017 yılında 409 kadın cinayeti işlendiğini, 387 çocuğun cinsel istismara uğradığını ve 332 kadına cinsel şiddet uygulandığını belirtti. 2018’in ilk iki ayında ise 36 kadının erkek şiddeti sonucu öldürüldüğünü ifade eden Adana Baro Başkanı Av. Veli Küçük, konuşmasında şu görüşlere yer verdi:
'Türkiye’de ise, 25 ve daha yukarı yaşta olan ve okuma yazma bilmeyen toplam nüfus oranı yüzde 5,4 iken bu oran erkeklerde yüzde 1,8, kadınlarda yüzde 9’dur.
61 ülke arasında kadınlar üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, dünyadaki okuryazarlık düzeyi sıralamasında ülkemiz 50’nci sırada yer aldığını ortaya koydu. Okuryazarlık düzeyinin en yüksek olduğu ülke Finlandiya.
Türkiye’de kadınların istihdam oranı ise 27,5 iken Avrupa Birliği üye ülkelerinin istihdam oranı incelendiğinde; kadın istihdam oranının en yüksek olduğu ülke yüzde 74 ile İsveç iken en düşük olduğu ülke yüzde 42,5 ile Yunanistan'dır.
Kadınlarımız sosyal güvencesi olmadan çalıştırılmaktalar. Kadın emeği daha düşük ücretlendirilmekte, çalışan kadınların çocuk bakım hizmetleri de yetersizdir. Kayıt dışı sektörlerde, alelade geçici-gündelik işlerde çalıştırılmaktadır.
Kadınlar, özel istihdam bürolarında esnek, keyfi ve sigorta güvencesinden mahrum, sendikasız çalıştırılmaktalar. Kadının yeri evidir anlayışı halen hüküm sürmektedir. Kadın işgücünün yüzde 71'i kayıt dışına itilmiştir. Yüzde 85'i genelde ücretsiz aile işçisidir. Hamilelik, doğum, çocuk bakımı gibi nedenler kadınlarımızı çalışma hayatından uzaklaştırmaktadır. Kadınlar, yaşamımızda doğumdan ölüme kadar, her anında varlıklarıyla onurlandığımız, ihtiyacımız olduğunda desteklerini esirgemeyen, eğiten yetiştiren bizi biz yapma, yolunda yüreklerindeki sevgi ve şefkati karşılıksız veren fedakar insanlardır
Türk Kadını hakkında devletimizin kurucusu Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 'Dünyada hiçbir milletin kadını ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluş ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar hizmet gösterdim' diyemez, şeklindeki sözleriyle kahraman kadınlarımıza verdiği değeri ve önemi vurgulamıştır. Ülkemizin gelişmesinde ve çağdaşlaşmasında büyük emekleri bulunan kadınlarımız, toplumsal ve ekonomik yaşamdaki gelişmelerin en temel öğesidir.
Kadınlarımıza ne kadar çok fırsat sunabilir, pozitif ayrımcılığı en iyi şekilde uygulayabilirsek, millet olarak o oranda güç kazanırız. Kadınlara yönelik ayrımcı, dışlayıcı ve şiddet içeren uygulamalar sona erdirilebildiğinde, geleceğe daha da güvenle bakabiliriz. Bunu tam anlamıyla sağlamak için de toplumun tüm kesimlerinin katkı sağlaması gerekmektedir
Biliyoruz ki kadınlarımızla dayanışarak özgürleşeceğiz. Şiddetten ve ayrımcılıktan uzak bir gelecek diliyoruz.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Kadınlar Günü hepimize, tüm kadınlara ve herkese kutlu olsun! '
'OMUZ OMUZA VERİLEN GÜNDÜR'
Kadın Hakları Komisyonu Başkanı Av. Deniz Eylem Coşkun, ise şöyle konuştu:
'8 Mart; Dünya Kadınlarının taleplerini birlikte daha gür haykırdıkları, kendilerini toplumda eşit bir birey olarak yok sayan çağdışı zihniyetlere karşı çıktığı, kadını sömüren, aşağılayan, yok eden sistem ve zihniyetlere karşı omuz omuza mücadele verdiği gündür.
