I. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmamızla, imparatorluğun sonunu getiren olaylar zinciri başlamıştı. 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi’yle Osmanlı Devleti savaşı resmen de kaybetmiş ve İtilaf Devletleri, Osmanlı topraklarını paylaşmaya başlamıştı. Olaylar karşısında Osmanlı Hükümeti hiçbir direniş gösteremiyordu.
Mustafa Kemal, Samsun’a çıkarak kurtuluş hareketini bizzat başlattı ve Amasya Genelgesiyle, kurtuluş hareketinin temel ilkelerini belirleyerek halkı bağımsızlık mücadelesine çağırdı. Bu genelge halkın egemenliğine dayalı bir yönetim anlayışının ilk işaretleriydi.
Ardından, Erzurum ve Sivas Kongrelerinde, milli mücadeleyle ilgili stratejiler belirlendi ve yeni yönetim anlayışı şekillendi. Erzurum ve Sivas kongrelerinde, ulusal bağımsızlık ve halkın iradesine dayalı bir yönetim ihtiyacı açıkça ifade edilerek tüm millete duyuruldu.
Öyle inanmıştı ki Cumhuriyete, tarihe not düşmek istiyordu. Bir akşam Mazhar Müfit Kansu’ya, “Not defterin yanında mı,” diye sordu. Mazhar Bey, “Hayır Paşam,” deyince, “Zahmet olacak ama bir merdiveni inip çıkacaksın. Al gel,” dedi.
Mazhar Bey, not defteriyle gelince, “Yaz,” dedi. Ama yazdıklarını kimseye göstermeyeceğine dair söz aldı. “Yaz, Bir, zaferden sonra Hükümet şekli Cumhuriyet olacaktır. İki Padişah ve Haneden hakkında zamanı gelince gereken işlem yapılacaktır. Üç, Fes kalkacak, uygar milletler gibi şapka giyilecektir.”
Mazhar Bey’in elinden kalem düşüverdi. Kulaklarına inanamıyordu. Mustafa Kemal sordu, ”Neden duraksadın?” Çoğunlukla senli benli konuşurlardı. “Darılmayın ama paşam, sizin hayal peşinde koşan taraflarınız var,” dedi Mazhar Bey.
Mustafa Kemal güldü, “Bunu zaman gösterir, sen yaz. Dört, Latin harflerine geçilecek.” “Paşam yeter, yeter,” dedi Mazhar Bey. Hala inanamıyordu. “Cumhuriyet ilanını başarmış olalım da, üst tarafı yeter,” dedi.
23 Nisan 1920’de,Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı ve Osmanlı saltanatının halk üzerindeki yetkisine son verildi. TBMM, ülkenin bağımsızlık mücadelesini yürüten ve Kurtuluş Savaşının liderliğini üstlenen en yetkili organ olarak, “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” ilkesini ve devlet yönetimine halkın iradesinin sahip olduğunu ilan etti. Meclis, Kurtuluş Savaşı boyunca yasaları çıkaran ve savaşın stratejisini belirleyen bir organ olarak, halkın güvenini kazandı. Sakarya Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz gibi zaferler, Türkiye Büyük Millet Meclisinin eserleridir.
Osmanlı Devleti halkın desteği ve güvenini büyük ölçüde yitirmiş, artık yeni bir devletin kurulması gerekliliği halk kitleleri tarafından da benimsenmişti. Köhnemiş Osmanlı Devleti’nin yerini modern, laik ve halkın iradesine dayalı bir devletin alması kaçınılmazdı.
1 Kasım 1922’de, saltanat kaldırıldı, halkın egemenliğine dayalı yeni bir dönemin başladığı resmen ilan edildi. Saltanatın kaldırılmasıyla, Osmanlı hanedanının devlet üzerindeki otoritesi de sona erdi. Artık halk kendi iradesine hakimdi.
Yaklaşık bir yıl sonra, 29 Ekim 1923’te TBMM tarafından Türkiye Cumhuriyeti resmen kuruldu. Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı seçildi ve ülkenin yönetim sistemi, yeniden şekillendi.
Cumhuriyetin ilan edilmesiyle, Osmanlı İmparatorluğu’nun monarşik yapısı tamamen sona erdi. Bu, Türk milletinin kendi geleceğini tayin etme hakkına sahip olduğu anlamına geliyordu.
(Yarın: Cumhuriyet Bizden Ne Bekler?) .