Çikolatadan kahvaltılık gevreklere, salata soslarından, pirinç ve beyaz una kadar akla gelebilecek her besinde bulunan şeker, diyabetten erken yaşlanmaya kadar pek çok olumsuz etkiye neden oluyor. Bu nedenle şeker tüketiminin özellikle kişisel önlemler alınarak azaltılması gerekiyor. Memorial Ataşehir Hastanesi Dahiliye Bölümü’nden Prof. Dr. Birsel Kavaklı, şekerin insan vücuduna verdiği zararlar ve alınması gereken tedbirler hakkında bilgi verdi.Günde en fazla 8 kesme şeker Şeker sadece balda, pekmezde, reçelde bulunmamaktadır. Gün boyu tüketilen meşrubat, süt, yoğurt, ekmek, bisküvi, galeta gibi birçok besinde de fazla miktarda yer alır. Şeker kaynağı olarak yediğimiz karbonhidratlar günlük diyetimizin yüzde 55-60'ını oluşturmalıdır. Diyabetik olmayan kişiler de günlük olarak toplamda en fazla 8 kesme şeker kadar şeker tüketmelidir. Tadı şekerli olan her gıdada basit şeker vardır. Bunlardan kaçınmak, günlük şeker ihtiyacımızı karşılamak için kompleks karbonhidratlardan yararlanmak daha doğrudur. Kompleks karbonhidratlar lif de içermektedir. Bunlar arasında bakliyat grubu başta gelmektedir. Sağlıklı beslenmek için işlenmemiş tahıl ürünleri tercih edilmelidir.
Tatlı öncesi ve sonrası egzersizMutlaka şekerli bir ürün tüketilmek isteniyorsa, yemeklerin ardından küçük porsiyonlar olarak tüketmeye özen gösterilmelidir. Bunun öncesinde ve sonrasında yapılan egzersizler yüksek kalorili olan bu ürünlerin zararlarını azaltmada faydalı olabilir. Ancak diyabetik olanlara hipoglisemi nöbeti dışında şeker önerilmemektedir.
Meyveden alınan şeker yeterliSağlıklı bir beslenme düzeninde günde 3 porsiyon meyve tüketimi uygundur. Meyve şekerinin hızla kan şekerini yükseltmemesi için meyvenin yanında süt, ayran, yoğurt veya kepekli bisküvi önerilmektedir.
Çok miktarda şeker ve tatlı tükettikten sonra bazı kişilerde yorgunluk halsizlik olabilir. Bunun ardından kısa bir uyku; yani halk arasında denildiği gibi şekerleme yapma isteği doğabilir. Ancak bu tür bir durumla karşı karşıya olan kişilerin diyabet açısından taranması gerekir. Bu bireylerde Postprandiyal hiperglisemi; yani yemek sonrası şeker yükselmesi görülebilmektedir.
Tatlının hem biyolojik hem de davranışsal açıdan rahatlatıcı etkisi vardır. Fakat tatlının beyinde bağımlılık yaratan etkisi, şekerli besinler yenmediği zaman mutsuzluk da yaratabilmektedir. Kişi genellikle rahatlamak istediği zaman hemen şekerli olan tatlı ve çikolataya saldırıp ihtiyacından çok daha fazlasını da tüketebilir. En ufak bir moral bozukluğunda gerektiğinden fazla tatlı yemek ve ardından gelen kilo alımı pişmanlık yaşamanıza neden olacaktır. Bu da tatlının anlık rahatlatıcı etkisini mutsuzluğa
dönüştürecektir.Esmer şekere de dikkat!Esmer şeker; şeker kamışı ya da şeker pancarının ikinci şurubundan doğal olarak elde edilir. Rafine edilmediği için glisemik indeksi beyaz şekere oranla daha düşüktür; ancak buna aldanılmamalıdır çünkü sıralamada beyaz şekerden hemen sonra gelir. Hatta esmer şeker kristallerinin daha küçük olmasından dolayı daha fazla sıkıştırılmaktadır. Kısacası aynı hacimde esmer şeker, beyaz şekere oranla daha yüksek kalorili olabilmektedir. Örneğin; 1 tatlı kaşığı esmer şeker 48 kaloriyken, 1 tatlı kaşığı beyaz şeker 45 kaloridir.
Şeker tüketimini azaltmak için 5 neden
· Şeker kalp-damar hastalıkları ve diyabet riskini artırmaktadır.
· Cilt sıkılığını, elastikiyetini sağlayan ve deri hücrelerinin sürekli yenilemesine yardımcı olan kolajen dokunun azalması, yaşlanan deride kırışıklığı artırmaktadır.
· Şekerin fazlası direkt olarak kana karışır ve yağa çevrilir. Bu yağ vücudun belli organlarında birikir. Son zamanlarda da çok fazla görülen karaciğer yağlanmasına sebep olur. Karaciğer yağlanması da uzun dönemde sindirim bozukluğuna yol açmaktadır.
· Yüksek şeker seviyesi dikkat eksikliği, konsantrasyon bozukluğu, hafıza kapasitesi düşüklüğü ve öğrenme güçlüğü yapabilir. İleri dönemlerde ise kandaki yüksek şeker oranı ile hücre içi ile dışı arasındaki geçiş bozularak yıpranma hızlanır. Bunu önce periferik sinirler daha sonra beyin izler.
· Şeker sadece kilo artışına neden olmaz, metabolik hastalıkları da tetikleyerek böbrek, göz, kalp gibi her organı olumsuz etkileyebilmektedir.