Çukurova’nın santral kendi ile tanışımklığım Çukurova Radyosu’na tayin edildiğim 1970 yılında başladı. Daha sonra asker dönüşü yerleştiğim Adana kentinde, 1974’den 2003’e kadar oturdum ve mesleğimin bir çok dalında çalışmam orada oldu. Muhabirlik, radyo ve televizyonda sunuculuk yaptım, iki derneğin kuruculuğunu yaptım. Çukurova Gazeteciler Cemiyeti’nin 1978-1988 yılları arasında 10 yıl başkanlığında bulundum.
Ama bu yazımda bunlardan söz edecek değilim. Çünkü bu konular kişisel…
İlk olarak size Adana’da süren “Adana Altın Koza Film Festivali”nden söz etmek istiyorum. Bu yıl 31. yılı… Ve Adanalılar çok güzel, çok doyurucu bir festival izliyorlar. Filmler izleyip sanat olaylarını izliyorlar. İzlenceler sırasında yapımcılar, aktörler, aktristler ve yönetmenlerle tanışma fırsatı buluyorlar.
Festival’in en önemli olaylarından biri de sahibini bulan “Onur Ödülleri”… Bu ödüller usta sanatçılar Demet Akbağ ve Uğur Polat’a verildi. Sunuculuğunu Ceyda Düvenci’nin üstlendiği geceye Adana Anakent belediye Başkanı ve Festival onursal başkanı Zeydan Karalar, Festival Yürütme Kurulu Başkanı Menderes Samancılar, Festival yürütme kurulu üyeleri, jüri üyesi oyuncu ve yönetmen Mehmet Aslantuğ, sanatçı Emel Müftüoğlu, çok sayıda sinema sanatçısı, siyasiler, bürokratlar, sanatseverler, sivil toplum kuruluşlarının tamsilcileri, basın mensupları ve Adanalılar katıldı…
Törende bir konuşma yapan Zeydan Karalar, yakın zamanda yaşamını yitiren sanatçılar Tomris Giritlioğlu, Genco Erkal, Türker inanoğlu, Arif Keskiner, Murat Soydan, Ayla Algan, Ahmet Uğurlu ve Birsen Kaya’yı andı. Karalar, “Sanat öngörüsü yüksel, sanat sevgisi konusunda Mustafa Kemal Atatürk’ü örnek alan Adanalı kardeşlerim, Munteşem bir festivalde sizlerle birlikte olmanın onurunu, gurunu ve sevincini yarışıyoruz. her sene çıtayı daha da yükselterek; daha heyecenle daha çok konuşulan ve ünü daha çok yayılan bir festival yapmanın belediye başkanı olarak onurunu yaşıyorum” ifadelerini kullandı.
Umarım Adanalılar bugün sona erecek festivali izlemişlerdir.
*****
Bugün ikinci olarak yakından tanıdığım, insanlık, dürüstlük timsali, mesleğinin aşığı bir emniyet müdüründen, 37 yaşında şehit edilen Cevat YURDAKUL’dan söz edeceğim. “Barış içinde esenlik ve başarı önce halkımın (toplumun), sonra benim olsun!” diyen 45 yıl önce toprağa düşen Cevat YURDAKUL’dan…
Ondan söz ederken de kendi söylediklerinden yola çıkacağım.
“… Sevgili çocuklarım; iyi insan olmak kendine milletine ve tüm insanlığa en büyük kazançtır. Olmak için de çok çalışmak, öğrenmek, okumak, dürüst yetişmek şarttır. Her zaman size düşünüyor ve sizinle beraber yaşıyorum. Ama bununla beraber içimde bir millet mefhumu var. Milletini düşünmek milli düşüncelerimin en başıdır. Çünkü ona yapılan iyilik herkese yapılmış demektir (...) Yaşamak mühim değil ama insan olarak yaşamak çok mühim. Cehalet içinde bulunan insan veya millet hiçbir zaman muvaffak olamaz.”
İşte bu düşünceler içinde olan Cevat YURDAKUL, 28 Eylül 1979 tarihinde, sabah evinden çıktığı anda çapraz ateşe tutularak şehit edildi.
Onu saygı, sevgi ve rahmetle anıyorum.