Adana'dan başladığımız yurt muhabirleri gezisine, Gaziantep, Kahramanmaraş, Adıyaman, Şanlıurfa, Hatay ve Mersin'in Anamur ilçesinde son verdik.
1992 yılının Ağustos ayının son haftasıydı, AA Adana Bölge Müdürlüğü'ne bağlı il ve ilçe fahri muhabirlerinin çalışmalarına destek olmak, muhabir olmayan ilçelere muhabir atamak, Ajansın yeni çalışma düzeni ve haber tekniği konusunda bilgi aktarmak amacıyla yaklaşık 3 hafta Çukurova'yı karış karış dolaşmak için bir plan yapıldı.
Geziye Adana'nın Aladağ ilçesinden başladık. Yurt muhabirlerini ziyaret gezisine Eylül ayı ortalarında Mersin'in Anamur ilçesinde son noktayı koymuş olduk.
-Sabah Valizle Geleceksin, Geziye Çıkıyoruz-
Cumhurbaşkanlığı muhabiri iken, Anadolu Ajansı Adana Bölge Müdürlüğüne Atanan Mehmet Aydın'la 1975 yılında stajyerlik döneminden tanışırız. Ankara Kalaba Ortaokulu’nda Öğretmen iken sınavı kazanmıştı. Gezi ile ilgili programı hazırlayan Bölge Müdürü Aydın, bir sabah haber toplantısında konuyu gündeme getirdi. Bana dönerek, "sabaha valizle gel, buradan yola çıkacağız" derken, "şaka" mı yapıyorsunuz deyince, "Haberciliğin şakası olmaz" karşılığını verdi. İnanmamıştım, ama yaptığı gezi planı ile ilgili dosyayı bana uzatarak, "İstersen bir göz gezdir, eksik varsa tamamlayalım “dedi.
Adana'dan başladığımız yurt muhabirleri gezisine, Gaziantep, Kahramanmaraş, Adıyaman, Şanlıurfa, Hatay ve Mersin'in Anamur ilçesinde son verdik.
Gittiğimiz illerde valileri, İlçelerde kaymakam, emniyet amirleri ve ilçe jandarma bölük komutanlıklarını ziyaret ettik. (O yıllarda bazı ilçede emniyet teşkilatı yoktu, jandarma vardı).
Konuyu uzatmayalım, Adana etabını Aladağ'dan başlattık Pozantı'da tamamladık. Pozantı kaymakamı, belediye başkanı ve ilçe emniyet amirinin ziyaretinin ardından soluğu soğuk su ve Pirzola diyarı Şekerpınarı' ndan aldık.
-Suya Girdik Ama Buz Sandık-
Mehmet Aydın suya girmeden dedi ki, "Sizler bu suya alışıksınız, ben değilim, risk alıyorum, kim soğuk suya dayanmaz, erken pes edip çıkarsa pirzola paralarını öder, kabul mü" "Ben" kabul" dedim. Sürücü Ali Oflaz ise "suya girmeyeceğim" dedi. Mehmet Aydın "Ali girmek istemiyorsa girmesin" derken ikimiz pantolonlarımızın paçalarını sıvazlayarak suya girdik.
Girmesine girdik ama su gerçekten buz gibiydi. Kaç dakika kaldığımı bilemiyorum, adım atacak takatim kalmayınca, "tamam pes ediyorum" dedim. Sudan çıkmasına çıktım lakin ayaklarımı yere koyarken zorlandım. Oysa aynı suya ilk girişim değildi, ama bu kez ayaklarım adeta buz kesilmişti. Sanırım biraz terli suya girmiştim.
-Gelsin Pirzola ve Şalgam, Rakısız da Olmaz-
İddiayı kaybetmiştik. Sıra yemeğe gelmişti. Yemeğe geçtik, Mehmet Aydın büro dışına çıktığında arkadaş gibi davranırdı. Sohbet ederken, bazen fıkra anlatırdı, otomobildeyken Aşık Veysel Şatıroğlu kasetini dinlerdi hep. Mehmet Aydın bana, "Haydi sipariş ver" dedi. Sipariş vermek kolay ama hala ısınmış değilim. Kemiklerim buz tutmuş sanki. Pirzola geldi, yanında buz gibi şalgam suyu. Mehmet Aydın gülerek dedi ki, "Sofrada eksik bir şey var. Bu iş böyle olmaz, pirzola şalgamsız, şalgam da rakısız gitmez"
-Ast Üst Yok, Memur Değiliz Gazeteciyiz-
Kuzu pirzolasını afiyetle yedik, sıra hesap vermeye geldi. Mehmet Aydın "Hesapta rakı yoktu, sonradan ilave ettik. Rakının parasını ben öderim, pirzola ve şalgam suyunun hesabını da sen öde". Kabul etmem mümkün değildi. "Hayır" dedim. Gülerek, "ita amirliği sadece kurum içinde geçerlidir. Biz gazeteciyiz. Gazetecilikte ast, üst yoktur. Kaldı ki bizler memur da değil, arkadaşız".
-Sonra Ne Oldu-?
Sonra ne mi oldu. Gezi sonunda Adana'ya döndük. Odasına geçti. Beni çağırdı, ne kadar ödediğimiz sormadan yemek fişi istedi. Ödediğim parayı iade etti.Sonra şöyle konuştu: "Biz kurumumuz adına hizmet yapıyoruz. Giderlerimiz kurum tarafından karşılanıyor. Sadece bir fark var. Ben alkol alacak olursam parasını cebimden öderim. Hesaba dahil etmem. Dikkat ederseniz, garsona rakının fiyatını sordum, hesaba dahil edilmemesini istedim".
-Tasarrufa Önem Veren Bir Gazeteciydi -
Kimi gazete temsilcileri çıktıkları gezilerde bırakın rakı parasını cebinden ödemeyi, özel sipariş vererek evlerine paketler hazırladığına tanık olmuştum. Mehmet Aydın farklıydı. Bu farkını sadece gazetecilikte değil, her yönden hissettiren bir şahsiyetti. Kurumları yönetenler eğer Mehmet Aydın gibi davranmış olsalar, Türkiye, tasarrufta Avrupa hatta dünya birincisi olabilirdi.