Adana-Osmaniye Tabip Odası yönetimi 14 Mart Tıp Haftası kapsamında Gaziantep’te bir hasta yakını tarafından öldürülen Dr. Ersin Arslan anısına “Şiddet” konulu panel düzenledi.
“Hasta ve hasta yakınları şiddete neden başvuruyor? Hekimler şiddete neden uğruyor? Hukuksal, Sosyolojik, Toplumsal Boyutu”nun ele alındığı panele konuşmacı olarak Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Deontoloji Anabilim Dalından Prof. Dr. Selim Kadıoğlu, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyoistatistik Anabilim Dalından Doç. Dr. Gülşah Seydaoğlu, Adana Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinden Uzman Dr. Zahide Olgun Henzel, ve ATO Avukatı Ebru Atıcı Sevindik katıldı.
TOPLUMSAL ŞİDDET YOK OLMALI
Panel Moderatörü Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Halit Atik, sağlık kurumlarındaki şiddetin hasta ve hasta yakınları tarafından veya diğer herhangi bireyden gelen, sağlık çalışanı için risk oluşturan tehdit davranışı, sözel tehdit, fiziksel saldırı ve cinsel saldırıdan oluşan durum olduğuna dikkat çekti ve şöyle konuştu:
“ Sağlık çalışanlarının şiddete maruz kalma oranı %49-92 arasında değişmekte olup en çok acil servislerde uğranmaktadır. Şiddetin oluşmasının nedenleri konusunda hekimler üzerinde yapılan bir araştırmada toplumun ekonomik ve kültürel düzeyi, medyanın rolü, sağlık politikalarına-hizmetlerine yönelik olumsuzlukların sebebi hekimlermiş gibi gösterilmesine, politikacı ve yöneticilerin popülist yaklaşımları, hasta haklarının abartılı şekilde sunulmasına, çalışma koşulları ve ortamın uygun olmamasına, kabahatin birazda hekimlerde olduğu söylenmektedir. Ancak toplumsal şiddet yok olmadıkça sağlıkta yaşanan şiddette çözüme gidilmesi biraz zor olacaktır”
HEKİMLERE ŞİDDETİN ŞİDDETİ ARTTI
2003 ve 2011 yılında “şiddet nedir, nasıl algılanıyor” diye bir araştırma çalışması yaptıklarını belirten ÇÜ. Tıp Fakültesi Biyoistatistik Anabilim Dalından Doç. Dr. Gülşah Seydaoğlu,”Bu durumu sadece sağlık çalışanlarına değil aynı zamanda hizmet alan hastalara da sorduk. Sağlık çalışanları %81.1 oranında şiddete maruz kalmış. Beş kişiden iki tanesi nadiren, 44’ü sıklıkla şiddete maruz kalıyorum demiş. Kadın-Erkek ve şiddet türüne baktık. Hakaret, bağırma, küfür, sürgünle tehdit etmek. Fiziksel şiddet %22 o zaman da az değilmiş. Artıyor, artıyor dediğimiz şey aslında kişisel olarak artmadığını düşünüyorum. Şiddetin, şiddetinin arttığını düşünüyorum. Daha önce tartaklama, itekleme olan şey şimdi kafa, göz yarmacası şeklinde bir fiziksel şiddeti var. Burada ki doz çok önemli. Evet oran aynı ama dozunda ciddi bir şekilde artış var. Aslında şiddet uygulayan hastalar değil hasta yakınlarıdır. Şiddete maruz kalma çalıştığınız kurumlada çok ilintili Karşıyaka Devlet Hastanesinde şiddete maruz kalma oranı %97. Şiddet acillerde daha yüksek dahili birimlerde daha düşük. Kurumda güvenlik düşükse şiddete uğrama riskiniz 4-5 kat artıyor. Şiddet, hekimle ilgili değil kurumun sorumluluğunda. Kurum güvenliği sağlamalı. Yaşanılan şiddet olayları sağlık çalışanlarında yabancılaşmayı getirmektedir” diye konuştu.
AYRILMAZ BAĞ VAR
Hekime yönelik şiddete analitik bir bakışı anlatan Adana Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinden Uzman Dr. Zahide Olgun Henzel,”Tıp ve şiddet ilişkisi her ne olursa tıp etiği bana uygunluk esastır der. Dünyanın her yerinde bu böyledir. Tıp Acil, travmatoloji, psikiyatri gibi şiddet kökenli sağlık sorunlarıyla mücadele eder. Tıp şiddet kökenli sağlık sorunlarında bilirkişilik eder, adli tıp gibi. Tıbbı ilişki sırasında izleri görülen şiddet ve izlerini ihbar eder, acil pediyatri ve geriyatride olduğu gibi. Psikiyatride olduğu gibi şiddet eğilimlerini tedavi eder. Cerrahi dallarda radyolojide ve onkolojide olduğu gibi kim ve invazif müdahalelerde kontrolü şiddet uygular. Bir de hasta ve hasta yakınlarının sağlık personeline uyguladıkları şiddet vardır, acil ve kritik durumlarda olduğu gibi. Sağlık profesyonellerinin birbirlerine, hasta ve hasta yakınlarına eğitimsel, otoriter, yerarşik ilişkiler çerçevesinde uyguladıkları bir şiddet vardır. Bir de enteresandır hastalıkların birer saldırgan gibi tasarruf edilmesi vardır, atak geçirmek, yakalanmak gibi. Yani tıp ve şiddet ilişkisinde ayrılmaz bir bağ vardır” dedi.
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Deontoloji Anabilim Dalından Prof. Dr. Selim Kadıoğlu,”Gelişmişlik merdiveninde en basit canlıdan tek hücreliden bize kadar daima ortak olan bir şeyler var. Her şeyin açıklaması olarak değerlendirebileceğimiz iki temel kaygı var. Bireysel ve türsel varlığını sürdürme. Daha öncelikli soysal varlığını sürdürme kaygısı. Varlılarını sürdürme kaygısı ne zaman ortaya çıkıyor. Etçillerde avlanırken, etçiller gibi otçullarında eş rekabeti var. Bir de tehdit algısı karşısında hayvanların saldırgan davranışları söz konusu oluyor. Hekime karşı hasta saldırganlığı belki yanlış uyarılmış avcı refleksi olabilir derinde yatan. Ya da bir tür tehdit algısı bunun üstünde daha çok durmak lazım. Özellikle asimetrik ilişkinin tıbbi tarafında duruşumuz böyle bir algıyı yaratıyor diye düşünülebilir” diye konuştu.
SABİM’E HEKİMLERDE BAŞVURABİLİR
Saldırı halinde hekimlerin yapması gerekenleri anlatan ATO Avukatı Ebru Atıcı Sevindik,”İlk kural kaçmak. Kaçabileceğiniz yer yok ise saldırının niteliğine uygun öz savunma yapma hakkınız vardır. Mesela adam size saldırıyor, kaçamıyorsunuz karşılık verebilirsiniz. Kadınsanız karşınızdaki sizden güçlü ise saldırıyı engellemeye yönelik alet kullanmanızda serbest sayılabilir. Umarım ihtiyaç duymazsınız ama aklınızın bir köşesinde bulunsun. Kolluk güçlerine haber verilmeli. Soruşturma aşamasında deliller çok önemli. Söylenen sözleri yapılan hareketleri kayıt altına aldırın. Görgü tanıklarının tutanaklara imza atması çok önemli. Kamera kayıtlarının silinmesi önleyerek bir kopyasını saklanmalıdır. SABİM sadece hasta ve yakınlarının başvuracağı yer değil, hekimlerinde başvuracağı makamlardır” şeklinde konuştu.
Katılımcıların karşılaştığı problem ve merak edilen sorulara yanıt verilmesinin ardından Adana-Osmaniye Tabip Odası Başkanı Dr. Ali İhsan Ökten panelistlere tek tek teşekkür etti.