Gazeteci ve gazeteciliğin birçok tanımı var teknik olarak. Bu tanımlamaları burada yinelemenin anlamı yok bence. Arama motoru Google'e sorun onlarca kavram karşınıza çıkar. Bu kavramlar kafanızı karıştırmasın derim.
Bana göre, önemli olan bu bağlamda okuyucunun yani halkın gazeteciyi nasıl görmek istedigidir. Saygı duyup duymadığı, güvenilir bulup bulmadığı önem taşır.
Gazeteci yaptığı haber ve yazılarıyla güven vermek zorundadır. Asparagas haber yapmak, kişilik haklarına hallel getirebilecek yorumlarda bulunmak hem saygın mesleği hem de gazeteciyi yıpratır, erozyona uğratır. Gazetecilik ulvi bir meslektir. Gazeteci de mesleği seçerken 'ateşten gömleği' giydiğini peşinen kabul etmiş oluyor. Çilesine severek katlanıyor.
Eleştirisel dil kullanmak biz gazeteciler için doğal olsa gerek. Gazeteci araştıran, soran, sorgulayan, gerçeğin takipçisi olarak bir duyumu veya olayı tarafsız ve objektif şekilde kamuoyuna duyuran onurlu, erdemli, saygın bir mesleğin temsilcileridir.
-Gazeteci karanlık olaylara ışık tutar-
Gazeteci, doğrudan, insan haklarından haktan, hukuktan, masum ve mazlumdan yana taraftır. Halkın gerçekleri öğrenme hakkına hizmet eder. Gördüğü yanlış uygulamaları, aksaklıkları hatta şiddette dayalı baskıları eleştirisel bir dile kamuoyu ile paylaşır, yapılan hataların düzeltilmesi noktasında uyarı görevi üstlenir.
Halkın sorunlarını irdeler, bu sorunların çözümü noktasında efor sarf eder. Bana göre gazeteci karanlığa ve karanlık olaylara ışık tutar. Olayların üzerine cesaretle gider.
Yasaların verdiği hakları kullanırken hiç kimseden çekinmez, korkmak nedir bilmez. Hiç kimseden icazet almaz. Vicdanının verdigi sorumluluk anlayışıyla hareket eder. Kalemini en zor koşullarda dik tutmayı bilir.
Ister kamu isterse özel sektörde olsun, bir kişinin, bir kurumun ya da idarecinin veya çalışanın halka hizmet yönünde attığı adımları gözlemler, not alır sonra da yine kamu yararını dikkate alarak bu olayı haberleştirir ya da köşesinde yer verir. İlgili kişi ve kurumları hatalarını telafi etmeleri için uyarmak adına.
Ben de bugünkü köşemi fedakar, azimli, çalışkan, halka hizmeti 'Hakk'a hizmet' şiarıyla gören kiymetli bir insana ayırmak istiyorum.
Adana Seyhan Devlet Hastanesi'nde 20 yılı aşkındır üstün gayretle çalışan dürüst, ilkeli, yüreği insan sevgisiyle dolup taşan ancak isminin baş harflerinin yazılmasını bile istemeyen bir personelden bahsetmek istiyorum. Adının yazılmasını istemediği için kendisine saygı duyarak, bir başka kaynaktan öğrenmek de istemedim.
- Kendisiyle hukukum yok, tanımıyorum da-
Bu kıymetli personeli şahsen de iyi tanımam bilmem sadece muayene fişi almak için sıramı beklerken ilkeli duruşu dikkatimi çekti. Araya girmek isteyenlere bırakın göz yummayı, sert şekilde uyarıda bulunduğuna tanık oldum.
Takvim yaprakları 2024 19 Ocak'ı gösteriyordu. Sabah saat 06.20. Görevinin başında hastaların kimliğini inceledikten sonra fiş veriyor. Müsamaha nedir bilmez.Yanına bir güvenlik elemanı yanaşarak kulağına bir şeyler fısıldıyor. O ise sesli konuşuyor, 'Bak burada yaşlı insanlar var, bebek arabası içinde çocuğuyla gelen kadınlar var. Sıraya girsin. Sıra dışı fiş veremem. Bu insanlara haksızlık olur. Kusura bakma' derken, koruma elemanın yüzüne bile bakmıyor önündeki makineden fiş kesmeye devam ediyordu. Bu tavrıyla hasta ve hasta yakınlarından alkış almayı da fazlasıyla hak ediyordu.
Saatler ilerlerken, gelen hastalar da fiş alarak muayene olacakları poliklinikler önünde sıra beklemeye başladı. Ortalıkta yoğunluk hafiflediğinde saat 11.08'i gösteriyordu. Bu arada 9-10 yaşlarında bir kız çocuğu elinde karnesiyle geldi. Sonradan bu öğrencinin Sabah şafak sökmeden yatağından kalkarak hastaneye gelen personelin kızı olduğunu öğrendim. Meğer babasına karnesini göstermek için gelmiş.
