Tekin'den, Zaman Gazetesi'ne Sarıgül Fıkrası

14.10.2013 00:36:02

Tekin'den, Zaman Gazetesi'ne Sarıgül Fıkrası

Zaman GAzetesi'nden Nuriye Akman'a röportaj veren CHP Genel Başkan Yardımcısı İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin çarpıcı açıklamalarda bulundu. Tekin'in Zaman Gazetesi'ndeki Röportajı şöyle:(http://www.zaman.com.tr/nuriye-akman/sarigul-adi-tek-bir-gun-mykda-gecmedi_2151611.html)


Sarıgül adı tek bir gün MYK’da geçmedigurseltekin_chpist


CHP Genel Başkan yardımcısı Gürsel Tekin, hafta başinda çarenin Sarıgül değil kendisi olduğunu ilan edince kendisiyle görüşmek farz oldu. Tekin, her röportajcının önemsediği iki özelliğe sahip: 1)Sabırlı. 2)Kibar. Bu sayede rahat ve eğlenceli geçti konuşmamız. Siyasi mesajların değerlendirmesini yorumculara bırakıyorum. Benim aklımda kalan, öncelikle rahmetli annesini ağlatanlara duyduğu öfke ile Sarıgül’e özel anlattığı fıkra oldu. Kendisini “mal sahibi” olarak nitelemesi ve soyadının “Tekinsiz” olarak değerlendirilmesine yaktığı ışık da unutulmazdı...




-“İstanbul sahipsiz ve çaresiz değil” diye aday adaylığınızı açıklayınca, Sarıgül’ün pazarlık gücünü kırabildiniz mi?

-Otuz yıldır CHP’nin içindeyim. Ben mal sahibiyim. Mal sahibi bir insanın, bir siyasi partinin yöneticisinin bir talepte bulunması doğaldır. Medyada sekiz aydır Sarıgül tartışması var. Sekiz ay içinde tek bir gün MYK’mızda Sarıgül’ün S’si geçmiş değil.

-Bizi oyaladınız mı o zaman? Zannediyoruz ki pazarlıklar devam ediyor.

-Hayır, hiç öyle bir şey yok. Siyasi partilere katılmanın kuralları var. Sayın Sarıgül de gelebilir, bir başkası da gelebilir. Ama böyle uza uza nereye kadar!

-MYK’da konuşulmuyorsa kapalı kapılar ardında mı konuşuluyor bu işler?

-Kapalı devre siyaseti bilmem ben. Sayın Sarıgül’ün gelme talebi elbette olabilir. Bu konuda bize sorulan sorulara çok net cevap verdik. Bizde sorun yok. Sorun Sayın Sarıgül’de. Bizde ne sorun var. Geldi de red mi edildi yani?

-Gelme talebi varsa pazarlıklar sürüyor demek ki.

-Ne pazarlıklar sürecek. CHP pazarlık partisi değildir.  Hem benim dışımda üç tane arkadaşımız daha var.

-Sizin gibi bir “mal sahibi” varken onlara düşer mi bu iş?

-Efendim, niye düşmesin. İstanbul halkı kabul görürse başımın üstüne. Siyasette rekabet olmasa demokrasi olur mu?

-Amacınız rekabeti mi kızıştırmak?

-Hayır, 2009’da da aday adayıydım ben. Benim dışımda dört aday adayı vardı. İki farklı kamuoyu yoklaması yaptırdık. Sayın Kılıçdaroğlu benim önümde olunca ben kendim gittim, teklif ettim. Şimdi Sayın Sarıgül de gelirse dört aday adayı olur. Çıkarız kamuoyunun önüne. Herkes projelerini anlatır.

-Sarıgül sizce neden CHP için yanlış bir adaydır?

-Öyle bir şey demedim ben.

-Aslı Aydıntaşbaş’a “CHP sadece 28 Şubat mimarlarının desteklediği adaya kalmayacak kadar önemli” demediniz mi?

-Elbette önemli ama ben Sayın Sarıgül ismini vermedim. Siz istediğiniz ismi çıkarabilirsiniz. Ama ben Sayın Sarıgül gelemez, gidemez demedim.

-“Ona kalmadık” diyorsunuz ama.

