Tarih: 13.02.2023 23:05

'DEPREMİ BİLEN ADAM' ANLATTI:

Facebook Twitter Linked-in






Jeofizik Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Melih Baki, 4 Mayıs 2019 tarihinde Sözcü Gazetesi’nden gazeteci Ceyhun Özgönül ile röportajında neler anlatmış?





“Deprem kader mi? Peki öngörülebilir mi?”





Ceyhun Özgönül sordu Melih Baki anlattı:





Afrika itiyor, Toroslar yükseliyor. Bölgemiz kıpır kıpır. Çatalan ve Regülatör Köprü'nün daha da yükselttiği yeraltı suları bir dert, temellerden, bodrumlardan su çekmek ayrı bir sakınca. Adana, bir denizin üzerinde yüzüyor gibi. Peki risk en çok nerelerde? Namıdiğer 'Depremleri bilen adam' Melih Baki'ye sorduk:





1999 Marmara depremini bir buçuk ay önceden, 1998 Adana/Ceyhan depremini ise 23 gün önceden bilen ve ilgili makamlara yazı yazarak uyaran Jeofizik Yüksek Mühendisi Melih Baki ile bölgemizde son zamanlardaki sismik hareketliliği konuştuk.





Melih Baki kimdir?





Jeofizik yüksek mühendisi, deprem uzmanı, Jeofizik Mühendisleri Odası Adana Şubesi Eski Başkanı, TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası Genel Merkez Onur Kurulu Üyesi. Halen ilgili kurumlarca deprem araştırmaları alanında görevlendirilmekte ve aktif çalışmalarını sürdürmektedir.





1-Adana ve Güney Bölgesinin depremselliği hakkındaki son gözlemleriniz nedir?





Afrika Kıtası, Arap levhası ve Anadolu plakasının çarpışma merkezi Doğu Akdeniz Bölgesi’dir. Büyük depremler buralardan başlar. Afrika levhası yılda 6 cm hızla bölgemize doğru gelmektedir. Bu hız eskiden 2.5 cm olarak hesaplanırdı. Ancak şimdi yılda 6 cm olarak ölçülüyor. Bu, Toroslar’ı, Amanoslar’ı yılda 6 cm yükseltecek bir itme demek. Bu yüzden Doğu Akdeniz Bölgesi son yıllarda sismik aktivite bakımından en yoğun dönemini yaşıyor. Son 3-4 yılda oluşan depremler sürpriz depremler değil. Doğu Akdeniz Bölgesi, Adana ve Güney Bölgesi dahil, son yılların sismik etkinlik açısından çok hareketli bir sürecin içine girdik. Deprem açısından sıkıntılı bir sürecin içindeyiz.





2-En fazla risk taşıyan bölgeler hangileri?





Ege Bölgesi, Denizli, Hatay, Hassa, Kahramanmaraş, Malatya sismik (deprem )açısından sıkıntılı bir sürecin içindedir. Bölgemizde özellikle Hatay, Hassa, Kahramanmaraş’ı kapsayan bölge çok iyi izlenmesi gereken bölgelerin başında bulunmaktadır.





3-Adana’da Çatalan barajı şehri içme suyu açısından rahatlattı. Ancak yeraltı sularının yükselmesinin yarattığı riskler nedir?





Çatalan içme su projesi öncesi, Adana’da içme, kullanma suları yeraltı su kuyularından temin ediliyordu. Bu kuyuların tamamı şehir merkezindeydi. Günde ortalama 2-2.5 milyon metreküp su kullanılıyordu. O zaman yeraltı suları 7-14 metre derinlikteydi. Çatalan içme su projesinin devreye girmesiyle kuyuların tamamı kapatıldı. Bu durum yeraltı su seviyesinin doğal haline gelmesine (yükselmesine) neden oldu. Bu da yetmedi. Regülatör köprünün bulunduğu yerde su tutulması, yeraltı suyunu doğal halinden 1.7-2.4 metre daha da yükseltti. Regülatör Köprü’nün yapılmasıyla da bu yeraltı su seviyesi daha da arttı. Seyhan Nehri’nden tahliye edilemeyen ve Regülatör Köprü’nün kapaklarının kapatılmasıyla tutulan su Adana’nın yeraltı suyuna yönelip, seviyenin deha da yükselmesine yol açtı. Bunları hep söyledik ama söylediğimizle kaldık. Bu durumun vahametinin farkına varılamadı. Tüm uyarılarımıza rağmen hiç bir önlem alınmadı. Birinci kanalın güneyinde kalan Adana kent merkezinde Çatalan içme su projesi öncesi yapılan birçok çok katlı bodrumlu yapıların, apartmanların, turistik tesislerin temel altları, bodrum katları su ile dolmuş durumda.





4-Yeraltı suyu çekilerek tahliye ediliyor, sakıncalı mı?





Adana kent merkezi zemin açısından kumlu çakıllı, siltli, killi birimler üzerinde kurulmuştur. Bodrum katları dolduran su kimyasal açıdan en büyük eritici. Temelline su işleyen binaların taşıyıcı sistemleri çürümüş durumdadır. Deprem olmasına gerek kalmadan Adana kent merkezinde bulunan çok katlı bodrumlu yapılar büyük risk altına girmiştir. Vatandaş doğru bilgilendirilmediği için ,bodrum katlarında dolan, yükselen suları motopompla çekiyor, su ile birlikte sürekli silt, kum çekiliyor. Bunun anlamı da temelin altının boşaltılmasıdır. Durum vahim. Zemin artık eski zemin değil. Bir deprem durumunda karşılaşacak durumu düşünmek bile istemiyorum.





5-Ceyhan depreminden bu yana depreme ne kadar hazır olduk?





Ceyhan depreminden bu güne kadar hiç bir hazırlık olmadı. Depremden depreme aklı başına gelen balık hafızalı bir toplum olduk. Bu konular Belediye meclislerinde gündeme getirilmesine rağmen hiç bir önlem alınmadı. Önlem bir kenara adım da atılmadı. Yapabilecekleri bir şey yokmuş! Yani, ‘felaket geliyorum’ diyor. Kimsenin umurunda olmuyor. insan hayatında daha kutsal, daha öncelikli bir şey var mıdır? Kamu yararından daha önemli daha öncelikli bir şey var mıdır? Ülkemizde belediyelerin görevi; modern yaşanabilir bir kent, planlı bir kent, afet riskine (deprem sel, heyelan) önlem alan bir kent yaratmaktır. Ama ülkemizde maalesef kentlerin şehirlerin katili belediyeler olmuştur! Denetim yok, kent bilinci yok, yağmur yağmasa felaket, yağarsa felaket! 15-20 dakika yağmur yağıyor kentleri sel basıyor, alt yapı yok, yöneticiler idare ettikleri yönettikleri kenti tarih boyunca geçirdiği afetlerden bihaberler. Doğanın boşaltım sistemleri olan dere yatakları pervasız bir şekilde imara açılmış, açılmaya devam edilmekte, heyelanlı alanlar imara açılmış, açılmaya devam ediliyor. Denetim yok. Asıl afet bu zihniyette! Sonuçta, çok ağır bedel ödenecek!





6-Doğu Akdeniz Bölgesi riskli bir zemin üzerinde mi?





Çukurova havzası, tarih boyunca büyük afetlere maruz kalmış. Ceyhan nehri eskiden Kısık Boğazını kullanarak İskenderun Körfezine dökülürdü. Üçtepe, Ceylan Tepede oluşan volkanik hareketler sonucunda akan lavlar kısık boğanı kapatmış. Ceyhan nehri büyük bir göle dönüşmüş, bir depremle Adana’ya yönelmiş, Seyhan nehri de o zamanlar Adana’dan Tarsus’a doğru akıyordu. Seyhan ve Ceyhan nehirleri 6 defa birleşip ayrıldı. Her birleşip ayrılma bir depremle gerçekleşti, kent merkezinde onlarca defa yatak değiştirdiler ve kent bunların üzerine kurulu. Şehirlerimiz adeta bir denizin üzerinde kurulu. Doğa koşuları her an değişebilir, her an büyük bir felaketle karşılaşabilir. Belediyeler bu durumları göz önüne alarak kentleşme, yapılaşma, imarı ona göre yapılmalıdır. Ne yazık ki bugüne kadar bu durumu bilip kentteki imarı yapılaşmayı bu duruma uygun yapan bir tek belediye başkanı göreve gelmemiştir. Maalesef doğaya karşı duruşların bedeli er geç ödenir!..









Orjinal Habere Git
— HABER SONU —