'DOMATES, BİBER, PATLICAN' ; ÇIKIŞ YOLU KUYRUĞU
'DOMATES, BİBER, PATLICAN' ; ÇIKIŞ YOLU KUYRUĞU
“Domates, biber, patlıcan”; çıkış yolu kuyruğu…
“Domates, biber, patlıcan” üçlemesini bizim kuşaktan sormalı…
O liseli yıllarımızda, Barış Manço’nun sesi yükselip sokak satıcılarının hoparlörüne yansımasıyla birlikte, kısık bir sesin ‘kavun da var, kabak da var, hıyar da var, karpuz da var’ fısıltısının verdiği haz…
O yıllar, bu denli edilgen değildik toprağa karşı,
O yıllar, bu denli binalara boğmamıştık,
O yıllar, bu denli ‘kapital’ peşinde değildik,
O yıllar, bu denli yaşam alanlarını yok etmiyorduk…
***
Evin önünde avuç kadar toprak alanı ya çiçeklerle, ya sebzelerle, ya ağaçlarla dolduruyorduk. Avuç kadar alan ekilebilecek ‘akla’ gelebilen her şeyi ekşiyorduk.
Domatesi, biberi, patlıcanı, maydanozu, dereotunu, tereyi, turpu ekiyor, gereksindikçe kullanıyor, ekecek alanı olmayan komşuya veriliyordu…
Kent içerisinde, kendi yaşam alanlarında yurttaş bunu yaparken sokak satıcısından, mahalle bakkalından, pazardan aldığı bir şey de olmuyordu!
***
“Toprağa bakarsan, toprak da sana bakar” diyordu büyüklerimiz. Toprağın işlemesini, suyun kullanmasını bilmek…
O dönemin siyasetçileri bile alanlarda ‘toprağı, suyu’ böyle anlatırdı. ‘İşlemesini, kullanmasını’ bilmenin önemi işler, yurttaşın alanlara sığmayan coşkusuna tanık olurlardı.
O yıllar bir de ne vardı biliyor musunuz?
Paketlenmiş tohum, ya da gübreyi kullanan çok azdı!
Genelde bir yıl önce ektikleri ürünün ‘anaç’ meyvelerin tohumları alınız, bir yıl sonra yeniden ekilirdi.
Köylerden torbalarla getirilen, adına ‘zibil’ denen hayvansal gübreler kullanılırdı.
***
Şimdi bu tür ekilen ürüne ‘organik’ adını verdiler…
Sonra n’oldu biliyor musunuz?
Kapital sahibinin dostu, üretenin sömüreni olan ‘kapitalizm’ iktidarda bulunan hükümetlerle işbirliği yaparak bir yandan ekim alanlarını, bir yandan üreteni, bir yandan tohumu, bir yandan kullanılan yan girdileri istedikleri gibi düzenlediler…
Önce ‘daha ucuz’ elde edilmesinin yollarını açtılar,
Ardından kimyasal gübreler sattılar,
Ardından gdo’lu tohumlar…
Bu her alanda ‘özendirme’ sürecidir, ya da bağımlılaştırma, alışkanlıklardan uzaklaştırma planı…
Sonra mı?
Tohumlarda hastalıklar,
Hastalık için tarımsal ilaçlar,
Yetmedi kimyasal gübre…
Ürünün, girdilerle birlikte büyüyün masrafları…
Evinin önünde değil bir avuç, bir dönüm toprağı olanlar bile kilit taşlarla kapatmayı yeğlediler. Gül dikmekten vaz geçti, ağaçları kesti, pazaryerlerinde, marketlerde nerede ekildiği-yetiştirildiği bilinmeyen ürünleri kullanmaya başladı.
Unutulmasın…
Bugün bile benzeri olaylar yaşanıyor, göz açıp kapayıncaya değin geçen zaman dilimi olarak ileride bugünlerde anımsanacak, anlatılacak!
Daha birkaç önce Şeker Fabrikalarının satılmasına ‘bugün’ kimler destek olmuşsa, inanın geçmişte de aynı ‘bakış’ onların yanındaydı!
N’olacak bundan sonra biliyor musunuz?
Fabrikalarda çalışanların birçoğunun işine son verilecek demiştik o zamanlar, bugün yaşanıyor. Fabrikalar üretimlerini düşürerek ekim alanlarının azalmasına neden olacakları gibi, buradan geçimini sağlayan üreticiler sıkıntılar yaşayacak. Bir süre sonra ekim azalacak! Fabrikalar üretimlerini artırmak isteyip, yurt içerisinde bulamadıkları ürünü dışarıdan daha ucuza getirdikleri anda da ülkemizde ‘pancar ekimi’ dibe vuracak! Pamukta yaşananları anımsayın. Buğday, mısır, et…
***
Sanırım yaşamın en zor ‘koşullarından biri de ‘çıkış yolu’ bulamamaktır!
Yapılan her şeyi ele-yüze bulaştırmaktır; bu, böyle olmuyor!
Ülkenin en önemli değerlerini elden çıkarmakla kalmayıp, ‘satılacak ne varsa satarım’ anlayışıyla seçim kazanan bir ‘iktidarın’, bu topraklarda üretilmesi gereken besinlerin bu denli ‘el yakıyor’ olmasına buldukları çözüm…
Bu ‘çıkış yolu’ bulamamanın kanıtı…
Bu yerel seçim öncesi ‘oyalama’ yolları…
Birkaç gündür ‘iktidarın’ sözcülerinin dedikleri anlaşılmaktan öte, tam bir rezillik.
Bu ülkenin yurttaşı işlenmiş ya da dış patentli-paketli ürünler için sıraya girip saatlerce kuyrukta bekledi de, “domates, biber, patlıcan” gibi bu topraklarda yetişecek ürünlerde aynısının yaşanacağını düşündü mü bilmem!
Ancak kapitalizmle birlikte, bu yaşananlara ‘gülücük’ saçanları görmeye çalışalım…
“Domates, biber, patlıcan…”