Her ne denli “yarın” şiirinde, “bir şeyler olacak yarın/ duruşundan belli/ kırdaki atların/ bulutların koşuşundan belli/ kazışından köstebeklerin toprağı” dizelerinde yer vermiş/ yarın oluşacakların “bugünden” anlaşılabilmesinin olasılığını vurgulamış olsa da; Bülent Ecevit, Fettullah Gülen’in ülkenin başına sorunlar açacağını görmemiştir!
“Görmüştür” derseniz, bu yaşananı yanıltma anlamına gelir!
Eski Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcısı Nuh Mete Yüksel’ e göre “Ecevit’i kandırdılar, Ecevit onların adamıydı, Fettullah Gülen’in adamıydı” sözlerini unutmayalım!
Cumhuriyet’te seksen sonrasında köşe yazılarında yer vermeyen yazar yoktu, liseli yıllarımızın ardından Uğur Mumcu’dan, Oktay Akbal’dan, İlhan Selçuk’tan, belki de Mustafa Ekmekçi’den bile okumuşuzdur…
Siyasi bir yapılanma oldukları, devletin en duyarlı kurumlarını ele geçirmek istedikleri, her kılığa girebildikleri yazılıp/ konuşulurken,
Ecevit’in “bir şeyler olacak yarın/ duruşundan belli” dizleri yazılmış olsa da, yazarın “duruşundan” göremedikleri varmış demek ki…
***
Zülfü Livaneli, bir söyleşide “Ecevit, Fettullah Gülen teşkilatıyla yan yana geldi, onlara kontenjan verdi, her türlü olanağı sundu. Cemaati devlete ilk yerleştiren Tayyip Erdoğan değil, Bülent Ecevit’tir” sözlerini kullanınca kızanlar oldu!
Zamanlı mıydı, zamansız mıydı konusunu bir yana bırakacak olursak, söylediklerini yadsımanın akılcı olduğunu düşünmüyorum!
Ecevit’in yakınında olan Hikmet Çetin, bir buluşması için “bayramda ziyarete gelmek istedi, Başbakan Yardımcısı’yım. Önce istemedim ama bayram bu, nasıl reddedeyim? Bu işten haberi olan bazı CHP’liler sonra bunu aleyhime kullanmak istediler, olan oydu. Üstelik yurtdışındaki okulları son derece etkileyiciydi” diyordu!
Bayrammış, buluşmak istemiş, önce istememiş, ancak karşı koyamamış…
Kimi; “yurtdışındaki okulları son derece etkileyici” olan Fettullah Gülen’i…
Ecevit, “bir şeyler olacak yarın/ duruşundan belli” dizlerini yazmış olsa da, “bir şeyler olacağını” görmemiş mi, kandırılmış mı?
***
Bülent Ecevit’i konuşunca; AKP “iktidarının” ilk döneminde, Zaman Gazetesi’nin evlerde/ iş yerlerinde/ devlet kurumlarında abone yöntemiyle milyonu aşan baskısıyla her yere girdiği günlerde bir söyleşisi vardı…
Seksen öncesinin “Halkçı Ecevit’i”, “ne ezen, ne ezilen, insanca/ hakça bir düzen” sözünü belleklere kazıyan “Karaoğlan’ı” söyleşisinde akıllara durgun getirecek biçimde, Ata’nın “Söylev’inde” anlattıklarını hiçe sayıyordu.
Ecevit, Padişah Vahdettin’e ‘vatan haini’ denilmesine karşı çıkarak “Kurtuluş Savaşı’na açıktan olmasa bile belirgin şekilde destek oldu. İstanbul’dan ayrılacağı zaman devletin elinde külliyetli altın ve para vardı. O, çok az bir miktar aldı. İstese tümünü alabilirdi” diyordu!
Nerede; Fettullah Gülen’in yayın organı Zaman’da!
***
Şunu doğru bulmuyorum;
Ortada bir yanlış var; ancak yanlışta yanındakini sorumlu bulma gereği bulmuyorsun, karşındakini ezercesine dayaktan geçiriyorsun!
O zaman “yanlış” olan nasıl düzeltilecek, nasıl “işin” doğrusu” anlaşılacak?
Benzeri şu an da yaşanıyor aslında; nasıl mı?
“İktidarın” yanlış uygulamalarından, yurttaşı sürüklediği karabasanlı süreçten, tüm bunlara karşın/ bugün olabilecek bir seçimde “yine” birinci parti olmasından “muhalefetin” bir şey çıkaramadığı konuşulmuyor da; taşlı/ sopalı saldırı sürdürülüyor!
Toprağa atılan iki tohumdan biri büyürken, diğerinin yerinde kalmasının bir nedeni olmalı!
Sokaklarda “bunalım” kol geziyor, işsizlik almış başını gitmiş, yoksulluk durdurulamıyor, nüfusun çok az bir bölümü yarınına güvenle bakıyor, kentler “geleceksizlerle” dolup taşmış, üniversite mezunları “boşluğun” adı olmuş, “geçin” diye verilen aylık yetmiyor, yurttaş salt kulak uğultularına neden olan “muhalif” çıkışlara tanık oluyor!
Yine de “iktidar” yerinde, “muhalefetin” en büyük partisi tüm çıkışlarına karşın “bir adım ileri/ iki adım geri” düzeniyle yol alıyor…
Bir “yanlış” olmalı, tüm yaşananlara karşın “büyüyememenin” bir nedeni olmalı!
“Muhalefetin”, bu soruna “açık” olduğunu, “çözüm” üretmek için çaba harcayacağına tanık olmuyor demek ki yurttaş; güçlendirmektense, yerinde tutmayı yeğliyor!
***
Livaneli “Ecevit, Fettullah Gülen teşkilatıyla yan yana geldi, onlara kontenjan verdi, her türlü olanağı sundu” dememiş olsa, daha yerinde mi olacaktı?
Sözüm ona, Fettullah’la buluşması “yok mu” sayılacaktı?
Bunu yapmayalım işte!
AKP için “birlikte yol yürüdüler, ne istedilerse verdiler, ‘hoca efendi’ demeyeni meclisten kovdular, ülkenin içini birlikte boşalttılar, ulusun kozmik odasını yalancılara açtılar” denilsin tamam da; öncesinde neler olduğu da unutturulmasın, yaşanan yadsınmasın…
“Bir şeyler olacak yarın/ duruşundan belli/ kırdaki atların/ bulutların koşuşundan belli/ kazışından köstebeklerin toprağı” dizelerindeki derinliği görmeye çalışalım…