-Mesaisi 08'de ama O, 06.20'de işbaşında-
Babası birara kızına dönerek birşeyler söyledi. Aramızda birkaç metre mesafe vardı, ne dediğini anlayamadım. Acaba başarısını mı kutladı yoksa gitmesini mi istedi. Yanına giderek, 'Mesainiz kaçta başlıyor, kızınız da burada sadece merak ettim. Kızınıza gitmesini mi söylediniz yoksa' diye sordum.
Bakınız; yüreği insan sevgisiyle dolup taşan bu kıymetli kurum çalışanı ne yanıt verdi:
'Mesaim sabah 08'de başlıyor ama ben saat 06'da geliyorum sırf hastalar fiş alabilmek için saatlerce ayakta kalmasın. Herkes sıra numarasını alıp doktorun gelmesini beklesin diye. Sabah erken uyanır kahvaltı yapmadan yola çıkarım. Erken geleceğimi hastalar bilir. Özel güvenlik elemanları sabah 06'da poliklinik kapısını açar hastaları içeri alır o zamana kadar gelmiş olacağım.
-Yarın masanın önünde duran ben olacağım-
Ben, Adana'nın yazın kavurucu sıcağında, kışın kuru ayazında halk perişan olmasın istiyorum. Özellikle ileri yaşlıları ve çocuklu kadınları düşünüyorum. Bugün masanın arkasındayım. Yarın önünde sıra bekleyen olacağım. Bana yapılmasını istemediğim bir muameleyi ben hiç kimseye reva görmem. Bekleyen eşim, çocuğum kardeşim de olsa bile.
Bu başarılı personele kızına ne söylediğini öğrenmek istediğimi belirttim. Hafiften tebessüm ederek, masa üzerindeki maske ve şeker paketini gösterdi. 'Gelen hastalara şeker ikram ederek maske verip takmalarını söylemesini istedim ' diye karşılık verdi.
Bu kez mesainin kaçta sona ereceğini de sordum 'Saat 16.00'da' dedi ama çoğu zaman uzayabilecegini ifade etti. Fazla mesai alıp almadığını sorunca; 'Ben, mesai almak için değil halka hizmet etmeyi seviyorum. Öyle bir beklentim de yok' diye mırıldandı.
Biz sohbet ederken güzel yüzlü kızı da gelen hastalara şeker ikram ederek maske vermeye devam ediyordu. Hem kendisi hem de ikramda bulduğu hastaların mutluluğu yüzlerinden okunuyordu.
-Halk küresel salgın korona'yı çoktan unutmuş
Ama acı olan yanı, maske alan hastalar ya koluna takıyor ya da çantasına koyduğunu görünce üzüntü benliğimi sardı. Meğer halkımız küresel salgın covit-19 'u ve varyantını çoktan unutmuş görünüyor. Oysa Türkiye onbinlerce hatta yüzbinlerce can kaybetti.
-Üstün performanstan Idarecinin haberi var mı-
Yüreklere dokunan bu kıymetli personelin azimli, fedakar ve diğer mesai arkadaşlarının yapamayacağı ya da yapmak istemeyeceği üstün çabasından hastane yönetiminin haberinin olup olmadığını da bilemiyorum. Belki ileri ki günlerde hastane Başhekimi Uzm.Dr. Sayın Mehmet Armağan Toy'a sorma fırsatı bulurum.
Siz değerli okuyucularım, bu satırları okuken her türlü övgüyü ve ödüllendirilmeyi hak eden cesur yürekli personelle kamuoyu adına bir teşekkür de benden.
Okulların ara tatile girmesini fırsat bilerek yıllık izninin bir bölümünü kullanmak istediğini söyleyen başarı grafiği yüksek insan, 19 Ocak cuma günü izin talebiyle başhekimlik makamına dilekçe verecekti. Eğer idareden 'olur' aldıysa 22 pazartesi gününden itibaren yıllık izninin bir bölümünü kullanarak ailesi ile hoş vakit geçirmiş olacak.
Ve yine sabah erken saatlerde Seyhan Devlet Hastanesi'nin yolunu tutan hastalar eskiden olduğu gibi sabah saat 08'de sıraya girerek muayene için fiş alabilecek...
-Onurlandırılmayı çoktan hak etmiş-
Hastalar, Adana Seyhan Devlet Hastanesi'nde kıymetli personelin gösterdiği fedakarlığın idareciler tarafından bir plaketle onurlandırılmayı hak ettiğini düşünüyor. Azimli personelin fotoğrafının da çekilerek 'Ayın başarılı çalışanı' olarak hastane panosuna asılmasını istiyor.
Son söz: Çünkü günümüzde özellikle kamu kurum ve kuruluşlarında böyle fedakarlıkta bulunan, azimle gayret gösteren, eşine çocuklarına ayıracağı zamanı hastalara veren personellere ender rastlanır.