Tarih: 29.10.2017 12:49
İMO PANELİNDE TKP'Lİ BAŞKAN DAMGASI
İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Adana Şubesi, yerel yönetimlerdeki sorunlar, beklentiler ve çözümleri masaya yatırdı. İMO’nun Seyhan Belediyesi Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nde gerçekleştirdiği ‘Yerel Yönetimler’ panelinde Ovacık Belediyesi’nin Türkiye Komünist Partili Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu, Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Öğretim Üyesi, Şehir Plancısı Tarık Şengül ve yazar Metin Yeğin konuşmacı olarak yer aldı.
Panelin açılış konuşmasını gerçekleştiren İMO Adana Şube Başkanı ve Panel Moderatörü H. Çağdaş Kaya, kentlerin ve yerel yönetimlerin ülke politikalarının doğrudan uygulama alanları olduğunu, bu nedenle kent ve yerel yönetimlerin siyasetin ve sermayenin ilgi odağında yer aldığını vurguladı. Günümüzde neoliberal şirketçi kentleşme anlayışı altında, kentlerin pazarlanacak bir meta olarak görüldüğünü vurgulayan Kaya, şunları söyledi:
“Planlama, imar, altyapı ve ulaşım hizmetlerinde yolsuzlukların artması, kentsel rantın yandaş ve varsıl kesimler lehine yönlendirilmesi birçok yerel yönetimin temel anlayışı olmuş, icraatları arasında yerlerini almıştır. Tüm bu sorunlara ve olumsuzluklara karşın; demokratik katılımın sağlandığı yerel yönetimlerin oluşturulması ve çözüm üretilmesi olanaklıdır. Aynı zamanda bu kamu yararı açısından da bir zorunluluktur.
“Halk müdahil olmalı”
Yerel yönetimlerde alınan kararlar, sadece bugünü değil, geleceği de ilgilendirir. Halkın bu kararların alınmasına ve uygulanmasına doğrudan müdahil olması, ülkemizdeki demokrasiyi geliştirmeye de katkı sunacaktır.
Adana’nın ulaşımdan, çarpık yapılaşmaya; altyapı sorunlarından, çevre ve atık sorunlarına, gıda güvenliğine, enerjinin kullanımına, kent kimliğimizin yok edilmesine, yoksulluğa, işsizliğe, iş kazalarına, sanat ve kültüre önem verilmemesine kadar ve daha da sıralanabilecek çok sayıda sorunları bulunmaktadır. Bu sorunlara çözüm bulunması için; bilimsel teknik verilere, sosyolojik araştırmalara dayanan çalışmalarla; ama mutlaka kentin paydaşlarının ortaklaşması sağlanarak ve halkın katılımını temin edecek araçlar geliştirilerek, bir çalışma yolu izlenmelidir.”
Karalar: Tarım arazilerini imara açmıyoruz
Panelde görüşlerini açıklayan Seyhan Belediye Başkanı Zeydan Karalar da Seyhan’da tarım arazilerini imara açmayacaklarını, otoparkı olmayan yeni yapılara ruhsat vermeyeceklerini söyledi. Seyhan’da, eski yerleşim bölgesi olması ve Doğu ile Güneydoğu’dan çok göç alması nedeniyle sorunlar olduğunu belirten Karalar, “Biz, buna rağmen belediye olarak zorlayıcı olmaya çalışıyoruz. Yaptığımız iyi şeyler de var, yapamadıklarımız da var. Yaptığımız en iyi şey ise tarım arazilerini imara açmamak oldu. Kent içinde yeni parklar, yeni yollar düşünülmeden dikilen her bina kentin sorunlarına yenilerini ekleyecektir. Bu nedenle ruhsat verirken çok dikkatli davranıyoruz” diye konuştu.