-Elbette yani, Sayın Sarıgül gelmeze CHP adaysız mı kalacak? Bir kamuoyu yoklama şirketinin sahibi, televizyonda Gürsel Tekin aday olmamalı diyor.

Gazeteci çıkıyor, Gürsel Tekin partiyi bölüyor diyor. Nuriye Hanım ben çok sabırlı bir insan değilim. Ama bekliyorum. Kurumsal kimliğe partimin zarar gelmesin diye hiç sesimi çıkarmıyorum. Bu cümleler akıl dışıdır. Otuz yıldır bu partide siyaset yapmış bir adamın en demokratik hakkı  bölücülük olarak görülür mü Allah aşkına? Herkes haddini bilecek. Kimsiniz siz yaa!

-Şu 28 Şubat’ın mimarlarına gelelim. Hani “x” adayı destekleyen ve  CHP’nin kanmaması gereken... Kimdir o mimarlar?

-Bilemem. Ona siz bakacaksınız. Sayın Sarıgül’ün önce İstanbul ile demokrasi ile ilgili hayallerini bilmemiz gerekiyor.

-Aday yaparsanız söyleyecektir herhalde.

-Ama aday adayı da söyleyebilir. Bu ceberut iktidar ile ilgili düşüncelerini gerçekten öğrenmek istiyorum. Üç; gezi parkını analiz etsin. Gezi parkı toplumun vicdanıdır. Bunu bir lobiye bağlamak akıl tutulmasıdır.

-İyi de şu 28 Şubat mimarları meselesinin içini doldurmuyorsunuz.

-Ben niye dolduracağım?

-Kullandığınız kavramların içini ben mi dolduracağım yani?

-Ben söylediğimi söyledim, herkes payını alır.

28 ŞUBAT’TA YANLIŞ DEMEÇLER VERDİK

-CHP’den aday olacak birinin 28 Şubat’ı desteklemesinin ne sakıncası var? Bizzat CHP desteklemişti zaten.

-Her siyasi partide zaman zaman hatalar, yanlışlar olabilir. 28 Şubat’ta  arkadaşlarımızın yanlış demeçleri oldu. Ve 28 Şubat süreci bizi barajın altında bıraktı. Bunu hepimizin bilmesi lazım. Bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak gayri meşru darbeleri  desteklemek gibi bir düşüncemiz söz konusu olamaz. . Hani iktidar 28 Şubat ile hesaplaşacaktı? Ne zaman hesaplaşacak? Niye bu meselelerin parasal kısmıyla kimse hesaplaşmaz?

-“Başbakan ve Kadir Topbaş aleyhine tek söz söylemeyen, Gezi parkı konusunda pozisyon almayan biri, CHP tabanını temsil edemez” demişsiniz bir de. Başbakana diktatör demeyen bi CHP’li İstanbul’u alamaz mı?

-Demeyebilir tabii ki. Ben her cümlemde Sayın Başbakan diyorum. Biz de nezaketli siyaset yapıyoruz.

-Ama aleyhinde söz söylemeyen bizden olamaz diyorsunuz.

-Benim hiç kimseyle kişisel bir sorunum yok. Sayın Topbaş çok kibar bir insan. Siyasetin dışında olsa yarın kendisiyle dost olabileceğim bir insan. O başka bir şey. Rant uygulamalarını eleştirmeyecek miyiz? İstanbul’daki beton lobisine bir şey söylemeyecek miyiz? Yirmi yıldır çözülmemiş trafik sorununu, 193 tane AVM’ye mahkûm edilmiş bir kenti eleştirmeyecek miyiz? Bugün İstanbul’da 3 milyon insan kent mağduru haline dönüştürülmüş. Onların değil de yandaşların, dostların, milletvekillerin, çocukların, damatların sorunları çözülüyorsa bunları kamuoyuyla paylaşmayacak mıyız? Bu agresif siyaset midir?

SARIGÜL’E ÜSTÜNLÜĞÜM HAYALLERİM

-Sizin lobiniz yok, Allahınız varmış öyle mi?

-Evet öyle.

-Allahınızla birlikte Sarıgül gibi bir de lobiniz olsaydı fena mı olurdu?

