Eğitim Sen Adana Şube Başkanı Ahmet Karagöz, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında başlatılan ve darbecilere yönelik olduğu iddia edilen soruşturmaların, OHAL KHK’ları dayanak yapılarak kamuda gerçekleştirilen açığa almalar ve ihraçların, siyasi iktidarın elinde tehlikeli bir silaha dönüştüğünü savundu.Adana İnönü Parkında “Darbe Fırsatçılarına Boğun Eğmeyeceğiz” eylemi gerçekleştiren Eğitim Sen Adana Şubesi üyeleri ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri attıkları sloganlarla iktidarı eleştirdi. CHP Adana Milletvekilleri İbrahim Özdiş ve Zülfikar İnönü Tümer’in de katıldığı eylemde konuşan Eğitim Sen Adana Şube Başkanı Ahmet Karagöz, şu görüşlere yer verdi:
“AKP, 15 Temmuz darbe girişimini fırsata çevirerek darbeyle alakası olmayan ama kendisine muhalif olan herkesi susturmanın derdine düşmüştür. Evrensel hukuk ilkeleri çerçevesinde hareket etmek yerine, adeta hukuka düşman kesilenler, Meclisi devre dışı bırakarak OHAL’i kendi hukuksuzluklarına kalkan yapmaktadır. Ülkeyi kendi siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda yeniden inşa etmek isteyenler, karşılarında duracak hiçbir örgütlü güç istememektedir.
Okullarda, üniversitelerde özgür düşünen, sorgulayan, eleştiren nesiller yetiştirilmesinden rahatsızlık duyanlar darbe fırsatçılığı yapmaktadır. Eğitimde yaşanan dinselleştirme karşısında laik-bilimsel eğitimi savunanlar, eğitimde yaşanan ticarileştirmeye karşı herkes için eşit ve parasız eğitim için mücadele eden eğitim ve bilim emekçilerinin iktidarın ve yandaşlarının hedefinde olması şaşırtıcı değildir.
Hükümetin, arkasına sığındığı OHAL kalkanıyla, yıllardır eğitim ve bilim emekçilerinin örgütlü mücadelesi karşısında yapamadıklarını, darbe fırsatçılığı üzerinden yapmak istediği anlaşılmaktadır. Başbakan’ın son günlerde yaptığı açıklamalar, ortada suç unsuru olarak değerlendirilecek hiçbir somut delil, soruşturma ya da yargılama yokken, sadece siyasi tasarruflar üzerinden hareket edildiğini göstermektedir.
Hükümetin kendileri gibi düşünmeyen, haksızlıklar karşısında sesini yükseltenlere karşı ne kadar tahammülsüz olduğu bilinmekte, en temel sendikal eylemler bile suç kapsamına alınarak yasa dışı bir şekilde suç üretilmek istenmektedir. Çerçevesi Anayasa, yasalar ve uluslararası sözleşmelerle çizilmiş bulunan sendikal eylem ve faaliyetlerin, sırf hükümet politikalarına ters düştüğü için soruşturma konusu yapılması kabul edilemez. Sendikal eylemlerin siyasi baskı ve yönlendirmelerle suç kapsamına alınmak istenmesi, gücünü yasalardan alması gerekenlerin hukuku ayaklar altına alarak göz göre göre suç işlemesi anlamına gelmektedir.
OHAL hukuku dayanak yapılarak yeni tasfiye girişimleri ve hak kayıplarının hayata geçirilmesi asla kabul edilemez. Bugün oluşturulan “puslu havayı” fırsat bilerek hareket edenler, yaptıklarının bedelini hukuk karşısında mutlaka ödeyecek, kimsenin yaptığı yanına kalmayacaktır. Eğitim emekçileri bugüne kadar hiçbir baskı ve tehdit karşısında diz çökmemiş, savunduğu ilke ve değerlerden taviz vermemiştir. Bunu eğitim emekçileri de, bizlere saldırarak kendi suçlarını gizlemeye çalışanlar da çok iyi bilmektedir.
Hükümet, yeni eğitim yılına sayılı günler kala telafisi mümkün olmayan sonuçlara ve kaosa yol açacak çocuklarımıza ve eğitim emekçilerine büyük mağduriyetler yaşatacak yasa dışı adımlar atmaktan vazgeçmeli, hukuka ve yasalara saygılı olmalıdır.
Yaşamın her alanında kendisine mutlak itaat isteyen ve bunun için her fırsatı kullananların eğitim ve bilim emekçilerinin örgütlü mücadelesine yönelik her türlü yasa dışı müdahalesinin karşısında duracağımız bilinmelidir. Bizler çocuklarımıza ve öğrencilerimize onurlu bir gelecek bırakacağımıza söz verdik, sözümüzü mutlaka tutacağız.”