Maçoğlu: Birbirimizden öğrenerek, tecrübe ederek hayata geçiriyoruz
Panele konuşmacı olarak katılan Ovacık Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu ise şöyle konuştu:
“Türkiye’de farklı bakış açılarıyla yönetim şekillerine tanık oluyoruz. Biz, sözün, yetkinin halka ait olduğu bilinciyle hareket ediyoruz. Bizler, birbirimizden öğrenerek, tecrübe ederek hayata geçiriyoruz. Ütopya olarak görünen işleri halka yansıtabilmenin, hayata geçirebilmenin mücadelesini veriyoruz. Yaptıklarımızın tamamı politik bir halk örgütlülüğüdür. Topraktan suya, sudan sofralarımıza kadar gelen tüm çabalar bunun ürünüdür. Bir siyasetin penceresi değil üretimin üzerinde halkın kendini örgütleyebilme yeteneği, yani kooperatiflerdir. 3 yıl boyunca toprağa tohum attık, vicdanımızı akıttık. Dünyanın tüketici rolüne karşı halkın kendi üretimini nasıl gerçekleştirebileceğini kanıtlamaya çalıştık. Türkiye’nin birçok yerine sağlıklı ürün gönderdik. Türkiye, üretimin yanı sıra dayanışmanın da örneğini gördü. İnsanlara ‘helal olsun’ dedirttik ama çok dikkatli davranmayı ilke edindik. Biz toprağa attığımız tohumdan eminiz. Ovacık’ta 25 üreticiyle başladık 270 üreticiye ulaştık. 49 arıcımız varken 150’ye ulaştı. Halkımızın özgür üretmesine olanak sağladık. Halkımız kendi bölgesindeki üretim modelini geliştirdi. Amacımız tüketici bir toplum olmaktan uzaklaşmak, üretimi esas alan bir yapı kurmak oldu. Üretim ve tüketim kooperatifleri aracılığıyla insanların sağlıklı beslenme hakkına erişimini sağlamak için çalışmalarımız sürüyor. Toprak üzerindeki bitki flora ve faunasının zarar görmesi zirai ilaçlar, Hidroelektrik Santraller (HES) ve barajlar nedeniyledir. Belediyeler kendi görevlerini zaten yapmak zorundadır. Bir öğretmenin ‘ben derse giriyorum’ diye övünmesine benzer yoksa. Halkın kendi kendini yönetebilmesi için halk meclislerinde aldığımız kararları uygulamaya geçirdik. Ulaşımı ücretsiz hale getirdik. Eşit yurttaş bilincini üst seviyeye çıkarmaya çalıştık. Kitap okuyan çocuklar için bisiklet kampanyası başlattık. Gerçekten güzel sonuçlar aldık.”
Yazar, Belgeselci, Gazeteci, Sinemacı Metin Yeğin de şunları söyledi:
“Dört yılda, 5 yılda bize verilen bir kağıdı önümüze koyup bizden demokrasi istiyorlar. O kağıdın üzerine mühür basıyoruz, sonra katlayarak sandığa atarken endişeleniyoruz. ‘Ya bulaşırsa’ diye korkuyoruz. Sonra bunun adına demokrasi diyoruz. Böyle demokrasi olur mu? Ben ahmak mıyım kendi karar alma sürecimi 5 yıl boyunca başkasına devredeyim. Halk meclisleri, çocuk meclisleri kurarak halkı yönetime dahil eden Ovacık Belediye Başkanını kutluyorum. Kapitalizmin ortasında yer alan ülkelerde halktan yana projelerin, yaşam süreçlerinin nasıl hayata geçtiğini görüyoruz. Demokrasi, devrim diyoruz ancak 30 yıldır hangi ihtiyaç için örgütlendik? Günlük ihtiyaçlarımızı karşılayabilmek adına hangi çalışmaları yaptık? Yoksullar sadece demokrasiyle örgütlenmezler, yoksullar ihtiyaçların dönüştürülmesiyle örgütlenirler. Gerçek demokrasi herkesin katılımı ve karar alma süreçlerinde yer almasıyla mümkündür. Dolayısıyla cüretli olmak zorundayız. Ovacık Belediye Başkanı’nın cüretini örnek almalıyız.
