Tam 1 haftayı bulan emekli 104 amiralin Montrö ve Boğazlar konusunda yaptığı açıklama ve bu açıklama üzerine Cumhurbaşkanının, bakanların, yargı kuruluşlarının, çeşitli resmi makamların YÖK ve çeşitli üniversitelerin açıklamalarının hukuk ve demokrasi açısından ne anlama geldiğine hangilerinin daha hukuki, demokratik veya antidemokratik olduğuna değinmeye çalışacağım.
NATO’nun Karadeniz ve Baltıklar üzerinden Rusya ve Ortadoğu’yu kuşatma siyaseti ve askeri projesini, burada Türkiye’yi aktif olarak taraf yapma ve kullanma arayışını bir yana bıraksak bile, tüm bu yaşadıklarımız, özellikle YÖK ve üniversitelerin açıklamalarının hukuk ve demokrasi açısından nasıl yorumlanacağı önemli bulunmaktadır.
HALK/MİLLET DEMOKRASİSİNİN USULÜ VE İÇERİĞİ: HALKIN/MİLLETİN HAK HUKUKU
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası “BAŞLANGIÇ: (…) Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;
Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, (…) ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu; (…)
VI. Egemenlik MADDE 6- Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.
Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.
Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.” (…)
VII. Düşünce ve kanaat hürriyeti MADDE 25- Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir.
Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.
VIII. Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti MADDE 26- Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir. (…)”
Özetle egemenlik; ilgili topluluk adına emretme ve yönetme ehliyet ve yetkisi ise, halk demokrasilerinde “halk”, “ulus/millet” demokrasilerinde “millet” adınadır; halk veya millet bunu anayasa ve yasaları üzerinden tanımlar ve yetkilendirir; halkın/milletin yararına olmayan hiçbir emir veya yönetim “meşru” ve “demokratik” değildir.
Millet bu ehliyet ve yetkiyi keyfi olarak şahıslara bırakmamış, Anayasa’sını doğrudan kendisi veya temsilcisi TBMM yapıyorsa, TBMM’nin imza veya onayıyla olan sözleşmelerin de ancak bu organca kaldırılması uygun olacaktır. Kaldı ki yapılanın da halkın/milletin yararına olması gerekmektedir.
Çağdaş demokratik egemenlik aynı zamanda BM ve uluslararası anlaşma ve sözleşmeleri de iç hukuk veya evrensel saymaktadır. Bunların en başında İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi gelmektedir.
YÖK VE ÜNİVERSİTELERİN AÇIKLAMALARI HUKUK, BİLİM VEYA DEMOKRASİ ADINA MI?
YÖK’ün 04.04.2021 tarihli “BASIN AÇIKLAMASI: Aziz milletimiz, ülkemizde artık darbeler döneminin kesin olarak kapandığını, tercihini demokrasiden yana yaptığını, 15 Temmuzdaki darbe girişiminde tankların karşısında canı pahasına dimdik durarak göstermiştir. Milli iradeye saygı kavramı artık milletimizin vazgeçilmez bir ilkesi olmuştur. Bu ilkenin test edilmesine milletimizin tahammülü yoktur. / Gece yarısı yayımlanan ve darbe imasını çağrıştıran bildiri (…) . / (…) böylesi bir girişimin memleketimizin hayrını istemeyen dış mihrakları memnun edeceği açıktır. / Bu tür girişimlere milletimizin ve ülkemizin ilgili kurumlarının gereken cevabı vereceğinden şüphemiz yoktur. / Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”
YÖK’ün ve üniversitelerin açıklamalarını uzun uzadıya yorumlamayacağım.
Çok daha genel bir değerlendirmeyle sınırlı kalacağım: İçeriğine katılsak da katılmasak da emekli amirallerin herhangi bir konuda, hele de uzmanı oldukları deniz veya Boğazlar hukuku konusunda açıklama yapmaları üzerine YÖK ve üniversiteler açıklama yarışına girdiler ki, kendi özerklikleri içinde değil bir yerden başlatılan bir hiyerarşi içinde bunların yapıldığı öngörülebilir. Öyle olsa da olmasa da herhangi bir yurttaşın bireysel veya topluca açıklama yapamayacağı üzerine bir açıklama yapmak daha en baştan temel insan haklarını ve anayasal hakları, dolayısıyla demokratik tutumu yok saymak anlamına gelmektedir. Montrö veya Boğazlar konusunda bilimsel içerimi de hiç karşılamamaktadır.
YÖK ve üniversiteler; acaba hak, hukuk, demokrasi, Montrö, Bağımsızlık, Boğazlar Hukuku, Deniz Hukuku, işgal, savaş, çatışma, yolsuzluk, hırsızlık, liyakat vb. gibi konularda hangi araştırmaları yaptırıyor, bu açıklamalarını hangi araştırmalara dayandırıyor, üniversitelerde hak, hukuk ve demokratik geleneklerin oturtulması konusunda neler yapıyor… Umarım bu konularda bilimsel açıklamalarda bulunurlar.
Şöyle de yorumlanabilir: En azından hukuk ve demokrasiye bağlılıklarını açıklamaları olumlu olmuştur.