-Lobim var benim. Elhamdülillah lobi dediğimiz İstanbul halkıdır. Benim hiç öyle özel bir lobim olmaz.

-Büyük işadamlarının desteğini almadan kim kazanmış bugüne kadar İstanbul’u?

-Nurettin Sözen.

-Nurettin Sözen’in bıraktığı miras çok mu parlaktı?

-O ayrı bir soru. Lobilere rağmen kazanmadı mı? O günkü gazeteleri açın, yüzde 68 manşetleriyle karşı karşıyaydı.

-30 yıllık CHP’liliğinizin dışında Sarıgül’e karşı ne üstünlüğünüz var sizin?

-Projelerim, hayallerim...

-Onun ciddi bir belediyecilik deneyimi var ama.

-Dünya konuştu benim belediyecilik deneyimimi. 10 yıl belediye başkanvekilliği yaptım. Kadıköy’e sorun, 10 yıllık süre içinde Gürsel Tekin’e gittiğimizde işimiz çözülmedi diyen bir vatandaş varsa çok üzülürüm. Hayatı kolaylaştıran, pratik çözüm getiren bir siyasetçiyim. Belediyeciliği iddia ediyorum, herkesten daha iyi bilirim.

-Sizin eğitiminiz ne üzerineydi?

-Lise mezunuyum ben, hiçbir şey yok.

-Haylazlıktan mı okumadınız, imkânsızlıktan mı?

-Hiç haylazlığım yok, hep çalışan bir insandım. Olmadı. 80 sonrası imkân oldu çok şey yapamadım.

-Gönlünüzde hangi meslek vardı?

-Hukukçu olmak isterdim. Bir tek hayalim oydu. Çok şükür şimdi bu bir eksiklikse yapacak bir şey yok.

-Siz bir eksiklik hissediyor musunuz?

-Ben hiç hissetmiyorum. Ben köylü çocuğuyum. Kendi tırnaklarımla geldim. Hayatımın bütün aşamasında, siyasetinde, ticaretinde kendi çabamla, kendi gücümle mücadele eden bir insanım.

SARIGÜL’DEN 20 PUAN ÖNDEYİM

-Anketler Sarıgül’ü sizden daha yüksekte gösteriyor.

-Geçen hafta ORC (Objective Research Center) tarafından yapılan bir kamuoyu yoklamasında 20 puan ben öndeyim. CHP’ye oy vereceğini belirten seçmenlere sorulmuş: Partinizin İstanbul Beldeiye Başkan adayı kim olmalı? Yüzde 50 benim, yüzde 30 da Sayın Sarıgül’ün. AKP’nin yapmış olduğu başka bir ankette de 3 puan ben öndeyim.  Bakın biz aday adayları olarak oyun sahasına çıkacağız. Seyirci bizim nasıl oyun oynayıp oynamadığımızı görecek. Önümüzdeki ocak ayında çapraz iki farklı kamuoyu yoklamasında aday adaylarınızı sorarsınız. Kim benden bir puan öndeyse şapkamı çıkarırırım.

-Ocak çok geç değil mi?

-Hayır, 7 Şubat’tan önce başvuramıyorsunuz.

-7 Şubat’a kadar bu böyle devam edecek mi?

-Edecek. Rekabet bir zenginlik getirir.

-Genel başkan yardımcılarından Gökhan Günaydın, bir tv programında dedi ki, Kasım’da en geç Aralık’ta adaylarımız belli olur.

-Resmi tarih 7 Şubat. Ondan önce açıklayabilirsiniz, önemli değil. Ama ben de diyorum ki Kasım’dan Aralık’ın 15’ine kadar bir takvim koyulur, 45 gün içerisinde aday adayları İstanbul ile ilgili hayallerini, projelerini anlatır. Aday adayları içinde kim bir puan fazla alıyorsa el ele veririz. Hangi aday olursa olsun, İstanbul’u alacağız.

-Kılıçdaroğlu’na İstanbul’u teslim etmeyen seçmen, size neden versin ki?

-Verir.

-Niye? Daha mı iyisiniz Kılıçdaroğlu’ndan?