Kentte mutlaka yüksek binaların olması gerektiğini söyleyenler yalan söylüyor. Bunun için mühendis ya da mimar olmaya gerek yok. İnsanların birbirini tanımadığı bir hayat biçiminde demokrasi olmaz. TOKİ konutlarında, izole edilmiş yerlerde, F tipi cezaevi modelindeki yapılarda demokrasi olmaz. Başka türlü, radikal, katılımcı demokrasiyi gerçekleştirmek için yerel yönetimler çok önemli bir olgu. Kent toprakları özellikle evsiz kadınlara dağıtılmalı. Bu, kent topraklarının demokratikleştirilmesi anlamına geliyor. İçinde müteahhit ve sömürü olmadığı için dünyanın en güzel evleri hayata geçirilecektir. Mükemmel değil birbirimizle tartışabildiğimiz demokrasi biçimimiz olmalı. İnsanlar, 30-40 yıl oturdukları mekandan istemeden ayrılmak zorunda kalıyorsa bunun adı demokrasi olmaz. Mutlaka ama mutlaka cüretli olmalıyız. Yerel yönetimleri kendi ihtiyacımızı karşılayacak şekilde örgütlemek zorundayız.”
İnsanca yaşamak istiyoruz
ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Öğretim Üyesi, Şehir Plancısı Prof. Dr. Tarık Şengül ise şu ifadelere yer verdi:
“Ovacık’taki deneyimi, o ruhu İstanbul, Ankara, Adana gibi kentlere taşıyabilmenin uğraşını vermeliyiz. Kentler o kadar önemli hale geldi ki; kentliye bırakmıyorlar. İşin başına üşüşenler rantın büyüklüğü nedeniyle işi yerel yönetimlere dahi bırakmıyor. Artık çok büyük aktörlerin yerelleştiği ve karar verdiği bir ortamı yaşıyoruz. Bugün geldiğimiz noktada kent dediğimiz şey, kocaman bir fabrika. Sürekli arsa, işyeri, konut, alışveriş merkezi üreten bir konumda. Bugün yaşadığımız paradigma hepimizi bu tesisin içinde bir parça haline getirmiş durumda. Bizler, aslında fabrika işçisinden başka bir şey değiliz. Ben, alışveriş merkezine giderken kendimi sabah sanayiye giden işçiye benzetiyorum. Aradaki fark sanayi işçisi akşam eve giderken para alıyor, bense para ödüyorum. Kentler üzerinden pasta dağıtıldığı için rant çok büyüyor. Türkiye’nin kentsel aktivitesinden doğan işler, gayri safi milli hasılasının yüzde 70’ini kapsıyor. Dolayısıyla bu büyük pasta halka bırakılmıyor.
Asıl düşünülmesi gereken tüm bu büyük organizasyonlar karşısında ne yapacağız? Çevreyi katledenler karşısında ne yapacağız? Büyük sermaye ilişkilerine dayanan bu kentleşme modellerine karşı, fabrika olarak düşündüğümüz kentlere karşı nasıl bir yönetim anlayışı benimseyeceğiz? Dolayısıyla metropol dediğimiz illerde nasıl bir perspektif izleyeceğimiz büyük önem taşıyor. Kentlerin talanına karşı örgütlü bir modeli hayata geçirmenin uğraşında olmalıyız. Bu konuda yerel yöneticilere büyük görev düşüyor. Sermayenin karşısında Büyükşehir ve ilçe belediyeleri eliyle, katılımcılık anlayışıyla yeni bir kentsel dönüşüm hamlesine ihtiyacımız var. Kapitalizmin bize yaşattığının dışında insanca yaşamak istiyoruz.”
Katılımcılar
Konuşmaların ardından soru-cevap bölümüne geçilen panele CHP Adana Milletvekili İbrahim Özdiş, CHP Adana İl Başkanı Ayhan Barut, Adana Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı Nihat Sözütek, Seyhan Belediye Başkan Yardımcıları, eski milletvekilleri, TMMOB’ye bağlı oda başkanları, muhtarlar, belediye meclis üyeleri, sivil toplum örgütleri ile sendika temsilcileri ve çok sayıda davetli katıldı
ADANAULUS.COM
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —