“İKTİDAR” ŞIMARIKLIĞI…
“İKTİDAR” ŞIMARIKLIĞI…
İşin içerisinde ondokuz yıllık bir “iktidar” var…
Yurttaşın gösterdiği ilgi, gösterdiği sevgi, gösterdiği hoşgörü “iktidarı” öyle bir yere sürüklüyor ki…
Yanlış yok artık,
Eksik yok,
Eleştiri yok…
Bunlar dile gelirse, bunlar yinelenip durulursa, bunlar gündeme taşınacak olursa, “tekmili birden” haykırıyor:
“Hayınsınız, yapamazsınız, çatlaksınız, kafasızsınız, densizsiniz…”
Açsanız tok olduğunuzu, gülecek yerleriniz ağrı içinde olsa bile sevindiğinizi, mülksüzleşseniz bile sarayları olduğundan erincinizi, “gündüzleriniz onlarla gece olsa” gönenç içinde olduğunuzu söyleyeceksiniz ki;
“Hayın, çatlak, densiz” olmayasınız!
Bunun adı nedir biliyor musunuz?
“Kendisine verilen değerden dolayı; yüreklenmek, yersiz/ aşırı davranmak, isteklerde bulunmak, şımarmak” demektir!
***
Kim yaşamda doymak, gereksinmelerini sağlayabilmek için çalışmak, sevdikleriyle birlikte olmak, sevdiği işi yapmak, canı istediğini yemek, sağlıklı yaşamak istemez ki?
O “seçilmişlerin” arasında olmadığı için ne yapacak iş gösterilir, ne yolundaki dikenlerin/ cam kırıklarının ortadan kaldırılması için çaba harcanır, ne çaldığı kapılar yüzüne açılır, ne doyumsuzluğu bilinir, ne üşüdüğü sorulur, ne de…
İnsanın “yaşaması için” gereken her şeyi elinden alın, sağına/ soluna dönmesini kısıtlayın, sevmesine/ doymasına izin vermeyin…
Sonra da çıkıp “işini bilmiyor” şımarıklığı yapın!
***
“İktidar” şımarıklığı birçok kez yaşanmış olsa bile, şu yaşadığımız süreç kadar olanını anımsamıyorum!
Kenan Evren’in oniki eylül sürecinde bile bu denli “şımarıklık” yaşanmadı!
Baskılar vardı, evlerden kitaplar toplatıldı yakıldı, bir kitap için sorguya gerek duyuldu; ancak insanların yemesine, içmesine, sözlerine, sorularına bu denli suçlayıcı/ bu denli hayın sayıcı yaklaşımda bulunulmadı!
İnsan açlıkla sınanıyorsa, insan aldığıyla geçinemiyorsa, insan doymuyorsa, insan mutsuzsa bunu “yok saymanın”, bunu “yıkıcı eylemler” içine koymanın anlamı “şımarıklık” değil de nedir?
***
Nasıl alınmışsa alınmış; çalınmamış, haksız ihaleyle sağlanmamış, çantalar içinde gelmemiş, bakara/ makara dolapları ile kazanılmamış, iş komisyonları olarak hesaba geçmemiş, nereden geldiği belirsiz sıfırlamalarla elde edilmemiş…
Kimi kendi çapında çiftçilik yapmış, kimi kendi çapında aldığı asgari ücretle geçinmeye çalışmış, kimi yetmeyen emekli maaşını ay sonuna yetirmek için kılı kırka yararak uğraş vermiş…
Beyaz eşya almış, cep telefonu almış, ayağını yerden kesecek bir araç almış…
AKP Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal’ın kendisine “bizi mahvettiniz diyen” çiftçiye söylediği bir söz oldu geçtiğimiz günlerde…
Dedi ki, “cebinde Iphone 6 var. İnternet paketi de var.”
Ne olacaktı? “Bizi mahvettin” diyenin telefonu olmayacak mıydı?
Bugün iş başvurusu, HES kodu, aşı sırası alabilmek için “özellikleri” olan telefona gerek duyulduğu bilinmesine karşın, “telefonu/ interneti” ayrıcalık gibi göstermek “şımarıklığın” en belirgin adı olmalı!
Telefonu çiftçi kullanmayacak, emekçi kullanmayacak, köylü kullanmayacak; bu mu söylenmek istenen?
Bu acımasızlık…
***
Geçmişte sıkça kıyı mahalle evlerinde, köylerde buzdolabını, televizyonu gelişmişlik gibi ya da ülkede “yoksul” yok gibi anlamlar yükleyerek anlatan politikacılar olurdu!
Şimdi daha çoğu da anlatılıyor!
Köylere yapılan yollar, bankalardan krediyle alınan daireler/ araçlar, kentlerde yarı göğe dek uzanan betondan yapılar gösterilerek öyle güzel “algı” oluşturuluyor ki…
“Biz geldiğimizde araç sayısı ile şu an ki araç sayısı arasında dağlar var!”
Doğru!
“Biz geldiğimizde yollarda gördüğünüz araçların yarısından çoğu eski modeldi, şimdi yarısından çoğu yeni model!”
Doğru!
“Biz geldiğimizde köprüler, tüneller, duble yollar yoktu!”
Doğru!
Peki, bu ülkede yaşayan yurttaşların mutluluk çıtasını nereye taşıdınız, işsizliği nereye çıkardınız, üretime hangi katkıları yaptınız, yeni açtığınız hangi üniversiteye dünya sıralamasında yer aldırdınız, bitmiş terörü nerelere tırmandırdınız, aile içi kavgalar nerede, sokaktaki şiddet/ tecavüz/ katliam/ kapkaç ne durumda?
“İktidarın” Kayseri Milletvekili İsmail Tamer, ekonomide sorun olmadığını belirtmek için “bizi eleştiren insanlar cep telefonlarını altı ayda bir, araçlarını yılda bir kez değiştiriyorlar. Asgari ücretlilerimizin evinin önünde araçları var” diyor.
Eleştirenleri, asgari ücretlileri “rüşvetçi, haksız kazanç sağlayıcı” gibi gösterme “şımarıklığı”…
***
Ondokuz yıldır bu ülkeyi yöneten bir “iktidar” var…
Yurttaşın ondokuz yıldır gösterdiği ilginin, gösterdiği sevginin, gösterdiği hoşgörünün sonucu “şımarıklık” olmamalı…
Öyle ki şu an yaşananlar “iktidarın” uygulamalarının sonucudur, “muhalefetin” değil!
“Muhalefetin” olsa olsa “beceriksizliğinden” söz edilebilir!