Tarih: 10.06.2020 17:11

'İKTİDAR' GERÇEĞİ SÖYLEMEKTEN KAÇINIYOR!

Facebook Twitter Linked-in


En son yaşanan beş büyüklüğündeki Malatya depreminin ardından konuşan Çevre-Şehircilik Bakanı Murat Kurum, daha önce yaşanan deprem bölgelerinde kentsel dönüşümle birlikte depreme karşı konut yapılması için projeler başlatıldığını, belirtiyor!





Salt kentsel dönüşüm bölgelerinde değ il; yeni “imara” açılan yerlerde de araştırmalarının yapıldığını, çok katlı beton binalara elverişli olup-olmadığını, dayanımı güçlü yapılara izin verildiğini/ verileceğini kaç kez duymadık ki?





 Doldurulmuş dere yataklarına, alt-yapı hazırlıkları yapılmadan bir yandan “imarına”, bir yanda da “inşaatına” verilen izinleri burada günlerce yazsam yetmez kanımca!





Adana’da nasıl bir yapılaşma olduğunu bizim gördüğümüz kadar; büyük kentlerin kıyılarında oluşturulan uydu kentlerle, tartışmaları süren “Kanal İstanbul” bölgesinde yapılan talan gibi ardı/ arkası kesilmeyen bölüşüm gibi eylemlerin, bu “projeler” neresinde herkes bilmek istiyor!





***





Şu an bir “salgın” sürecinin içerisindeyiz…





Bunun ne zaman biteceği, geleceğinin nasıl olacağı, covid 19’a yakalananların bundan sonrasının nasıl sonuçlanacağı, etkilenmeyen ancak taşıyıcı olanların toplumda nasıl bir etki göstereceği, bu virüsün nasıl bir değişim göstererek karşımıza çıkacağı, aşı bulunmuş olsa bile insanlar üzerinde oluşturacağı etkinin bundan sonraki kuşakları nasıl tere taşıyacağı daha bunun gibi birçok sorunun yanıtı “bugün” için bilinmemesine karşın şunu çok iyi biliyoruz:





Çevreyi talan ederek, doğayı katlederek, ağaçlıklı alanları yok ederek, doğal kanalları korumayarak, doğanın her türlü bozulmasına/ kirlenmesine göz yumarak, eski bir başbakanın “zeytin mi daha önemli, yapılacak tesis mi daha önemli Türkiye'nin geleceği açısından. Bir kaşık suda fırtına koparmamak lazım” sözlerine ayakta alkış tutarak salgın ya da salgınlardan kurtuluşun olanaksızlığını biliyor; bilmemiz de gerekli…





Bakan Kurum’un “depreme karşı konut yapılması için projeler” dediği çalışmanın “nasıl” bir şey olduğunu, “iktidarın” ondokuz yıldır yaptıklarını anımsamakla anlaşılması olası…





***





Hangi depremi sorgulasak, hangisini irdelemeye çalışsak karşımıza çıkan ilk soru şu oluyor:





“Depremde yıkılan yerlere baktığımızda genelde kamunun olan yapılar…”





Daha üç/ beş yık önce yapılan kamu varlıklarının ya çatılarında, ya duvarında, ya temelinde sorunlar olduğu, birçoğunun depremde/ selde kullanılamaz uruna geldiği gözden kaçmıyor!





Biz kimle/ neyin, tartışmasını/ projesini yapıyoruz ki?





Yurdumuzdaki hangi yapılaşmanın “bugün” sağlayacağı rant kadar, gelecek kuşağa vereceği yarar düşünülüyor ki?





Adana’da kendi/ kendime sorduğum soruların başında; E-5 üzerinde iki yıl arayla yapılan, ilkinin sorunları konuşulurken ikincisi açılan, öncesinde “her ikisinin” bir arada olmasının bölgenin alt yapısına vereceği sıkıntı hangi “projelerle” gerçekleştirildiği geliyor!





***





Depremi, salgını, kentsel dönüşümü, ekonomiyi, doğayı, başta da insanı baş sıraya alarak birbirinden ayırmayarak olanları/ olacakları irdelemek/ sorgulamak zorundayız…





Yaşamı “insansız hava aracı” gibi görüp, “insanın” olmadığı bir dünya düzeni için çaba harcayanların maşası olmak, sıranın “maşaya da” geleceğinin kanıtıdır!





Yeryüzünün, üzerinde yaşayan tüm canlıları doyuramamak gibi bir sorunun olmamasına karşın, dünyanın yarısından çoğunun, “özellikle” covid 19 salgınıyla birlikte bu makas aralığının daha da büyüyeceğini düşünmek paranoya değil!





Ancak bu paranoyanın oluşmasında en büyük etkenler de, “dünya düzeni” sahiplerinin “maşaları” olmalı!





***





Bakan Kurum’un şöyle bir sözü var: “Bu günler geçecek deprem gerçeği geçmeyecek!”





“Salgınlar geçecek, deprem gerçeği geçmeyecek!”





Lise sıralarında okuduğumuz biyoloji kitaplarında, gerekse bilimsel-tıp “canlı, yaşadığı her şeyden izler taşır” der. Grip mikrobuyla sarsılırsın, vücutta bulanan mikroplar gribe karşı kendilerini güçlendirirler. Birgün soğukta kalırsın, günler sonra bir yerlerden sızlanmalar başlar. Çocuklukta karyoladan düşersin yıllar sonra etkisi ortaya çıkar…





“Salgınlar nasıl geçer” öyleyse; insanı alt sıralara sürükleyip, doğayı katlederek mi, asla!





Ya “deprem gerçeği…” Temelsiz, eğreti, güçlü kolanları bulunmayan yapıların en çok zarar görenler olduğu, ayrıca Japonya’da çok katlı yapıların beşik gibi sallanmasına karşın kimsenin burnunun bile kanamadığını, bizde üç-beş yıllık sözde “projeler” oluşturularak yapılanlarda can kayıplarının yaşandığını unutmayacak olursak…





Kanımca, “iktidar” gerçeklerden kaçınıyor!





Orjinal Habere Git
— HABER SONU —