-Efendim kişi olarak değil, İstanbul’un çok birikmiş sorunları var. Çözülmemiş sorunlarını çözmeyi taahhüt ediyoruz.

-O zaman da vardı bu sorunlar.

-O zamanın siyasal koşulları ile bugünkü koşullar çok farklı. 2009’da 1 milyon 700 bin seçmen sandık başına gitmemişti. Herkes şimdi Gezi Parkı ne olacak diyor ya, Gezi Parkı 1 milyon 700 bin insanı, evinde sandık başına gitmeyen insanları sandık başına getirecek. Bu insanlar sandık başına geldiğinde tereddütsüz biz kazanacağız.

GENEL BAŞKANIMIN KARDEŞİYİM

-2009’da Kılıçdaroğlu’nun aldığı puandan birkaç puan fazla alırsanız, kendinizi başarılı addedecek misiniz?

-İktidar olmadığım sürece başarılı addetmem.

-Seçimi alırsanız,senin kazanamadığını ben kazandım diyerek, genel başkana karşı da bir güç kazanmış olursunuz değil mi?

-Hayır, ben genel başkan ile güç yarışı içerisinde olmam. Ben Sayın genel başkanın yardımcısıyım. Arkadaşıyım, kardeşiyim ben onun.

-Mayıs ayında epey bir dalgalandınız. İstifa ettiniz. Çünkü sizi pasifize ettiler. O zaman kardeşi değil miydiniz?

-Hiç de pasifize etmediler beni.

-Ohoo! Neler neler oldu. Epey bir gerginlikler yaşadınız. Şimdi onlar geçti mi artık?

-Ben itirazlarımı açık söyleyen bir insanım. Kapalı devre siyaseti bilmem. Beni üzenler hatalarını kabul ettiler, fark ettiler.

-Genel başkan da dâhil mi buna?

-Hayır, genel başkan değil.

-Niye? Hırpalanmanıza müsaade etmedi mi o dönemde?

-Genel başkan ısrarla benim bu konuda istifa etmemem gerektiğini söyledi. Hatta istifa dilekçemi yırttı. Ama ben istifa ettim.

-İstifa edince kıymete mi bindiniz?

-Oluyor bazen, siyasette oluyor.

SOYADIMI TEKİNSİZ OLARAK GÖRMELERİNDE FAYDA VAR

-Aday adaylığınız adaylığa dönüşmezse yine istifa müessesini çalıştırmaz mısınız? Hani mülk sahibisiniz ya, dışarıdan birinin gelmesi sizi mahveder yaa!

-Beni hiç kimse mahvedemez. Benim adım Gürsel, soyadım da Tekin.

-Dikkaat! Tekin değilim, tekinsizim ben diyorsunuz yani!

-Bazılarının öyle görmelerinde fayda vardır.

-Baykal destekliyor mu sizi?

-CHP’li bütün arkadaşlarım destekliyor.

-Yalan! Sarıgül lobileri de var partinizde. Mesela Loğoğlu, mesela Keskin...

-Olabilir. Bazı arkadaşlarımız farklı düşünebilir. Ama ağırlıklı olarak arkadaşlarım beni destekliyor.

HUKUK YOKSA PARTİLER DÜZELMEZ

-Belediye başkanı olursam İstanbul’daki çürümüş bürokratik sistemi komple değiştireceğim demişsiniz geçen gün. Yıllar evvel  bana partinizdeki çürümüş bürokratik sistemden yakınmıştınız. Eski Sovyetlerdeki gibi bir sistem var bizde diyordunuz. Kılıçdaroğlu geldi, her şey bitti, taşlar yerine oturdu mu? Hala devam ediyor mu kalıntılar?

-Elbette oturmaz. Niye oturmaz Nuriye Hanım? Bir partide bütün bu söylediklerinizin olması için ülkede hukuk sisteminin olması lazım. 12 Eylül darbecilerinin hazırlamış olduğu bu siyasi partiler yasası durdukça bu ülkede demokratikleşme paketi açıyorum demek demokrasiye hakarettir. Demokrasiyi önce siyasette işleteceksiniz.

-Yapılabilecek her şey yapıldı mı CHP içinde?

