“İKTİDARIN” ETEĞİ TUTUŞTU…
“İKTİDARIN” ETEĞİ TUTUŞTU…
Buna halk arasında kısaca “etek tutuştu” da denir!
Covid sürecini iyi kullanılmaması, ekonominin belirsizliği, “iktidar/ mafya” işbirliğinin gözle görülebilir düzeye gelmesi, yolsuzlukların üzerine gidilmemesi, suçlamalara yanıt verilmemesi, yaşananlara ilişkin hukukun özgür davranamaması…
Bloomberg, gelişmeleri şöyle özetledi:
“Merkez bankası başkanının bu haftaki kafa karıştıran açıklamaları, ülkenin ne kadar tehlikeli bir pazar haline geldiğinin ve başlıca yükselen piyasalar arasında olağan dışı olduğunun altını çiziyor. Yatırımcı güveni sarsıldı, yabancı hisse sahipliği tüm zamanların en düşük seviyelerine yakın ve yerel para cinsinden tahviller bu yıl değerlerinin yaklaşık beşte birini kaybetti.'
***
Yaşamın her alanında bu böyle değil mi?
Şu an yurttaşların içinde bulunduğu olgu, yaşananların sonucu…
Eğer aynı ev içinde yaşayanlar arasında bir anlaşmazlık varsa, dışarıyla olan ilişkilerde de kör düğüm biçimine dönüşecek olguların beklenmesi olası…
Özellikle, evin geçimini/ geleceğini sağlayan büyüğün, ev içindeki bireylerden birini/ diğerinden ayrı yere koyması sonucu, dışarıda “tele- kulak” olmadan bile “bilinmesinin” hiç de zor yanı olmadığı gibi, “evden” koparılmasının hiç de zor olmadığı da biliniyor olmalı…
Akşam, televizyon ekranlarında konuşan/ sözleri yandaşlık bulalı isimlerin, Suriyeli sığınmacılarının varlığını övmek için “birçoğu ekonomiye katkı sağlıyor, bu durum neden göz ardı ediliyor, elli milyar dolar harcanmış olsa bile çalışıyorlar” derken, ülkedeki yerli “işsizliğin” her geçen gün büyümesini algılamak bile istememesi…
Yurttaşların geçim sıkıntısını, pazar atıklarını bekler durumlarını, üniversiteli gençliğin yıllar geçmesine karşın iş bulamayışlarını gündemine bile almıyordu!
Salt yandaş kalabilmek, salt “iktidara” kir/ pas bulaştırmamak uğruna…
Aynı ülke sınırları içerisinde yaşarken, aynı yazgıya ortak olunurken, gelen zamlardan aynı biçimde kör düğüm olunurken; insanların içinde bulundukları karabasanı anlayamama durumu…
Geçtiğimiz günlerde, Dışişleri Bakanı “aşılama konusunda özellikle turizm bölgelerine ağırlık verdiğimiz gibi tüm turizm çalışanlarını, otellerde, restoranlarda, şoförler, havaalanlarında çalışanlar, aynı şekilde tur rehberleri dahil turistin görebileceği herkesi Mayıs sonuna kadar aşılayacağız” demişti!
Turist gelecek, ülkeye döviz bırakacak diye verilen “bu” sözden çıkarılacak “sonuç”, hangi yurttaşı yaralamadı?
Bu ülkenin yurttaşının “yaşam niteliği” bu mu olmalıydı?
***
Hep yabancının yatırım yapmadığından, hep yabancı yatırımcının ülkeyi terk ettiğinden söz ediliyor!
Sanki yerli yatırımcı işinden/ yarınından/ beklentisinden hoşnut gibi…
Öyle ne anlama geldiği belirsiz “büyüme” açıklamaları ne denli doğru olduğu karmaşık…
İnsanların, gereksinmelerine ulaşıp/ ulaşamama durumu her şeyi gösteriyor aslında!
Hiçbir ürün “bir ay” önceki gibi değil! Kilo ile satılan ürünler bölünmüş, çalışanın/ emeklinin/ dar gelirli esnafın/ çiftçinin “yaşam niteliği” bir ay öncekinden daha zorluklar barındırır durumda…
Ayrıca “büyüme” gösteren işletmelerin çalışan sayısına bakalım; artırılmış mı, yerinde mi saymış, düşürülmüş mü?
Büyümedeki “ölçü” ne?
Hepsi karanlık, hepsi bilinmezlik dolu…
***
Ondokuz yıllık “iktidarın” bu denli yıpranması kadar olağan sayılacak bir durum yok!
Başlarda “birlikte yürüdük biz yollarda” şarkısıyla aralarındaki bağın “gücünü” gösteren partinin “kurucu isimleri” bugün için yok! Birçoğu ya uzaklaşmış, ya da uzaklaştırılmış! İlk isimlerden şu ana kaçının adı sayılabilir ki…
Seçmen de öyle…
İkibinbir krizinin “uygulama reçetesi” üzerine gelmişlerdi. IMF’nin uzun soluklu “reçetesini” uygularken fazladan uğraş vermelerine de gerek yoktu. “Muhalefet” tüm olanları karşı koymadan izliyordu. Yeni vergiler konmuş, ulusal paraya dizayn verilmiş, politika “tek partinin” hükümet olabileceği gibi düzenlenmiş, bir de “şiir gibi” konuşan başbakan var ki…
Her konuda “akıcı” biçimde konuşuyor, kimseyi birbirinden ayırmıyor, “muhalefetle” uyum için ilerliyor, dinsel inançları ağzından düşürmüyor, “hoca efendiye” yakın duruyor, AB’ye girmek için uğraş veriyor…
Seçmen başka ne ister ki, değil mi?
***
Seçmen, ondokuz yıllık “iktidardan” aynı yakınlığı, aynı yapıcılığı, aynı birleştiriciliği, aynı dürüstlüğü bekler!
Buraya dekmiş…
Bugün, ne “iktidar”/ ne de yandaşlar birçok konuda kendilerine yönelen “suçlamalara” doyurucu yanıt veremiyor! “Israrlı” sorular ya geçiştiriliyor, ya da “suçlayıcı” bir dil kullanılıyor!
“İktidar” partisine oy vermiş birçok tanıdığım ekonomideki “kötü” gidişi, “yatırımcının” gelecek güveni taşımayışından dolayı “kaçışını” ne denli yadsınıyor olsa da cebinde, mutfağında, geçiminde, doyumunda etkisini görüyor!
Özellikle, “iktidar” partisinin “seçmenine” yönelik karmaşayı gizleme çabası yarar sağlamıyor!
Yaşananlar, “iktidarın” eteğini tutuşturdu; görülüyor!