GÜNDEM 2.10.2020 19:04:24 0

'GÜLÜMSETEN', ASLINDA YAŞAMI GÖSTERENDİR!

'GÜLÜMSETEN', ASLINDA YAŞAMI GÖSTERENDİR!

Sabah uyku uyanışıyla birlikte, dünden kalan acıların tamamı yeniden/ üstelik daha da ağırlaşmış biçimde yaşanmayı sürdürüyor!




Dünden kalan ekonomik sıkıntılar,


Dünden kalan doyumsuzluk,


Dünden kalan erinçsizlik,


Dünden kalan covid 19’da yapılan saçmalıklar,


Dünden kalan yaşama tutunamayış,


Dünden kalan kendine yetememezlik,


Dünden kalan acılar/ gereksinmeler/ özlemler/ beklentiler/ politik yalanlar…


***


Tüm bu yaşananlara karşın, tüm yetmezliklere/ umarsızlıklara karşın; insan yaşama tutunacak bir gerekçe/ bir neden bulmakta pek de zorlanmıyor;


Sevindirici olanı da bu!


Almanya doğumlu Amerikalı ünlü psikanalist, sosyolog, filozof Erich Fromm “Sevme Sanatı” adlı yapıtında “insanı yaşama bağlayan sevenleri değil, sevmeleridir; sevmeler olmasa yaşama tutunmak da olanaksızlaşır” sözlerine yer verirken ne denli haklıymış demek ki…




Dünya bilim insanları, araştırmacılar ülkemizde yaşamını sürdüren yurttaşların, “açlık sınırı” altında kalan aylık kazanımla nasıl işin içerisinden çıktıklarını şaşkınlıkla karşıladıklarını dile getiriyorlar!


Sabah duydum, İsveç’te referandumla getirilmek istenen “asgari ücret”, bizim para birimiyle otuzdörtbin liraya karşılık buluyormuş! Bizdekinin ondört katı!


Her yılın son ayında toplanan kurulun neyi, nasıl, hangi gerekçelerle, hangi haklılığı yerine getirdiklerini sanarak “bizdeki” asgari ücreti oluştururlar anlamayanlardanım!


Çalışanın doyduğu, gereksinmelerini sağladığı, insanca yaşayabileceği çoklukta olması yasada yer almasına karşın, devletin kurumunun açıkladığı “açlık sınırı” altında kalmasının “hiçbir” haklı yanını görmeyenlerdenim!


Zorunlu gereksinmeler ikiye katlanırken; daha bugün elektriğe, sıkça akaryakıta gelen zamlar ulaşımdan/ pazara her yerde etkisini göstereceği bilinmesine karşın, ne bakanın “maaşını dolarla mı alıyorsun, bizim işimiz kur değil” demesini, ne de çizilen “dayanaksız” öngörülerde inandırıcılığın olmadığını düşünenlerdenim!


Tersini söyleyenlere şaşkınlığım sürüyor!


***


“İktidar”, haklı olarak covid 19 sürecinin önemini sıkça dile getirirken, neler yapılmasının da altını çiziyor, örneğin eğitimde sağlıklı bir yapılanmanın sağlanması için gereken koşulların yerine getirilmesi için çaba harcandığını dile getiriyor; tamam!


Bu süreçten “en az” yitikle/ deforme olmadan çıkmanın kuralları/ koşulları da sıralanıyor, milyonlarca öğrencinin evlerinde kapalı kalmasının yaşatacakları dile getiriliyor, bu sürecin “eğitimde yitik bir kuşak” oluşturmaması için uğraş verildiği anlatılıyor; tamam!




Covid 19 konusunda altı ayı aşkı süredir üst-üste koyduğumuzda “tamamın” karşılığını görmemiz gerekmiyor mu? Ekonomide, eğitimde, sosyal yaşamda, tarımda, pazarda, yurttaşların yaşamlarını sürdürebilmesinde…


İnsanlara “evde kal” derken, bir yandan da “yandaşların” bu süreci fırsata dönüştürmesine göz yumarken, ortaokulluyu/ liseliyi/ üniversiteliyi “kara kara” düşündürürken, müftülüklere bağlı kuran kurslarında iç-içe eğitim görmelerine izleyici kaldınız!


Düşündürücü değil mi?


***


Bizde “iktidarın” sözcüleri, yaşanan sorunların “tek nedeni” olarak covid 19 konusunu medyasıyla beyinlere kazımaya çalışıyorlar!


Sanki ekonomik verilerin, işsizlik sayılarının, tarımın, hayvancılığın, yabancı yatırımcının kaçışının, bilim insanlarının ülkeyi terk edişinin nedeni covid 19…


Saçmalık ama…


Sanki şeker pancarı fabrikaları/ tank fabrikası yeni elden çıkarılmış gibi, sanki bu ülkenin topraklarında yetişen ürünler şimdi dışalımla getirilmiş gibi, kaz dağları gibi doğa varsıllıları yeni talan edilmeye başlanmış gibi, emekçinin/ emeklinin/ dar gelirlinin/ işsizin yaşamı bu süreçte boğulma doruğuna çıkmış gibi…


Her gün yeni “inanış” eriyor!


***


Tüm bunlar yaşanırken, Adana Atatürk Parkı’nda gördüğüm iki kara gülümsememe yetti biliyor musunuz?


Kimine göre basit sayılabilir, kimine göre “ne ilgisi var” denebilir…


Birincisi: sıkıntı verecek biçimde yaşanan boğucu yaz sıcaklarının ardından Adana yirmidokuz dereceyi gördü! Yana-yakıla ağaç gölgesi aranmayacak bir durum!


İkincisi: parkta sokak hayvanları için yapılan suluk… Gülümsememe yetti, biliyor musunuz… Üç-dört belediye çalışanı toprağı kazımış, döşedikleri su borusunun ucuna “hoş görünümlü” sulukları yerleştirmeye çalışıyorlardı. Her canlının yemeye/ içmeye/ doymaya hakkı olmalıydı. Gülümsememe yetti…


***




Sabah uyku uyanışıyla birlikte, dünden kalan acıların yeniden/ üstelik daha da ağırlaşmış biçimde yaşamımızda yer almayı sürdürmüş olsa da…


Çabayı/ uğraşı/ üretimi/ eğitimi/ daha güzeli yakalamayı savsaklamadan “gülümseten” olayları da görmek gerekiyor!


“Gülümseten”, aslında yaşamı gösterendir!


 Yaşamı sürdürmek için “gülümsetebileni” görmek gerekiyor…


Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor

YAZARLAR

19.9° / 13.3°