Kadına yönelik ayrımcılığı, dünyada sömürünün, şiddetin, eşitsizliğin, yoksulluğun artmasına neden olan sistemden ayrı düşünmek mümkün değildir. Bu nedenle temel olarak bu sistemin değişmesi sağlanmadan kadın sorunlarına çözüm bulmak mümkün olmayacaktır. Cinsiyet ayrımının ortadan kaldırılmasıyla özgür, eşit bir birey ve toplum oluşumu sağlanabilir.
Ülkemizde toplumsal cinsiyet ayrımcılığı; aile içinde başlayarak, toplumun her alanında var olmaya devam etmektedir. Tarihsel, kültürel ve dinsel bir takım gerekçeler üretilerek kadınlar eğitimden, iş hayatından ve toplum yaşantısından uzaklaştırılmaktadır.
'KADIN YERİ EVİDİR ALGISI OLUŞTURULMAKTADIR'
Ülkemizde nüfusumuzun yarısını teşkil eden kadınlarımız; yaşamın her alanında varken; karar alma organlarında, istihdamda, eğitimde politikada aynı oranda temsil edilememektedir. Bunun yanında kadına ve çocuklara yönelik şiddet ve cinsel istismar sistematik bir şekilde artmaktadır. Kadına yönelik şiddet ve cinsel istismarın artmasını, görünürlüğün ve farkındalığın artmasıyla açıklanmasını kabul etmiyoruz. Kadına yönelik şiddet ve istismarın artmasında kadına yönelik politikalarda sistemli bir geriye gidişin etkisi büyüktür. Eğitim müfredatı ile toplumsal cinsiyet rollerindeki eşitsizlikler pekiştirilmekte, dini referanslar dikkate alınarak kanuni düzenlemeler yapılmakta, kesintisiz zorunlu eğitim süresi kısaltılmakta, kadına yönelik şiddet haberlerinde medyada eril dil kullanılmakta, kadının asıl görevinin annelik ve esas yerinin ev olduğu algısı yaratılarak kadının sosyal yaşamda yer alması kısıtlanmaktadır. Kamusal alanların kadınlar için güvenilir hale getirilmesi sağlanacağı yerde kamu hizmetleri toplumsal cinsiyet ayırımına yol açacak şekilde verilmekte, failin fiili tartışılacağı yerde kadının şiddete uğramasına bulunduğu yer, zaman ve giyiniş biçimleri mazeret olarak kullanılmaktadır.
'CİNSİYETÇİ VE AYRIMCI POLİTİKALARDAN VE UYGULAMALARDAN VAZGEÇİLMELİDİR'
Kadına yönelik şiddetin önlenmesi, toplumsal cinsiyet eşitsizliği problemi; ekonomik ve toplumsal hayatın eşitlik ilkesi kapsamında düzenlenmesiyle mümkündür. Kadınları toplumsal hayat dışına itmeye çalışan, cinsiyetçi ve ayrımcı politikalardan ve uygulamalardan vazgeçilmelidir.
Laik eğitim sistemi her türlü toplumsal cinsiyet eşitsizliğin kaldırılması için bir zorunluluktur. Yine 12 yıl kesintisiz zorunlu eğitim kız çocuklarının birey olmasını sağlayacak önemli bir olgudur. Politik dil kullanımının ve özellikle Diyanet İşleri Başkanlığınca yapılmakta olan kadına yönelik cinsel tanımlamaların mevcut yasalarla çelişkili olmaması sağlanmalıdır. Aile kavramı kullanılarak; kadına yönelik şiddette ve aile mahkemesinin görevli olduğu alanlarda ve davalarda arabuluculuk ve uzlaştırma yöntemleri kabul edilmemelidir. Kadına sadece ailenin bir parçası gören politik, kültürel anlayış değiştirilerek, kadının eşit ve özgür birey olduğu kabul edilmelidir.
Bizler; Adana Barosu olarak; Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonu (TÜBAKKOM) üyesi olarak; kadınlarımızın cumhuriyet devrimleri kazanımlarından ödün vermeyeceğimizi; kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kalktığı, kadının birey olarak var olduğu, özgürlüklerinin kısıtlanmadığı, şiddettin ve istismarın önlendiği, barışın sağlandığı bir Türkiye ve dünya istediğimizi bir kez daha kamuoyuyla paylaşıyoruz. '

Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor

YAZARLAR

11.1° / 4.4°