-Yapamazsınız. Siyasi partiler yasası değişmediği sürece bütün bu yapıları değiştiremezsiniz. Şu anda ne diyor mesela başbakan? Özellikle her çıktığında millet iradesi diye viyak viyak bağırıyor. Nedir bu millet iradesi? Bana bir millet iradesini tarif edebilir misiniz? Türkiye’de millet iradesi ile bir tek seçim yapılıyor. O da muhtarlık seçimi. Geri kalanın hiçbirisi millet iradesi ile yapılmış seçimler değildir. Tayinli sistemdir.

-Ama siz de tayin edileceksiniz. Siz de bunu içinize sindiriyorsunuz.

-Maalesef bu bizim elimizde değil. 2011 yılında biz siyasi partiler yasasının değişmesi için kanun teklifi vermişiz. İktidara diyoruz ki, gelin önce evimizde bu demokrasiyi işletelim. Israrla direniyorlar. Çünkü hoşlarına gidiyor. Bu yasa ortada olduğu sürece siyasi partilerde değişimin, dönüşümün, rekabetin olması maalesef zorlaşıyor.

ANNEMİ AĞLATANLARIN ANNELERİ AĞLASIN

-Evrakta sahtecilik isnadıyla iki yıl altı ay ceza almıştınız. Sonra Yargıtay’da dosya bekledi  bekledi, kayboldu dendi. Şimdi dava lehinize sonuçlanmış. Doğru mu?

-Doğru. Bir ay oldu karar çıkalı. Oy birliğiyle reddedildi. Rahmetli annem 90 yaşında vefat etti. Annemi ağlatanların anneleri ağlasın diyorum.

-Annelerin ne suçu var, böyle demeyin.

-Diyorum. Düşünün akşam televizyonu açıyorsunuz. Kendisine gazeteciyim diyen, ne olduğu belli olmayan birileri çıkıyor. Bendeki güce bak yaa! Adalet Bakanlığı’nda dosya çalabilecek güçteyim! Ve daha ileri giderek, üç gün sonra karar verilecek, iki buçuk yıl cezaevinde yatacak denildiği zaman bir annenin duygusunu siz düşünebiliyor musunuz? Onlarca kez annem ağlayarak beni aramıştır. Utanmadınız mı? Şimdi ne söyleyeceksiniz! Ne hakkınız var annemi ağlatıyorsunuz.

KEŞKE İNÖNÜ GİBİ GÜÇLÜ OLABİLSEM

-Bu yılın Ocak ayında Kılıçdaroğlu’nun Atatürk’ten sonra partide en güçlü lider olduğunu iddia etmişsiniz. Bu durumda siz de İnönü’den daha güçlü ikinci adam mı oluyorsunuz?

-(Gülüyor) Keşke olabilsem. Çok kolay değildir. İsmet Paşa’nın süreci, ismet Paşa’nın mücadelesi ile bizim bugünkü koşullardaki mücadelemiz birbirine çok benzeşmiyor. O, savaş alanlarından, çok zorlu şartlardan geldi.

-Önder Sav, Deniz Baykal’ın ikinci adamıydı ve çok güçlüydü. Siz onun kadar güçlü bir ikinci adam mısınız peki?

-Ben kendimi numaralandırmam. Bilemem güçlü olup olmadığımı. Bunu partime soracaksınız.

ŞEYTAN NAMAZ KILSIN

-Sizin siyasetin dışında neye yeteneğiniz var? Türkü mü söylersiniz, saz mı çalarsınız? Kimsiniz siz?

-İn misin, cin misin diyorsunuz yani?

-Aynen. Polikacı şapkanızı alsam başınızdan, sizden geriye ne kalır?

-Çok şey kalır. Tabii bir insanın kendisini tarif etmesi çok zordur. Yakın çevremdeki arkadaşlarıma sorarsanız onlar daha farklı tarif eder. Hatta bir tek Gürsel tarif etmezler. Herkesin kendine göre bir Gürsel tarifi var. Benim kendimi tarif etmem şık düşmez.

-Sanata mı, spora mı yatkınsınız mesela?

