COVİD 19 'SINAMA ALANI'-

23.11.2020 23:23:17

COVİD 19 'SINAMA ALANI'-


/1

Siz hem covid 19’dan kurtuluş için tüm yolları zorladığınızı anlatacaksınız,

Siz hem ülkenin üreticilerinin önünü kesecek kararlar alacaksınız,

Siz hem tarlada hasat bekleyen ürünün emeğini yok sayacaksınız,

Siz hem de yurttaşları evlerine tıkıştırarak bağışıklık sistemlerini koruyacaklarına inandırmaya çalışacaksınız herkesi!

Bunda bir yanlışlık olmalı…

Toprağı ekecek üreticinin önündeki tümsekli yolları kaldırmadan bunu başarmanın yolu yok ki!

Ne ekonomik bunalımdan, ne salgın kıranından, ne bağışıklığın istenilen biçimde olmasını beklemeden, ne de toplumsal kırılmalardan…

Ne denli önemsenir, ya da ne denli önemli sayılması gerekir onu sonra konuşuruz da; Birleşmiş Milletler yapısı içinde çalışmalar sürdüren Dünya Gıda Programı’nın en etkili ismi David Beasley, zaman zaman ileri sürdüğü düşünceleriyle toplumun ana damarına basıyor!

Beasley, bu yıl Nobel Barış Ödülü’nü kazanmalarını değerlendirirken, dünyada 690 milyon aç insandan her birinin erinç içinde, açlık çekmeden yaşama hakkı olduğunu ileri sürüp “Çatışmanın olduğu yerde açlık vardır. Açlığın olduğu yerde de genellikle çatışma vardır. Bugün gıda güvenliği, barış ve istikrarın birlikte yürüdüğünü hatırlatmak isteriz. Barış olmadan küresel hedefimiz olan sıfır açlığa ulaşamayız” diyor.

Beasley’in üstünde durulması gereken son tümcesi şu: Bizim yaptığımız işi gözler önüne sererken aynı zamanda dünya liderlerine gelecek yılın daha da kötü bir hal alacağını anımsatmak gerekir. Milyarlarca dolarımız olmadan, 2021’de korkutucu boyutlarda kıtlık yaşanacak!

Kıtlık; onun için üretim gerekli deniyor!

Bu yurt için, “aslan” ağızlarını açarak her çırpıda “sonsuz” sevgilerini sıralayanlar; doğurmaya anaç toprağı işleyecek elleri boş bırakmakla hem insanları kıtlığa sürüklemek, hem de ülke ekonomisini “anlamayacakları” biçimde kısır döngüye itelediklerini bilmeli!

Beasley’in sözünü yinelersek; 2021’de korkutucu boyutlarda kıtlık yaşanacak!



/2

Covid 19 sürecinin bugün “en çok” konuşulanı aşı…

Anlamakta zorladığım yer şu: siz insanınızın gereken bağışıklığa kavuşması konusunda “devlet olarak” el uzatılmadıkça, yurttaşın beslenmesini/ doymasını sağlamadıkça bir başına “aşı” ne yapacak?

Covid 19 konusunda “söz söyleme” yetkinliğinde olduklarını ileri sürenler, “aşı bir koruyucudur, hasta iyileştirici değil, aşı olan taşıyıcı olabilir” diyor!

Sakının, insanları bir şeyler için deniyorlar olmasın!

Dünyada birkaç ülkede aşı çalışmaları yapılırken, bizde de “yerli- milli” koronavirüs tedavisinde kullanılan Favicovir ilacı gündeme geldi geçtiğimiz günlerde.

CHP Ankara Milletvekili Murat Emir’in gündem getirdiği konu “2 Haziran’da Sanayi Bakanı büyük bir müjde verdi dedi ki ‘Medipol ile bir ilaç firması ortaklığında yerli ‘favipiravir’ üreteceğiz.’ Söz verdiler ama o ilaca ruhsat verebilmek için daha önce martta, nisanda başvurmuş olan 3 firmanın başvurusu beklettiler” biçiminde yer aldı!

“Yerli- milli” olarak tanıtılan Favicovir ilacın bizimle ilgisinin olmadığını, “Medipol’ün ortaklaştığı Atabay firması Temmuz ayından sonra 2 bin 222 kilogram yani 280 bin kutuluk Hindistan’dan favipiravir hammaddesi dışalımı yaptığını” ileri sürüldü!

Burada, özellikle Medipol’e dikkat! Bir de ilk başvuruların bekletilmesine…

İnsanlar doyumsuzluktan/ eve ekmek götüremediklerinden için için sızlanırken, hergün karşımıza çıkıp “tablo açıklamayı” görev sayanları tanımadan/ bilmeden olmuyor kanımca!

Aşı/ ilaç derken, bir de “acı reçete” düştü ocağa; duydunuz mu?



/3

Aylardır, covid 19 öncesine döndürülecekmiş gibi “inandırıcılıktan” uzak sözler söyleyenler “doğru” olmadıklarını biliyorlar! Covid 19 bitse bile covit 20’nin kapıda beklediği öngörüsünü unutmamaları gerek!

Adına komplo mu, ya da paranoyamı “ne” denirse densin; artık eskisinin olmayacağı unutulmamalı!

En son bülteninde Bill Gates, “Virüsün yaşamımızın her bölümünde ne kadar yıkıcı olduğu düşünüldüğünde, toplumun sonsuza dek değişeceğini varsaymanın güvenli olduğunu düşünüyorum” diyor; değişimin sürekliliğinden söz ediyor!

Toplum bir şeye alıştırılıyor!

Bu aslında, beşyüz metrekarelik alana dikilen beton yapılara “bir köy” kalabalığı tıkıştırılmakla başlandı! Ardından “hepsi” birbirine küs gibi/ birbirini tanımaz/ komşusu ne yapsa da ilgilenmez biçimde yaşamını sürdüren bir toplum ortaya çıkardılar!

Sokağa çıkma, ya da kısıtlamalara uyma konusunda “zorlanan katman” düşünüldüğünde, komşuluk bağları yüksek yerler akla gelir haklı olarak; doğrudur, mahalle komşularını görmeden, onlarla söyleşmeden yaşamın sürebileceğine inanamazlar!

Sistem, istediğini başarıyor! On yıl önce “sokakta/ evde/ okulda/ çarşıda” herkesin akıllı telefonun tutsağı olacağı söylese “kim” inanırdı; şu an akıllı telefon üzerinden yapılmayan “iş” yok!

Covid 19 bu güne değin yaşananların “sınama alanı”; biliniz!



1

“TÜRKİYE’DE HER İKİ KİŞİDEN BİRİ ANTİDEPRESAN KULLANIYOR!”

2

YÜREĞİR’DE ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLAMASI

3

SASA’DAN İŞÇİLERİN MAAŞ AÇIKLAMASI

4

GÖZLÜKLERİNBDEN KURTULDU

5

12.ULUSLARASI ADANA VETERANLAR TURNUVASINDAN REKOR