Doğduğum, büyüdüğüm, yaşamımın yarım yüzyılını verdiğim Kozan, tüm şirinliklerine karşın kendi yazgısına terk edilmiş, sorunları her geçen gün büyüyen bir kent görünümünde…
Adana’dan girişte portakal bahçeleriyle, Kadirli’ye gidişte ekim alanlarıyla, Feke yolundan Sırelif’de tırmanırken doğal yapısıyla içi ısıtan o denli varsıllığı var ki…
Kozan’ı bilmeyenin yaşadığı sancıları da düşünebileceğini sanmıyorum…
Kozanlı’nın içinde bulunduğu daralmayı, yetmezlikleri, doyumsuzlukları, emeği üretime dönüştüremeyişi, elinde bulunan varsıl olanaklarını kullanamayışı öngöremeyeceğini düşünüyorum…
Yerel yönetimin eli-ayağı dolanmışlığını da…
***
Salt covid 19’dan dolayı değil yaşananlar…
Ürettiklerine katma değer katamayışı, üreticinin yıl içerisinde ürettiği ürünün sevindirici sonuçlar vermemesi, her yılın bir önceki yılı aratıyor olması, topraktan beklenen verimin alınamaması, girdi fiyatlarının artması hangi sorunları getirmiyor ki?
Üreten, ürettiğinin karşılığını alamayınca sokakları da, işyerlerini de, yaşam erincini de, yüzlerdeki gülücüğü de anlamsızlaştırıyor!
Kimi beslenmesinden kısmak, kimi çocuğunun eğitiminden ödün vermek, kimi düşünü kurduğu geleceğini askıya almak, kimi sağlığını bir yana bırakmak zorunda kalıyor!
Peki kim hoşnut Kozan’dan, kim Kozan’ın üzerine oynuyor, kim ergileri bolmuş gibi gösteriyor, kim alaysı gülücükleriyle sıkıntılı yüzlere oynuyor?
***
Toplumu topraktan uzaklaştırıp, beton yapıların içerisine hapsetmeyi uygar yaşamın “açmaya hazırlanan çiçek tomurcuğu” gibi gösteren sistemin kirliliği Kozan’ı da çemberi içerisine almış!
“Müstakil” bahçesinde birçok ürünü yetiştirdiği evinin yerinde sistemin kendindenleştirdiği imar çalışmaları nedeniyle beton katlar çıkmış, birkaç yıl öncesine değin yetiştirdiği ürünü pazar yerlerinden sağlamaya başlamış, köylerin bozulan üretiminin oluşturduğu çarpık kaçışla kentleşmenin etmeni olmuş…
Kazanımlar üretime değil, betona gömülmüş!
Milenyumla birlikte daha güzel, daha gönenen, daha çok doyan bir kent değil Kozan…
Her tür ansal tepkimelere açık,
Her tür ansal korkuların içerisinde…
***
Kozan’ın ürettiğiyle doyamaması; “iktidarın” yapay solunum olarak covid 19’la sunduğu ucuz/ uzun vadeli kredilere abanması kimleri sevindirmemiş ki?
Beyaz eşyasını satamayan ticaret sahibini, toplumun doyma noktasına gelişiyle satılmayan beton yapı daire yüklenicilerini “müteahhitlerini”, birinci- ikinci el araç satıcılarını, deniz kıyılarında üç-beş gün geçirmek için geleceklerini kanatanları “özlemle” bekleyenlerini çok sevindirdi!
Yazın sarı sıcağında maskeli yaşamanın/ maskeli dolaşmanın/ maskeli çalışmanın tüm dünya toplumlarına ders vereceğini bekliyorduk bir de değil mi?
Sosyal aralığın yerine getirilmemesi durumunda covid 19’un önünde engel tanımadığını anlatanlardan dinliyorduk değil mi?
Bir avuç sistem kurdu için, toplumun diğer bütün etmenlerinin geleceği kararacakmış kime ne ki?
***
Kozan’ın çok çeşitli varsıllıklarının olduğunu; ancak katma değer katılamadığından dolayı da iş alanlarının açılamadığını, üretenin sevinemediğini, işsizinin bol olduğunu, doyumsuzluk yaşandığını zaman aralıklarıyla belirtiyorum.
Sanki o denli ivedi gereksinmeymiş, ya da üretene/ üretime katkısı olacakmış gibi milyonlar harcanarak akaryakıt istasyonu yapılıyor ha bre…
Bugünlerde Sırelif’e yaklaşırken, geçmişte yol genişleme çalışmaları yapılması sırasında “dolgu” yapılarak oluşturulan alanda “coşkuyla” akaryakıt istasyonu hazırlığı yapılıyor!
Her birine kaç milyon bedel harcanıyor bilmiyorum…
Bunun izni nasıl verilir, hangi kurallara dayanılır, hangi çevresel önlemlere bakılmıştır; bilen var mı bilmiyorum…
İşin anlaşılmayan yanı; otuz yıl önce her-tür iznini/ koşulunu yerine getirdiğiniz tek katlı evinizin bulunduğu arsanın bir yanından, gerekçesi bilinmeyen “yol genişlemesi” nedeniyle, iki metre gittiğini öğreniyorsunuz. Bunun için de, “dört kat” izinli olmasına karşın, “bir kat” bile yaptırmanızın önü kapanıyor! Sözünona, otuz yıl önce verilmiş bir hak, bugün “imar düzenlemesi” nedeniyle yok sayılıyor!
Kozan içerisinde de kaç tane akaryakıt istasyonu olduğunu bilmiyorum, nasıl yapıldığını da “kimse” bilmiyor!
Akaryakıt istasyonları bu denli yaşamsal önem mi taşıyor, Kozan’ın üretmesinde/ doymasında bu denli zorunluluk mu anlamıyorum!
Kozan’ın toprağına düşen tohumun dönüştüğü ürünün “daha çok” kazandırması için yapılacak bir çalışma, gelişmesi için yapılacak bir yatırım, işsizlerinde kapı aralayacak olan bir tesis “çok mu” gereksiz; anlamakta zorlanıyorum!
***
Covid 19’la, yeni bir dünyanın, yeni bir sistemin ortaya çıkaracağını yineleyenler; yatırımların artık beslenmeye/ doymaya odaklanmasından söz etmişlerdi!
Bill Gates, bu salgın aşılmış olsa bile, önümüzdeki yıllarda “iklim değişikliği” nedeniyle tarımsal ürünlerin “daha çok” önem kazanacağı” öngörüsünü zaman zaman yineliyor!
Doyan/ varsıl ülkelerde salgının daha erken biteceğinin de altını çizmişti!
Gördüğüm, yaşadığım, bildiğim Kozan yalnız bir örnek…
Ülkemizin her yöresinden benzeri “çıkışların” gelmesini “iktidar” medyası örtmeye yeltense de; yaşanan bu, acı veren bu…