-Sporu çocukken yapmışız. Öyle sanatsal bir şeyimiz de yok. Ama müziği çok severim. 17 yaşında, üç-dört ay saz kursuna gittim. Bir iki parça çalabildim. Ondan sonra devam edemedim. Her insan gibi bizim de sosyal yaşamımız var. Herkesle iyi iletişim kurarım. Her farklı siyasi partide arkadaşlarım var. Çok fıkra bilirim. Çok tarihi, eski, orijinal fıkralar bilirim. Arkadaşlarım da bayılırlar.

-Sarıgül’le durumunuza dair bir fıkra iyi giderdi şimdi?

-İmam namaza başlarken cemaati uyarır; 'Saflarımızı düzgün ve sık tutalım, aksi halde araya şeytan girer!' diye, Arka sıralardan bizimki söylenmiş; ' Kardaşum bırakın iki rekat da şeytan kılsın, belki imana gelir!'

-Ne demek istediniz şimdi?

-İsteyen istediği yorumu yapsın.

-Eş olarak nasıl birisiniz. İki deneyiminiz var.  

-İyi bir eş olup olmadığımı eşlerim bilir. Evde hiç agresif davranmış değilim. Gün içerisinde siyaset yapıyorsunuz. Ticari yaşamım var. Doğal olarak sıkıntılı günlerimiz de oluyor. Bunları evime hiç taşımadım.  Üç oğlum var. Çocuklarımla iletişimim çok iyidir.

-Sonuncusuna Gürsel adını vermişsiniz. Bu kadar mı beğeniyorsunuz kendinizi?

-Annesi verdi, ben vermedim. Ben aslında Deniz düşünmüştüm. Birinci oğlumun ismi Ulaş, ikincisi Barış. Üçüncüsü de Deniz olsun, hep hayalim oydu. Eşim ısrarla Gürsel olsun deyince, peki dedik.

EŞİMİN ÇİKOLATALARI

-Eşiniz neyle meşgul?

-Gıda mühendisi.Ticaretle uğraşıyor. Pasta ve ekmek konusunda Türkiye’nin en önemli uzmanlarından biridir. Elli çeşit ekmek yapıyor. Selamiçeşme’de bir atölyesi var. Laboratuvar gibi. Özel günle riçin sipariş veriyorlar kendisine. Eşim de onu yapıyor. Gerçekten ekmek konusunda bir numaradır. Ayrıca çikolata yapıyor. Ben sadece eşimin çikolatasını yiyorum.

-Sizin ticari faaliyetleriniz ne durumda?

-Petrol işi yapıyoruz. Ta 90’lı yıllardan itibaren dağıtım bayisi olarak. Ama şimdi büyük oğlum yapıyor. Ben hiç ilgilenmiyorum.

-Bazı kesimlerde alevi olarak biliyorsunuz.

-Olsun, öyle bilsinler  ama ben alevi kökenli değilim. Alevi kültürü içinde yaşamış bir insanım. Yakın dostlarımız var, ilişkilerimiz var. Yani bu ülkede alevi olmaktan da gurur duyarım. Babam iyi bir din adamıydı. Kars’ta herkes bilir.Şimdiki işgüzar din adamları gibi değil, kusuruma bakmasınlar.

-Medresede mi yetişmiş, eski, o geleneksel yapı içerisinde?

-E tabii. Böyle klasik, gerçekten din alimleri dediğimiz insanlardan terbiye almış insandı. İki şeyi bize öğretirdi. Bir asla hak yemeyeceksiniz, iki, asla yalan söylemeyeceksiniz.

-İkincisine uyamadınız herhalde. Politikacılıkta yalan söylememek imkânsız.

-Belki aileme yalan söylemişim ama politik arenada hiç yalan söylemedim dersem yeridir. Onun için de bazen sevimsiz insan oluyoruz.



1

“ADANA SANAYİCİLERİNE İLHAM VEREN YAKLAŞIMLAR”

2

YETKİSİZ ÇAKARIN CEZASI 96 BİN LİRAYA ÇIKTI

3

TGC KADIN GAZETECİLER KOMİSYONU TOPLANTI DÜZENLEDİ

4

TÜRKİYE’DE Kİ ALZHEİMER DERNEKLERİ ADANA’DA BULUŞTU

5

DEMİRÇALI’DAN AKÜLÜ SANDALYE